Hayat'a tutunanlar

45 7 0
                                    

Ertesi sabah Aslı erkenden işe gitti. Özlemişti sorumluluğunun olmasını. Çay demledi. Kendine bir simit aldı. Yerleri süpürdü ve sildi. Masaların tozunu alıp düzeltti. Bu sabah Selim'i çok özleyerek uyanmıştı ve özlem duygusunu bastıramıyordu. Selim'e dair olan şarkıları bile dinlemiyordu. En iyisi gazete okumaktı. İnternete girdi gazete sayfalarını gezinirken kapıdan içeri Kemal girdi.
- Günaydın Ramazan yok mu?
- Buyurun hoş geldiniz. Hayır yok bugün geç gelecek.
- Tamam ben beklerim.
- Ne zaman geleceğini bilmiyorum
- Farketmez işim yok beklerim ben. Bir bardak çay alabilir miyim deyip Ramazan'ın masasının önündeki koltuklara oturdu. Sehbadaki dergiyi aldı ve karıştırmaya başladı. Aslı kalktı ve bir bardak çay getirdi.
- Simit ister misiniz?
- Olabilir.
Mutfağa geçti simidi dört parça kesip tabağa koydu ve sehbaya bıraktı. Masasına geçip gazete okumaya devam etti. Kemal tek cümle kurmuyordu Aslı da memnundu. Bir saat kadar herkes kendi içiyle ilgilendi. Sonrasında Kemal
- Aslı sen üniversite okudun mu?
- Hayır Kemal bey.
- Ramazan iyi eleman buldum deyince üniversite mezunusun zannetmiştim. Liseyi bitirdin mi bari?
- Evet lise mezunuyum.
- Neden üniversite okumadın , yoksa kazanamadın mı?
- Kazandım ailem izin vermedi.
- Taşrada bir yüksek okul falan mı kazandında göndermediler?
- Yok . Akdeniz üniversitesi turizm kazanmıştım. Gidemedim.
- Alla alla ne anne babalar var ya. Millet çocuğu kazansın diye özel ders bile aldırıyor sizinkiler yollamamış. İtiraz etmediniz mi peki?
- İtiraz etme şansım yoktu.
- İyi bari iş bulmuşsun. Buranın köyünden misin?
- Hayır.
- Ee burada ne işin var.
- Öyle gerekti.
- Yalnızsın yani. Ulan Ramazan hep dört ayak üzerine düşer zaten. Evli misin sen?
- Hayır.
- Aman sen de diğer güzel bekar elemanlar gibi kaçıp gitmede deyip kahkaha attı.
- Ben kaçmamı gerektirecek bir halde olmayacağım için Ramazan beyin de beni kovalayacağını sanmıyorum. Mesele yok yani.
- Ramazan güzele dayanamaz da ondan dedim.
- Ramazan bey yokken böyle konuşmak biraz saygısızlık sanırım. Bu benimle Ramazan beyin arasında bir durum. Sizi ilgilendirdiğini sanmıyorum.
- Ramazan cocukluk arkadaşımdır. Çok iyi dostumdur.
- Anladım arkasından bu kadar rahat konuşabildiğinize göre.
- Konuşurum o da benimle Ramazan arasında sizi ilgilendirmez.
- Evet ilgilendirmez tabiki ama benimle konuşuyorsunuz. Şimdi Ramazan beyle samimisiniz o bu konuşmalara kızmaz diye düşünüyorsunuz. Gözden çıkardığınız benim bu durumda. Benim gibi biri yüzünden aranız bozulmaz yani.
Kenan donup kalmıştı.
- Ya ben özür dilerim o anlamda demek istemedim.
- Özüre gerek yok.
Kemal ne diyeceğini bilememişti. Biraz daha oturup Ramazan'a söylersiniz geldiğimi deyip gitti.

