Alarmın Çalan o iğrenç sesini duyunca her gece gördüğüm o korkunç rüyaların etkisiyle aniden yerimden sıçradım kendime geldiğimde alarma en kızgın bakışımı atarak öfkeyle:
- İsa aşkına ödümü koparıyordun diyerek söylendim. Zaten tamı tamına sadece bir buçuk saat uyuyabilmiştim. Okula gitmek için hazırlandım kapıdan çıkmadan önce anneme not yazmayı unutmadım telefonun titreşmesiyle Liz'in sabrının taştığını anladım ve hızlı adımlarla yürümeye başladım.
***
Okula vardığımda Liz notları alacağını söyleyerek yanımdan ayrıldı. Okulun kampüsünde aylak aylak dolaşıyor gördüğüm rüyalara bir anlam çıkarmaya çalışıyordum. Gözlerimse bir yandan onu arıyordu.
Onu...
Evan'ı
Onu okulun ilk günü gördüğüm yerde gördüm. Ağacın altında...
Gözlerim onu hızlıca süzerken kalbim hiç olmadığı kadar çarpmaya başladı.
Ona baktığımı farkedince gözlerini bana dikti. Bir şey demeden karşı ağaca yaslandım. O yine aynı şekilde gözlerini kapatmış gökyüzüne doğru başını çevirmişti. Gözlerini açıp bana doğru baktığında bakışlarımız kesişti. Gözlerine uzun süre bakamazdım. Bakamadımda... gözlerimi yere sabitlediğimde konuşmaya başladı:
- Gözlerinin maviliği hoşuma gidiyor.
Bu iltifatı beni şaşırtmış aynı zamanda kalbimde nedensiz bir sıcaklığa neden olmuştu:
- Gözlerinin siyahlığını seviyorum.
Gülümsedi. Buruk bir gülümsemeydi bu. Ve ardından fısıldadı:
- Adını sevmiyorum zoey.
Gülümsemesi ciddi bir hal almıştı bunu derken. Ve ardından tekrar gülümsedi:
- Sana mavi diyebilir miyim?
- O zaman bende sana siyah, demeliyim, dedim espiriye vurarak. Gözlerimle onun gözlerine baktığımda ilk defa ondan bir şeyler sezebilmenin mutluluğunu yaşıyordum. Ve bu garip ve aynı zamanda hoş bir histi. Yerinden kalkarken fısıldadı:
- Sonra görüşürüz.
- Görüşürüz, diyerek fısıldadım. Arkasından bakarken tek düşündüğüm şey ona gerçekten sırılsıklam aşık oluşumdu.
***
Evan'dan
Ayin için ıssız kulübeye gelmiştik.
Mumlar sırayla dizilmiş. Ortamın loşluğu sağlanmıştı.
İçimde bir huzursuzluk vardı.
Ve nedenini biliyordum.
Zoey...
Onunla iletişim kurmanın ne kadar doğru olduğunu bilmiyordum ama ona karşı bir şeyler hissettiğimide inkar edemezdim. Onu seviyordum. Yanlış olduğunu bile bile ondan uzak durdukça ona daha çok bağlanıyordum. Mavi gözlerini seviyordum. Sesinin tonunun, gözlerini kaçırmasını, utangaçlığını...
Huzursuzdum. Yutkunup önümde duran mumları yakarken derin düşüncelerden kendimi uzaklaştırmaya çalıştımZoey
Boş bir kulübenin içine girmişti. Seslerden dolayı onu pek duyamıyordum ama anlaşılan içerisi kalabalıktı. Onu takip etmenin doğru olmadığını biliyordum ve burdan gitmeliydim yaptığım şey yanlıştı. Ve birinin özel hayatını taciz ediyordum. Arkamı dönüp gitmeye karar verdiğimde ayağım bir poşete ilişti ve yere düştüm. Ayağımı poşetten çıkardığımda ayağımın kana bulandığını ve kesilmiş gri bir kedinin kafasını yerde yuvarlandığını görünce büyük bir çığlık kopardım.
Ayağımı çöpten çıkarmaya çalıştıkça daha da ilişiyordum.
Bir kahkaha sesiyle irkildim. Bir erkekti boynunda duran ters haçı gördüğümde onun bir satanist olduğunu anlamıştım Korkmaya başlamıştım. Ellerindeki kanı yaladı.
Evan'ın buralarda olduğunu anımsayınca avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.
Benim bu tepkime iğrenç bir kahkahayla karşılık verdi:
- Seni aptal bakire meryem sana yardım ederler mi sanıyorsun?
Yüzümü elleriyle kavrayıp fısıldadı:
- Haydi bakalım İsa sana yardım etsin. Hıçkırıklarım arasında onu engellemeye çalışıyordum. Oysa iğrenç bir şekilde fısıldadı:
- Burda tanrının kuralları işlemez.***
Ayin bitmiş herkes dağılmıştı. Kapıdan çıkarken cılız bir fısıltı duyar gibi oldum. Onun sesini duyar gibi...
Onun...
Zoey'nin
O sesi tekrar duyduğum zaman
Telaş ve panikle seslendim:
- Zoey neredesin?
-...
- Neredesin zoey?
Kısık ve cılız bir sesle yanıtladı:
- Buradayım...
Onu görünce korku bütün bedenimi kapladı. Ayakları kanlı bir poşetin içine geçirilmiş saçları ıslak ve hiç olmadığı kadar titriyordu. Beni görünce ağlamaya başladı hızlıca yanına diz çöktüm:
- sana ne yaptılar?
Onun o halini görünce kendimden nefret ettim oysa başına gelenlerin hepsi benim yüzümden olmasına rağmen bana sımsıkı tutunuyordu.
Yutkundu. Gözleri dolmuştu:
- Geldin.
- Sana bunları kim yaptı? Sinir ve üzüntü her yerimi kaplamıştı. Yanımda bulunan çöp kovasına bir tekme geçirdim.
Hıçkırarak ve titrek bir sesle konuştu:
- Ayaklarımı çözer misin? Yerden doğrulmaya çalıştı ama yapamadı ellerim kollarım bacaklarım her yerim titriyordu. Ayaklarını çözüp gömleğimi çıkarıp ona uzatırken olabildiğince nazik olmaya çalışıyordum. Ama o o kadar kırılgandı ki... Ve ben onun bu halini gördükçe paramparça oluyordum.
Gözyaşlarını nazikçe elimin tersiyle sildim.
- Ben gelmeyeceğini sandım. Lanet olsun.
Onu kucağıma alıp arabaya taşıdığımda içimden kendime lanetler okuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ve Mavi
RomanceSevgiye ve aşka aç olan iki insanın birbirlerinde hayat bulması. Siyah gözlerinde kaybolan kırık bir kızın ve bu kırık kızın mavi bakışlarında ölen bir adamın hikayesi. Biri öldü diğeri kayboldu. Bu hikaye onların saf aşklarıyla yeniden doğmalarını...