Senden neden bu kadar nefret ettiğimi hiç düşündün mü yusufçuk?
Muhtemelen düşünmememişsindir, hatta sana adanan bu mektupları gördüğünü bile sanmam.
Çünkü beni göreyi reddediyorsun yusufçuk, ısrarla ve inatla.
Ama, beni gördüğün kısacık bir zaman aralağı vardı.
Ufacıktı, varla yok arasıydı. Ama beni görmüştün, saygı duyup tapındığın biri tarafından görünmek ne kadar harika bir şey biliyor musun?
Beni gördün, gördüğünü biliyorum.
O kısacık zaman aralığında gördük birbirimizi.
Sonra ise, çekip gittin yusufçuk.
Bir daha asla görmeye yanaşmadın beni.
Beni tekrar görmen için sana hikayeler yazdım. Hepsini ruhumdan parçalar kopartarak döktüm kelimelere. Mürekkebi kanımla, harfleri ruhumla değiştirdim ve her bir kelimede biraz daha öldürdüm kendimi.
Beni görmen için sana soneler yazdım yusufçuk.
Ruhumu parçalayıp teker teker öldürdüm, benden geriye hiç bir şey kalmadı.
Ama sen, beni görmemeye devam ettin.
Sana olan s e v g i m yerini ö f k e y e; ö f k e yerini n e f r e t e bırakırken bir daha birbirimizi görmemize bir daha asla izin vermedin.
Yazdığım her şey, beni görmen içindi yusufçuk.
Ama görmedin.
Zaten daha sonra yazdığım ne varsa yaktım hepsini.
Tıpkı, sana olan sevgim gibi.
Söylesene,
Beni görmen için daha kaç kez ölmeli?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Libellule
Short StorySıcak bir yaz sabahı uyandığımda karşılaşmıştık ilk defa senle. Sonra bir bakmışımki sinsice süzülmüşsün zihnime yusufçuk.