Aslı aslında hiç sinirlenmemişti. Sadece sinirlenmiş gibi yaptı. İçinden Kemal'in sadece salaksın olduğunu geçiriyordu.

Kemal dışarı çıkınca Ramazan'ı aradı. Ramazan açmadı telefonunu ardından bir mesaj attı "oğlum ben çok büyük bir bok yedim. Çok utandım lan. Uyanınca ara beni kanka"

Arabasına binip dükkana bakmadan gitti.
Aslı gittigini görünce rahatladı. Mutfakta sigara içerken hala Selim'i özlüyordu. Ah adammm sarılabilsem keşke sana diye duygulandı. İçeriden biri seslendi
- Kimse yok mu Ramazan bey.
- Buyurun. Ramazan bey yok. Ben yardımcı olabilir miyim size.
- Bizim bir ev vardı satılık. Ramazan beye vermiştik. Üç ay oldu hala satamadı. Arayanları da başından savuyormuş. Evdeki emlak yazısını söktüm onu haber vermeye gelmiştim.
- Buyurun beyefendi ayakta kalmayın. Ramazan beyin biraz sıkıntıları vardı. Ben size hemen yardımcı olacağım. Kusura bakmayın. Evin adresi neydi. Bilgisayarından evleri arıyordu ama yoktu. Bir tek kayıt yoktu. Düzen yoktu. Adresi yazdı. Apartman ismini daireyi not etti. Bir hafta müsade edin beyefendi. Ben bizzat ilgileneceğim sizin evinizle. Bugün öğleden sonra bir müşterim gelicek. Bir görüşeyim sonrasında haberleşiriz. Bir de telefonunuzu ve adınızı alıyım. Kaydedilmemiş rehbere de diyerek not aldı.
Mutfaktan bir çay getirdi.
- Sen yeni mi başladın kızım.
- Evet amca yeni başladım.
- İyi hayırlı olsun. Evli mi bekar mısın?
- Bekarım amca.
- Yeni nesilde iş yok canımmm. Bizim zamanımızda senin gibi kızlar bu yaşlarına kadar bekar kalamazdı deyip gevrek gevrek gülmeye başladı.
- Nasip amca. Vardır bi vakti saati.
Adam çayı neredeyse üç yudumda bitirmişti. Çay çok sıcaktı acaba adamın damağı çeliktenmiydi.
- Bana müsade kızım. Ramazan beye söylersiniz. Hee kağıdınızı da yapıştırın. Ben atmıştım malum. Anahtar kapıcıda.
- Tamam amca size haber edecem. İyi günler.
- İyi günler kızım.

Hemen cantasını aldı. Emlak kağıtlarından bir tanesini aldı. Adresi aldı ve taksiye binip binaya gitti. Evi buldu kağıtları camlara yapıştırdı. Kapıcıdan apartmanda kimlerin oturduğunu öğrendi. Ufak tefek bilgiler aldı ve dükkana geri döndü. Tam kapıyı açarken Ramazan aradı
- Efendim.
- Aslı neredesin?
- Dükkanın önünde.
- Babam gelmiş kapalıymış dükkan.
- Evet şimdi geldim. Sen nerdesin.
- İşlerini mesai saatleri dışında halledersen sevinirim. Annem aramış. Beni eve çağırıyor. Onun yanına uğrayıp üstümü falan değiştirip gelirim. Gelen giden var mı?
- Evet gelince söylerim. Notlarını aldım.
- Tamam görüşürüz.
- Tamam.
Aslı Ramazan'ın dışarda olmasına sinirlenmesini anlayamamıştı. Sebep babası olamazdı. Kesin Kemal'den haberi olmuştu. İçeri geçti. Telefona baktı arayan numaraları yazıp tekrar aradı. Arayanlardan birisi kağıt astığı ev için aramıştı. Müşteriyi dükkana çağırdı. Mutfakta bir sigara içti masasına oturup internetten evlere bakmaya başladı.
Ev sahibini aradı. Ev için ne kadar istediğini teyit ediyormuş gibi öğrendi. Sonra Ramazan'ı aradı evin fiyatını sordu komisyonu sordu ve müşteriyi beklemeye başladı.
Yan taraftaki pastaneden kuru pasta aldı. Tabakları bardakları yıkayıp kuruladı. Bir sigara daha içti. Heyecanlanmıştı yanlış bir şey yapmak istemiyordu. Keşke Ramazan gelseydi. O sırada içeriye bir çift girdi. Ufacık bir de kızları vardı.
- Buyurun hoş geldiniz.
- Hoş bulduk.
- Buyurun oturun lütfen ayakta kalmayın.
- Sağolun. Telefonla görüşmüştük ya ev için geldik biz.
- Siz buyurun geliyorum hemen deyip mutfaga gitti. Çayı ve pastaları getirdi.
- Afiyet olsun . Evin içini gördünüz mü?
- Hayır sadece o semtten geniş bir ev arıyorduk. Tesadüfen eşimin mesai arkadaşı görmüş. Mümkünse görebilir miyiz?
- Tabi ki . Kesinlikle beğeneceğinizi düşünüyorum. Mutfak ve oturma odası birlikte güzel geniş ferah bir ev. Altıncı katta olması sorun olmaz sanırım. Her katta ikişer asansör var. Önü de açık ve balkonun manzarası muhteşem.Çaylarımızı içtikten sonra bakabiliriz. Deyip telefonunu eline aldı Ramazan'a mesaj yazdı.
"Acil gelmen lazım. Müşteri eve bakmaya gidecek. Gelemiyorsan arabanın anahtarını yollayabilir misin?"Mesaj gider gitmez Ramazan aradı.
- Efendim Ramazan bey.
- Aslı ne evi ne müşterisi. Sen ne anlarsın. Şimdi gelemem ben adamları yolla yarın görüşürüz.
- Tamam Ramazan bey bekliyorum ben. Siz yollayın arabayı biz birer bardak daha çay içeriz. Teşekkür ederim deyip telefonu kapattı.
Ramazan şaşırıp kalmıştı. Annesinin şöförüne arabayı dükkana götürmesini söyledi.

Beş dakika sonra araba gelmişti. Aslı müşterileride alıp eve gitti. Orada evi gezdirirken apartmanda bir çocuk doktoru olduğuna ve apartman genelinin çalışan insanlar olduğundan saygılı olduklarına dair cümleler sıkıştırmıştı. Ve kapıdan çıkarken adamla kadın evi almaya karar verdiklerini ev sahibi ile yarın görüşmek istediklerini söylediler.
Tekrar dükkana geldiler ve aile gitti. Üstelik Ramazan'ın söylediği fiyatın beş binlira üstünü söylemişti ve kabul etmişlerdi. Ev sahibini aramadan Ramazan'a mesaj çekti
"İlk işimi bitirdim hayırlı olsun"
Ramazan hemen aradı
- Aslı sen iyimisin?
- Evet patron. Sattım evi hem de beşbin üstüne ekleyerek. Yarın ev sahibi ile görüşmeye gelcekler. Tebrik yok mu bana?
- Şaşırmaktan aklıma gelmedi kusura bakma. Bu arada hangi evi sattın. Bir saate gelirim.
- Gelince görürsün. Bir saat sonra görüşürüz patron.

Bir şeyleri başarabilmek onu mutlu etmişti. Bir dal bulmuştu sanki hayata tutunmak için. Sevmişti de işini. Sanki Selim'den başka birşeyler olunca hayatında sızısı biraz hafiflemişti ama özlemi herşeyin önüne geçiyordu. On ev daha satsa içindeki özlem dinmezdi. Çok yoğun olmak istiyordu. Bir sürü müşteri gelsin istiyordu. Ki gündüzler çabucak bitsin diye...

Lacivert ve HuzurluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin