Yusufçuk, ne zaman farkına varcaksın?
Sen bir tanrı değilsin, hiç bir zamanda olmadın.
Sen bir yusufçuksun, insan taklidi yapıyorsun ama onlardan daha aşağısın. Öyleki kusursuz bir insan gibi dolanıyorsun orada, burada ve zihnimin en ücra köşelerinde. Ama sen insan değilsin, değilsin biliyorum.
Bugün ise, bir şey fark ettim senle ilgili.
Kuzum bu tanrı egosu nereden geliyor sendeki?
Bir ilah gibi davranıyorsun, burnun hep yükseklerde. İnsanların seni sevmesi, sana tapınması seni daha da şımartıyor.
Yer yüzündeki bir tanrı gibi davrandığını fark ettim seni gözlemlerken yusufçuk.
Onlara samimi davranıyorsun, ama boş. Öyle yapmacık duruyorsun ki bunu yaparken! Davranışların arasında bir iletişimsizlik; kelimelerin ardında bir boşluk var.
Bu boşluğu dolduramıyorsun ve fark etmeyeceklerini düşünüyorsun.
Ah ama hayatım, her zaman fark ederler
Yüzüne doladığın o tülden tanrı maskesi o kadar narin ki parçalamak hiç zor değil. Sadece bir kaç ufak darbe ile yüzündeki maskeyi söküp alacak; gerçek adını verdiğimiz o çirkin yüzünü görecekler.Sonra ne olacak biliyor musun yusufçuk?
Senden nefret edecekler, tıpkı benim gibi. Öfkeli ayaklarını yere vuracaklar ve kendi elleri ile yerleştirdikleri tahtan itiverecekler seni.
Bu bir devrim; bir sahte tanrının daha devrilişi. Buna engel olamazsın yusufçuk, kimse olamaz.
Sonuçta, tanrıları yaratan da öldüren de biziz.
Neden bir an öne rol yapmayı bırakıp çirkin yüzünü açığa vurmuyorsun yusufçuk?
Söz veriyorum, belki o zaman daha fazla ilişmem sana gizli gizli.
Ama senden nefret etmeye, toprak ana ile bir bütün okduğumda bile devam edeceğim yusufçuk.
Sevgi bile bir gün yok olmaya mahkumdur.
Ama nefret, sonsuzluktur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Libellule
Short StorySıcak bir yaz sabahı uyandığımda karşılaşmıştık ilk defa senle. Sonra bir bakmışımki sinsice süzülmüşsün zihnime yusufçuk.