Versailles' de Araştırma

166 5 4
                                    

Angel, sabah kalkınca yanında Alfred' i bulamadı. Hemen kırmızı kaftanını giydi. Kırmızı renk hem beyaz tenine çok yakışıyor, hemde mavi gözlerini ortaya çıkarıyordu. Aynadan kendine son kez baktıktan sonra taht odasının yolunu tuttu. Koridorda Manuel' le karşılaştı. Düğünden sonra onu hiç görmemişti. "Günaydın leydim" dedi Manuel eğilerek. "Günaydın Manuel. Leydim demene gerek yok" dedi Angel. "Çok mütevazi bir Kraliçemiz var" dedi Manuel ve gülmeye başladı. "Ben seninle arkadaş olmaya çalıştıkça herşeyi mahvediyosun Manuel!" dedi Angel sinirle. "Tabi sende haklısın sonuçta bir genç, yakışıklı ve önemlisi bir Kral dururken benim gibi şövalyeyi mi seçiçektin?" dedi Manuel. "Ne demek istiyosun?" dedi Angel. "Kraliçe olmak için Alfred' i seçmen doğru diyorum" dedi Manuel. Angel, Manuel' e tokat attı. O sırada Brianna olanları gördü ve hemen duvarından arkasına geçti. "Sen! Bana ne demek istiyosun? Ben Alfred' le Kraliçe olmak için evlenmedim! O benim gibi! O gerçek bi insan! Temiz kalpli, mütevazi, saygılı ve önemlisi insan! Peki ya sen? Kendini beğenmiş, kendinden başka kimseyi görmeyen kibirli birisin! İşte seninle bu yüzden ayrıldık! Biz birbirimize göre değiliz!" dedi Angel ve gitti. Manuel bir süre olduğu yerde kaldı. Brianna duvarın arkasından çıktı ve Manuel' in yanına gitti. "Günaydın" dedi Brianna. "Günaydın leydim" dedi Manuel ve hızlıca gitti. Brianna Manuel' e baktı. Manuel bir damla göz yaşını sildi. Brianna anladı ki hala akla Angel' daydı.

Angel taht odasına girdi ama kimse yoktu. "Alfred nerde?" dedi Angel muhafızlara. "Toplantı odasındalar leydim" dedi muhafızlardan biri. "Bana neden söylenmedi ki?" dedi Angel ve toplantı odasına gitti.

"Hoşgeldin hayatım" dedi Alfred. "Beni neden çağırmadınız?" dedi Angel. "Brianna' yı bile çağırmadık. Hemen yapalım dedik" dedi Alfred. "Ne toplantısı bu?" dedi Angel. "Şu Cadı' yla ilgili" dedi Alfred. "Ee ne konuştunuz?" dedi Angel. "Onun izini bulmak için Cadı hakkında bilgisi olanları bulmamız gerek" dedi Andy. "Ama büyücüler yakıldıktan sonra yakalanmayanlar büyü yapmamaya yemin etmiş. Bu yüzden asla söylemezler ben büyücüyüm diye. Böylece bilgide veremezler" dedi Barker. "İlla büyü yapmasına gerek yok. Büyülerle ilgili bilgisi olan veya o dönemde yaşamış insanları bulun" dedi Angel. Şövalyeler birbirine baktı. "Bu harika fikir!" dedi Andy. "David, Chris ve Evan yanınıza bir kaç adam daha alın ve gidin Versailles' te o dönemde yaşamış bilgili birini bulun" dedi Alfred. David, Chris ve Evan hemen yola koyuldular. "Andy ve Barker sizde benimle gelin" dedi Alfred ve toplantı odasından çıktılar.

Brianna ve hizmetkarı Alexandra taht odasına doğru yürüyordu. Karşıdan David, Chris ve Evan geliyordu. Alexandra birden üstünü düzeltti. Bu durum Brianna' nın dikkatini çekmişti. "Günaydın leydim" dedi hepsi eğilerek. "Günaydın şövalyeler" dedi Brianna gülümseyerek. Şövalyeler giderken içlerinden Evan, Alexandra' ya baktı ve gülümsedi. Biraz ilerledikten sonra Brianna durdu ve "Hadi anlat bakalım" dedi. "Ne anlatıyım Brianna" dedi. Brianna hizmetkarlarına arkadaş gibi davrandığı için kendi aralarında ona leydim yerine ismiyle seslenirlerdi. "Evan' la olan bakışmanızı gördüm inkar edemezsin!" dedi Brianna gülerek. "Şey..Aslında pek bişeyimiz yok" dedi Alexandra utanarak. "Benden mi saklıyosun?" dedi Brianna ve Alexandra' nın beline kadar uzanan altın sarısı saçlarını okşadı. "Ya tamam sadece bi kere buluştuk. Dahada buluşamadık çünkü Kralımız hep göreve yolluyo" dedi Alexandra üzgün bir şekilde. "O bir şövalye. Hemde bütün toprakların en ünlü şövalyelerinden" dedi Brianna. "Biliyorumda işte.." dedi Alexandra. "Tamam abime söylerim yollamaz" dedi Brianna ve kahkaha atarak koşmaya başladı. "Brianna lütfen! Brianna!" diye bağırmaya başladı Alexandra. "Abi! Alex, sana çok kızıyo! Neden sürekli Evan' ı göreve yolluyosun?" diye hem koşup hem bağırıyodu Brianna. "Brianna! Duyucak şimdi!" diye Alexandra' da koşuyordu. Tam o sırada Brianna Manuel' le çarpıştı. "Leydim iyi misiniz?" dedi Alexandra hemen. "İyiyim Alex" dedi Brianna yere düşmüştü. Alexandra' ya bazen Alex' de derlerdi. Manuel' de yere düşmüştü. Manuel ayağa kalktı ve Brianna' ya elini uzattı. Alexandra hemen gülümsedi. Çünkü oda biliyordu Manuel' i sevdiğini. Brianna Manuel' in elini tuttu ve kendine çekti birden. Bir süre bakıştıktan sonra "Dikkat edin leydim" dedi Manuel ve Brianna' nın elini öperek gitti. Brianna hala şaşkındı. "Brianna! Seni resmen kendine çekti! Öpüşücektiniz!" dedi Alexandra. "Alex! Biri duyucak!" dedi Brianna ve birden gülmeye başladı. Alexandra ve Brianna kol kola girerek taht odasının yolunu tuttular.

Kral koltuğunda oturan Alfred, Kraliçe koltuğunda oturan Angel' ın elini tuttu ve öptü. "Akıllı karıcım benim" dedi Alfred gülerek. "Bunu bile akıl edemiyosunuz?" dedi Angel gülerek ve Alfred' in altın sarısı saçlarını sağ sola savurdu. O sırada Brianna ve Alexandra geldi. "Günaydın!" dedi Brianna. "Günaydın tatlım" dedi Angel. "Günaydın canım. Bugün keyfin yerinde" dedi Alfred. "Bilmem. Normalim yani" dedi Brianna gülerek. "Kankinle olunca keyfine denilicek olmuyo" dedi Alfred gülerek. "Kanki?" dedi Brianna. Herkes anlamsız gözlerle Alfred' e baktı. "Ya işte Alex kankin" dedi Alfred. "Kanki ne demek hayatım?" dedi Angel. "Şuan uydurdum bilmiyorum" dedi Alfred ve herkes gülmeye başladı. Brianna Prenses koltuğuna oturdu. O sırada David geldi ve "Lordum, o dönemde yaşamış bi adam bulduk" dedi. "Muhteşemsiniz! Getirin!" dedi Alfred. David adamı getirmeye gitti. "Ne oldu abi?" dedi Brianna. "Sabah toplantı yaptık şu cadıyla ilgili. Angel bize bi fikir verdi onu yapıyoruz" dedi Alfred. Angel gülümsedi. Brianna' da gülümsedi ama yüzü birden asıldı. Alexandra' ya eğilip "Beni neden çağırmadılar ki?" dedi. "Üzülmeyin Leydim. Vardır bir bildiği" dedi Alexandra. "Haklısın" dedi Brianna ve tekrar gülümsedi. O sırada yaşlı adam girdi içeri. Saçları beyaz ve beline kadardı. Sakalları uzun, göğüsüne kadardı. Krem rengi bir elbise giymişti. "Buyrun Lordum. Emrinize amadeyim" dedi adam ve eğildi. "Eğilmene gerek yok. İsmi nedir?" dedi Alfred. "Hogan, Lordum" dedi adam. "Hogan, sen büyü döneminde yaşamış bir adamsın. Büyü yapamıyorsun değil mi?" dedi Alfred. "Hayır Lordum. Benim eşim yapabiliyordu" dedi Hogan. "Eşine ne oldu?" dedi Alfred. "Karnında bebeğimizle birlikte yakıldı. Bende böyle saldım kendimi işte" dedi Hogan. "Hogan ben..Üzgünüm..Aslında o dönemin Kralı olsam yakar mıydım bilemiyorum" dedi Alfred. Büyüye düşman olsada o bu olaya karşıydı. "Keşke her dönemin Kralı siz olsaydınız" dedi Hogan. Alfred gülümsedi ve "Senden birşeyler öğrenmek istiyorum" dedi. "Buyrun Lordum" dedi Hogan. "Adrienne hakkında bir bilgin var mı?" dedi Alfred. "Büyü kitaplarıyla ilgili az çok bilgim var Lordum. Adrienne ismi kitapta yazıyor" dedi Hogan. "Lütfen devam et" dedi Alfred. "Kitapta bir çok Cadı yazıyor. Son Cadının ismi ise Adrienne yazıyor ve onun birlikte büyük bir Kraliçe" dedi Hogan. "Kraliçe mi?" dedi Alfred. "Evet lordum. Ama Kraliçeyle ilgili pek fazla bilgi yazmaz. Yada ben bilmiyorum. Ama Adrienne' nin yanında olduğu bilinir ve ikisi çok güçlüdür" dedi Hogan. "Hayda! Bir Kraliçemiz eksikti. Herneyse nerde yaşar bu Adrienne" dedi Alfred. "Kara Kule denen bir yerde. Bu Kule siyah ve upuzundur. İçinde Cadılar yaşar. Adrienne' de bir Cadı olduğuna göre o kulede yaşıyordur" dedi Hogan. "Cadı olmasına rağmen güzel değil mi?" dedi Alfred. Hogan gülümsedi ve "Cadılar her zaman çirkin olmazlar lordum" dedi. "Peki bu Kara Kule nerde?" dedi Alfred. "Yerini bilen yoktur cadılardan başka ama beyaz bir çölde olduğu söylenir" dedi Hogan. "Beyaz çöl mü varmış?" dedi Alfred. Şövalyeler "Bilmiyorum" anlamında kafalarını salladı. "Herneyse, Hogan' ı odasına götürün ve emrine hizmetkar verin. Bize çok yardımcı olucak artık" dedi Alfred. Hogan gülümsedi ve muhafızlarla birlikte odasına gitti.

Akşam olmuştu ve herkes uyumuştu. Siyah bir pelerin giymiş ve yüzü kapalı olan biri Saraya girdi. İlerlerken iki muhafız "Dur! Yüzünü göster!" dedi. Hiç durmadan devam etti muhafızlar birden duvara yapıştı. Başka bir muhafız "Dur! Kimsin?" dedi. Yine hiç durmadan devam etti ve muhafız duvara yapıştı. Hogan' ın odasının önüne geldiğinde durdu. Elini sürmeden kapıyı açtı ve içeri girdi. Hogan uyuyordu. Yüzünü açtı ve "Hogan" dedi. Hogan gözünü açtı ve birden yerinden sıçradı. "Sakin ol korkma" dedi. "Kimsin sen?" dedi Hogan. "Adreinne" dedi kısık bir sesle. "Bana zarar verme nolur" dedi Hogan. "Sen beni ele verdin. Tüm sırrımı söyledin. Karına ihanet ettin resmen" dedi Adrienne sakin bir ses tonuyla. "Karımı nerden biliyosun?" dedi Hogan. "Unuttun mu? Ben bir cadıyım herşeyi bilirim" dedi Adrienne. "Ben Versailles için canımı bile veririm! Senden korkmuyorum!" dedi Hogan. "Ver o zaman canını" dedi Adrienne sakince ve kafasını birden çevirince Hogan' ında boynu çevrildi ve kırıldı. Adrienne sinsice gülümsedi ve yoluna devam etti. Brianna' nın odasının önünde durdu ve kapıya dokunmadan kapıyı açtı. Brianna uyuyordu ve üstü açıktı. Gözleriyle Brianna' nın üstüne yorganını çekti ve "İyi geceler kardeşim" diyip odadan çıktı.

VersaillesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin