Acı

45 9 0
                                    

Kafam karışık.  allak bullak ve oldukça dağınıktı uyandığımda sanki bütün acıları omuzlarım altıma almışım gibiydi. Ayağa kalkıp tuvalete doğru ilerlemeye çalıştığımda ayağımı ıslatan halıya dökülmüş içkiyi elimle düzelttim. Yan taraftaki odadan sarkan bir ip beni nedensizce kuşkulandırdı. Odaya sessiz adımlarla ilerlediğimde yaptığım şeyin ne kadar yanlış olduğunu düşünerek vazgeçecektim ki odada gördüğüm baphoment heykeliyle sarsıldım. Odanın duvarlarından akan kanlar ve duvara spreyle çizilmiş ters haç kanımı dondurmuştu. Titriyordum.
Siyah...
Oda bir satanistti.
gördüğüm şeylerin etkisiyle başım dönüyor ve kulağıma gelen hafif bir inilti kanımı çekermiş gibi hissettiriyordu.
Bu onun sesiydi...
Onun...
Lucifer...
Hızlıca kendimi o odadan attım.
Tuvalete girdiğimde aynanın etrafı sigara külleriyle çevrilmiş başı kırılmış bira şişesinin içindeki hafif kan ve su karışımı sıvı yere damlıyordu. Aynadaki yansımamı görünce Tanrıdan af diledim. Gözlerimden düşen yaşlara aldırış etmeyerek boynumdaki hacı önce kollarımda sonra boynumda gezdirdim. Acıyla fısıldadım. Satanizm...
Tanrım ben ne yaptım?
Evan bir satanistti ve ben bunu bilerek ona sığınmıştım. Tecavüze uğramıştım ve bana bunu yapan onlardan biriydi. Kim bilir belki oda öyle biriydi?
Hayır diyerek seslendi içimdeki ses Evan öyle değil bunu biliyorsun.
Acı her tarafımı kaplamıştı. Nefes alamıyordum. Kendime geldiğimde yüzümü soğuk suyla yıkadım. Evden çıkarken ona son kez baktım. Gözümden düşen yaşları elimin tersiyle sildikten sonra kapıdan çıkarken fısıldadım:
- Tanrının merhameti üzerinde olsun Evan.

***
Eve geldiğimde sessizce odama geçmeyi planlıyordum ki annemin beni sarsmasıyla kendime geldim.
- Zoey tanrı aşkına neredeydin sen? diyerek bana bağırdığında duygusuzca ona döndüm.
- Ağladın mı sen? diyerek yüzünü buruşturdu.
- Liz'deydim anne yazılımız vardı. Şarjım bitmişti. Üzgünüm. Şimdi izin verirsen yalnız kalmak istiyorum diyerek hızla yanından geçtim.
Odamın kapısını kilitledim. Ve kendimi yatağa atarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Üstüm o kokuyordu. Tenim o kokuyordu.
Ve ben...
İlk kez...
Kendimden tiksindim...

***
Zoey aylardır okula gelmiyordu. Ve ben kendimden ölesiye nefret ederken onu gerçekten çok özlüyordum. Belki bu olayın kapanmasını istiyordu. Belkide yaraları hala çok tazeydi.
Okula erken geldiğim bir gündü. Sınıfa girdiğimde onun sesini duyunca kapşonlumun altından göz uçuyla etrafı süzdüm. Oradaydı işte...
Siyah düz saçları gözünün önüne düşmüş Liz'in anlattıklarını dinliyordu. Sırama oturduğumda beni farketmemişti. Az sonra Liz sınıftan ayrıldığında sınıfta sadece o ve ben kalmıştık.
Fısıldadım:
- Zoey.
Yerinden kalkıp sınıftan çıkarken bileğinden yakaladığımda durdu.
Ona aniden sıkıca sarıldığımda göz yaşları omzumu ıslatıyordu.
- Yorgunsun sadece gececek diyerek göz yaşlarını elimle sildim ve ekledim:
- Sadece kırıkların var biraz gececek biliyorum. Beyaz elini avuçladım ve çiziklerin geçmiş olduğunu görünce burukça gülümsedim:
- Bak geçmiş bile kalmadı hiç izi.
Sonra elimi anlının ortasına koydum:
- Buradanda gidecek... Biliyorum inan bana...
Gözlerini sildikleten sonra gülümsedi:
- Peki ya siyah sen nasıl geçiceksin aklımdan seni nasıl unutacağım.
Bu söze karşılık acıyla yutkundum:
- Ne demek istiyorsun?
- Benden uzak dur. Uzak dur ki tanrım beni affetsin.
Ve önümden hızla geçip giderken söyledikleri zihnimde yankılandı.

Siyah Ve MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin