Biraz daha koştuktan sonra anayola çıkmayı başarmışdım. Bu şehrin en sevdiğim özelliği istenilen zamanda taksi bulunmasıydı. Hemen boş bir taksi bulub evin adresini verdim.
30 dakika geçiyor
Kapıyı Esra açınca şok olmuş gibi yüzüme bakıyordu.
"Noldu sana böyle?"
"Hiç. Küçük bir olay sadece. Büyütülecek bir şey yok"
"Nasıl yok ya . Yüzünün hali ne böyle?"
"Sokak serserileri işte" diyerekden arka mahalleden aldığım erzakları masadan üstüne koydum. 1 dakikalık mesafede olan mağazanı bırakıb nerelere gitmişdim. Üstüne bir de güzel bir dayakda cabası. Yumruk yediğim yere buz koydukdan sonra Esra akşam yemeyini hazırlama başladı. Her ne kadar da gece olsa.Martin
Dediyimi niye yapamadın seni beceriksiz. Bir işide becer be. Sana o kadar para veriyorum aşşalık adam seni.
"Patron 3. kattan kendini yere arabanın üzerine atdı. Arkasından ateş ettim ama kaçmışdı artık"
"Beni nereden kaçdığı ilgilendirmez"
"Ama patron onun atladığı odada bir ceset vardı. Onu ben vurmamışdım"
"Nasıl yani ne cesedi? Sen vurmadığına emin misin?"
"Ben hiçkimseyi vurmadım. Zaten o odaya girdiğimde çoktan ölmüşdü. Yerde de bi tane yaralı vardı. Benden önce orada bir şeyler olmuş"
"Sana son bir şans daha verecem. Bunu da başaramazsan neler olucağına tahmin etdiğini eminim"
"Nedir efendim?"
"Orda neler olduğunu bulacaksın. Onları kimin yaptığını , Durukan orda bir parmağının olub olmadığını hepsini bul ve bana getir. Birde bakarsın adamı Durukan öldürmüş olur"
Adamım odamdan çıktıktan sonra ayaklarımı uzatıp bilgisayarımı açtım.
Ben o adamı bitirmek için az kalsın ölüyordum. Ama az kaldı. Hem Esrayı hem de Durukanı bitiricem. Ama bu sefer öyle değil. Yavaş yavaş.Durukan
Sabah zili çaldığında yine nefret etdiyim bir duyguyu yaşıyordum. Uyanmak duygusunu. Erteleme düymesine basıb tekrar kafamı yastığa gömmüşdüm ki Esra kapıyı hızla açarak
"Hadi uyanma vakti. Bugün okul var. Kahvaltı yapıp gidelim hadi"
"5 dakika daha" diye yalvarışım da fayda etmemişdi. Çünki bunu söyledikden hemen sonra yüzüme bi ton su yemiştim.
"Ya napıyorsun" öfkeyle ama yumuşak bi tarzda söyleyişim kendimede garip gelmişdi. Esra odadan çıktıktan sonra kıyafetlerimi giyindim. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayıb, saçlarımı şekillendirdikden sonra kahvaltı masasına oturdum. Nefis görünüyordu. Tabi biraz Amerikanvariydi ama idare ederdi işte. Sadece atladığı bir şey vardı. Belki bilmiyordur ama ben her sabah bir bardak yağsız süt içerdim. Bu çocukluktan gelen bir alışkanlıktı.
"Sofra nasıl beyendin mi?"
"Şahane. Ama akladığın bi şiy var"
"Neymiş o?"
"Süt"
Hahaha diye gülerekden bana cevap verdi.
"Çocukmusun sen ya. Ne sütü?"
Ben biraz şaşkın bakışlarla onu süzerken
"Şaka ya az sonra getiricem. Kahvaltını bitir sonra. Unutduğumu mu sandın?"
"Yani bir an öyle söyleyince ne bileyim. Ben süt içmeden güne başlamam ki"
Esra saatin irellediğini görünce beni de masadan kaldırdı ve okula doğru yola çıktık. Son anda sütümüde içerekden tabi.Üniversite
Kapıdan içeri girer girmez Martinle karşılaşmıştık. Kendini çabuk toparlamışdı. Tam iyileşmeden buraya gelmesi biraz garipti ama umursamadan yolumuza devam ettik. Martinin yanımdan geçerken bana sinsice gülümsemesi aklmı karıştırmışdı ama yine de cevap vermemişdim.
Sınıfa girerken dekan tarafından çağırıldığımı öğrendim ve yanına gitdim. Ne için çağırıldığımı bilmiyordum ama içimi şimdiden kara bulutlar kaplamışdı. Buraya geldiğimden beri hiç bir işim yolunda gitmemişdi.
Kapıyı çalıp içeri girdiğimde yanına çağırdı.
"Durukan lafı fazla uzatmayacağım. Senin burda yaşatdığın son olaydan sonra çoklu şikayet aldık. Ama asıl mesele o değil. Senin vurduğun çocuk buranın sahibinin oğlu"
"Ne?" diye şaşkın şaşkın bakarken
"Yani o senin üniversiteden atılmana karar verdi. Benim yapacağım hiçbir şey yok"
Bu sözlerden sonra başım dönmeye başlamışdı. O kadar çaba, emek , zahmet bir piç için yok olmuşdu. Her şey bitmişdi artık benim için bir şeyden başka. Hiç bir şey söylemeden odanın kapısını çarparak kapattım ve bahçeye çıkdım. Madem kovuldum kendime yakışır bir son yapmalıydım. Bahçede gözlerim Martini aramaya başlamışdı. Ders başladığından bahçede bulamamışdım. Hemen olduğu sınıfı öğrendim ve basamakları hızla çıkarak oraya gittim. Kapıyı hemen açdım . Profösör ve her kesin dikkati bana yönelmişdi. Hocanın ne söylediyini dinlemeden Martini aramaya devam ediyordum. Sonunda onu bulmuşdum. En arkada oturuyordu. Oda benim ne yapacağımı çözmüş ki hemen ayağı kalkarak arka kapıdan çıkıp koşmaya başladı. Bende hemen çantamı fırlatıp arkasınca koşmaya başladım. Her kes dersi bırakıp dışarı çıktı ve üniversitede bu haber hemen herkese yayıldı.
Hızlı bir koşucuydum. Onun için bina kapısından çıkar çıkmaz onu yakaladım .
Yumruk indirmek için elimi kaldırırken tekmeyle karnıma yumruk attı. Benden hızlı davranmışdı. Kendimi muhafaza edip tekrar saldırdım ama bu sefer de yüzüme yumruk yedim. Bu da neydi böyle?
Her kes bahçeye toplanmışdı. Son bir hamle yapacakken güvenlik beni yakaladı ve dışarı attı. Tabi ya sonuçta okul babasınındı.
Kendimi düzeltirken Esra yanıma geldi ve sinirli bir şekilde.
"Ne yapıyorsun. Okuldan kovulmak mı istiyorsun? ..."
Esra beni azarlamaya devam ederken
"Ben zaten kovulmuşdum"
Bunu duyduktan sonra sesini kesdi ve gözlerindeki üzüntü daha net okunmaya başladı.
"Sabah geldiğimde işte ilk dekanın odasına çağrıldım. Oda beni kovdu işte "
"Ne ? Ama bu konu hall edilmemişmiydi?"
"Dekanla evet. Ama okul Martinin babasınınmış"
Hemen bana sarılmaya başladı.
Gözyaşları üzerimi narim yağan bir yağış gibi ıslatıyor ve ıslatmaya da devam ediyordu. Bana sarıldığı elleri sanki hiçbir zaman görüşemeyecekmiş gibiydi. Şimdi ona karşı olan öfkem geçmiş içimde başlamış sis içinde kaybolmuşdu. Ona bunları ben yapmışdım ben. Ne Martin ne başqa biri onu bu hale ben getirmişdim.
"Ağlama artık tamam" diye teselli ederken bu onun canını daha fazla acıtmış ki ağlaması şiddetini daha da artırmışdı. Içimde hırs büyüyen hırs beni vahşi bir canavara çeviriyordu yavaş yavaş. Damarlarımdan akan kanın bile farklılığını hiss ederken kendi içimde kendime bir söz vermişdim.
"BIZE TÜM YAŞATTIKLARININ INTIKAMINI SENDEN ALACAĞIM"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONUN İÇİN (PSIKOPAT #1)
Teen FictionBirini göremeden güne başlayamazsınız ya, işte benimkisi de öyleydi. Onunla tanışdığımdan sonra onsuz bir günüm geçmez oldu. Bir günse her şey avuclarımdan kaydı gitdi.İşte o an... Her şey yeniden başladı. Sonsuz bir aşk Sonsuz bir intikam Sonsuz...