Merhaba Dilek'in çilekleri :) Tüm heyecanı, neşesi, duygusallıkları, gariplikleri ile birlikte yazdığım son günlerimi okumayı özlediniz mi? Acaba bu gün neler yaşadım? Hangi sorulara cevap bulacağız? Ya da karşımıza cevabını deli gibi merak edeceğimiz hangi sorular çıkacak? E hadi 22'ci günüme bi merhaba deyin o zaman. ;)
••••••••••••••••••••••••••••••••••Sabah kalktığımda yanımda Fırat'ın olmasını umuyordum ama öyle olmadı tabii. Yine göt olmuş bir şekilde beni yalnız bırakmıştı. Bunu artık ikinci kez yapışıydı. Tabii onunda kendine has sebepleri vardı ama insanda bir vicdan olur abisi.
Yatakta sırt üstü dönerek tavana bakmaya başladım. Bu günğ de sayarsak tamı tamına bir haftadır bu inanılmaz yerdeydim. Annem, babam, Bukre'yi çok ama çok özlemiştim. Acaba bensiz ne yapıyorlardır diye düşünmüyor değildim. Acaba onlar da beni özlemişmidir? Benim yokluğum fark ediliyor mu?
Durun bir dakika!
Lan!
Cidden ben buraya doğum günümde gelmiştim. Doğum günü pastamı üflerken de ortadan kaybolmuş ve pat diye bu diyara düşmüştüm.
Yatakta doğrularak mal be şaşkın surat ifademi takındım. Acaba çevremdekiler 'gız kayboldu getdi ağa' diye şaşırmadılar mi?Bunu neden daha önce Fırat'a sormadığım için ve ya neden bu daha önce aklıma gelmediği için kendime yüz kere falan mal dedikten sonra kalkıp üstümü giydim. Banyoya gidişim bile saçma sapan. Klozeti falan dileyeceğiz amk.
Gözlerimi kapayıp banyoda olduğumu düşündüm. Banyo am anlamıyla gözlerimin önüne gelinceye kadar da öylece mıhlandım yerimde. Sonunda her şey bilincimde tamamlandıktan sonraysa açtım gözlerimi.
Ha?
Neden hep ilk denemem başarısızlıkla sonuçlanıyor diye iç geçirdim. Sonrada bir küfür savurup yeniden denemeye koyuldum. Bu defa her şeyi dikkatlice yaparak, hiç bir detayı gözümden kaçırmamak için bilincimdeki banyonun her köşesine baktım. Banyoda olması gereken her şey oradaydı. Derin nefes alarak ağır-ağır açtım gözlerimi.
"Hay anasını" diye mırıldanıp elimi saçlarıma daldırdım. Neyi yalnış yapıyordum allasen? Tabi hemen de indirdim elimi. Iyklayarak elime yüzümü buruşturarak baktım. Saçlarım yağ küpü olmuştu resmen.
Üşenmeyerek yeniden denemeye koyuldum. O banyoya gidecektim olum. Yine banyo, yine şampuanlar, yine bornoz...ve banyoda gereken diğer her şey. Dikkatlice yine her yeri kontrol ederken başıma saplanan şiddetli acıyla gözlerimi açmak zorunda kaldım. Bu da neyin nesiydi?
Gerisin geriye giderek yatağıma oturdum ve kafamı ovmaya başladım. Acı daha da artdığında bağırarak ağzımdan çıkardığım kelime Fırat oldu. Son gücümle bağırdığım için beynim daha da zonklamaya başladı. Gerçi o sesin benden çıktığına şüphe ediyordum. Ağrıdan ölüceüimi sanıp gözümün önünden tek tek güzel anılarımı geçirdim. Burada ve ya gerçek dünyada yaşadığım anılarımı. Sonra ailem geçti gözümün önünden, sonra Bukre, sonra sınıf arkadaşlarım, sonra Derek... Tamam lan vurmayın.
Kafamı yastığa gömerek ölmemi bekledim. Gözlerimi kapayınca ağrının daha da şiddetlenip beynimi kaşar peynir haline getirdiğini görünce ağır-ağır yine açtım gözlerimi. Açtığımdaysa direk beyaz işığı ve mehşur ak sakallı dedeyi gördüm karşımda. Aslında hiç bir zaman kafamın ağrısından gebermeyi planlamamıştım. Heleki burada hiç. Cesurca savaşta ölmeyi yeğlerdim ama babaanesi kaşar şansımın ağzına sıçayım.
Ha birde bu ak sakallı dede Fırat'a nasıl da benziyordu yaa...
"Dilek?"
"Dilek iyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geri Sayım
خيال (فانتازيا)©Tüm hakları saklıdır. Amacımız lösemi hastalıklı, artık hayatının anlamı kalmadığını kendi kendine düşünen çocuklara yeniden yaşam hevesi vermek. Hikayenin kahramanı Dilek Yener'le birlikte bunu başarmayı çok istiyoruz. Biliyormusunuz? Aslında Dil...