IX.

134 19 3
                                    

Senden de papatlayardan da nefret ediyorum yusufçuk.

İnsanlar sürekli aynı şeyden bahsediyor; papatyaların o "büyüleyici" kokusundan.

Hepsi ağız birliği yapmış sanki, aynı şeyi ötüp duruyor.

"Ölüm bu kadar güzel kokar mı?"

İşte o an yusufçuk, "hangi kahrolası kokudan bahsediyorsunuz?" Diye bağırasım geliyor. Bir tek bana mı kokmuyor bu siktiğimin çiçekleri?

Kokmuyor işte kokmuyor. Hiç bir koku alamıyorum bu lanet çiçeklerden. Papatyalar yalnızca beyaz elbislerine sarınmış fahişeler işte.

Onlarda senin gibiler yusufçuk, her yerde rastlanan bir çeşit fahişeler. Gerçi sen, kendini herkesten üstüm görme eğilimine sahipsin, tıpkı onlar gibi!

İkinizde aslında ne kadar banal olduğunuzun farkında bile değilsiniz!

Ve sizler yusufçuk, sen ve senin gibi utanmazlar, bu fahişe çiçeğin sözde kokusunu ölümle eş tutuyorsunuz!

Ölüm bu kadar basit bir şey mi sizin için?

Azralin verdiği bir öpücükten mi ibaret sanıyorsun ölüm?

Nefesinin kesilmesi ne demek bilmiyorsun yusufçuk. Göğüs kafesini saran o keskin acıyı ve yüzünü yakıp geçen yaşlarla çırpınmayı hiç tatmadın; tattığını sanmıyorum.

Bana ölümle ilgili ne bildiğimi soracak olur ise yusufçuk, sık sık onla dans ettiğimi söyleyebilirim sana.

Geçmişi büyük hatalarla dolu bir varlığım ben yusufçuk. İki canını kaptıran, yinede uslanmayan bir varlık ölüme karşı.

Sizin istediğiniz şey ölüm değil yusufçuk. Destansı bir son istiyorsunuz; varlığınızın sonsuza dek hatırlanmasını ve destanlaşmasını istiyorsunuz. Öldüğünüzden yıllar sonra bile insanlar adınızı ansın istiyorsunuz.

Ama sen öldükten bir yıl sonra bile insanlar seni çoktan unutmuş olacak. Hatırlanmayacaksın yusufçuk. Unutulacak ve toprağa karışacaksın. Destansı bir sonda olmayacak, arzuladığın gibi değildir hiç bir zaman zaten.

Varlığın, varlığımız, insan oğluna bir parça bile yarar sağlamadan bir çizgi arasınsa olup bitecek ve biz, hiç var olmamış olacağız. Sadece iki rakamdan ibaret, yıllar sonra bir anlam ifade etmeyecek bir isme sahip cesetlere dönüşeceğiz. Kimse bizi anımsayacak yusufçuk, kimse.

Ölüm ne merhametli, ne de şehvetli sana, bana karşı.

Bütün hayatımız iki rakam arası. Sonra sende bende yok olacağız. Milyonlarcası gibi, sadece bir sayıya dönüşeceğiz.

Ölüm romantik değil yusufçuk.

O sürekli kokusunu benzetip durdukları papatyalar gibi değil ölüm. Acımasız, merhametsiz ve görevine sonuna kadar sadık bir olgu bu dört harften oluşan.

O yüzden, şu kahrolası olguyu romantikleştirmekten vazgeç.

Ölüm romantikleştirilmemeli yusufçuk, ölüm romantikleştirilmemeli.

LibelluleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin