XVIII.

94 11 0
                                    

Duyuyor musun?

Kalbimdeki savaş davullarını?

Çığlık çığlığa bağırıyorlar, sesleri kulaklarımda çınlıyor  ve ilan ediyorlar

Bir savaşı.

Savaş ilan ettim herkese.

Hayali bir atın üzerine oturmuş, kavradığım kılıcım ile  ileriyi işaret ediyorum asla var olmayan orduma.

Gidelim, uzaklara gidelim.

Bir krallığı feth edip tıpkı benimkileri öldürdükleri gibi yok edelim rüyalarını.

Savaşıyoruz senle yusufçuk Senle ve onla. Onla ve ötekiyle.

Savaşıyorum ve savaşıyorum.

Aramızdaki sessiz kavga ne zaman böyle bir yankıya dönüştü asla kulaklarına ulaşmayan?

Kılıcımı savuruyorum ve sudaki yansımama bakıyorum.

Kendimi Jean d'Arc gibi hissediyorum.

Kafamdaki sesleri dinliyorum, kalbime yerleşen karadul onları yediğinde beri çınlıyorlar kafamda. Hakim olamıyorum peşlerinden koşarken, ayaklarım beni dinlemiyor.

Kendimi Jean d'Arc gibi hissediyorum.

Birazdan alev alev olacak odunların kokusunu alıyorum şimdiden. Ciğerlerime dolup sarhoş ediyorlar beni. Öfkeli kalabalığın sesini duyuyorum. Hepsi cadı diye bağırıyor arkamdan. 

Hoş, bana tapınan dudaklar şimdi yerden yere vuruyor beni. Olsun, önemli değil benim için. Hayır, yok hiç birinin önemi.

Öfkeleri geçince, azize derler bana ve affedilmiş sayarlar kendilerini. Söylesene yusufçuk, bir lakap yeter mi bütün her şeyin unutulmasına?

Bana azize diyecekler yusufçuk.

Lakin bakire bedenime rağmen, fahişe düşüncelerle dolup taşan bir zihin taşıyorum omuzlarımın üstünde.

Aramızda sürüp giden bu sessiz kavga ellerimizi kırmızıya boyuyor.

Hayır, kan değil bu ellerimize bulaşan. Bunlar mürekkep, kendi kanımızdan oluşturduğumuz mürekkep. Hani onlarca kelimenin katili olmamızı sağlayan şey.

Aramızdaki kavga yusufçuk, taş ve sopalarla değil kelime ve kağıtlarla sürüp gidiyor.

Aklımıza bir oyuk açıp içinde ne varsa çekip çıkartarak kağıda fırlatıyoruz.

Ben sana karşı yazıyorum, sen ise oturduğun tahtı korumak için bir duvar inşa ediyorsun onlardan. Karşılıklı duruyoruz lakin çığlıklarımız asla birbirine ulaşamayan kelimelere dönüşerek aramıza düşüyor.

Hayır, hiç birine bakmayacağım. Tıpkı senin yaptığın gibi görmezden geleceğim hepsini.

Kalbimde patlarcasına çalan davullar eşliğinde, savaş alanında yumacağım gözlerimi.

Varsın korkak desinler bana.

Asla dizlerimin üzerine çökmeyeceğim senin önünde.

[bİrazDaHAyAşamAKİstİyOrUm]

Bir gün daha öleceğim ve bir gün daha yaşayacağım.

Sana ve bana dair her şeyi,

Paramparça edeceğim 

Bu ellerle.


LibelluleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin