Uzun ve upuzun bir aradan sonra yeni bölüm ile geldim. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar.
- İğrenç bir derecede içki kokuyorsun. Diyerek kolunu omzuma attım. O kadar sarhoştu ki tökezleyip duruyordu. Hava kararmış ve evden çıkalı bayağı olmuştu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi yağmur şiddetle yağıyordu. Şansım yaver gitmiştide bir durak bulabilmiştim. Durağa geldiğimizde cep telefonundan taksiyi aradığımda en erken 20 dakika sonra geleceklerini söylediğinde umutsuzlukla başımı direğe yasladım.
- 20 dakika uzun bir süre seni eve bırakmalıyız hemen şimdi diyerek koluna girdiğimde. Her zamanki gibi alayla gülümsedi:
- Hayır sevgilim ben seni eve bırakacağım.
- Sarhoşsun ve kendinde değilsin bu yüzden çok konuşma.
- Senin eve yalnız dönmene izin veremem. Bu yağmurda olmaz
- Pekala diyerek yutkundum. Gözlerimi devirerek.
- Gözlerini devirince çok tatlı olduğunu daha önce söylemiş miydim? Diyerek gözlerini kısıp gülümsediğinde. Tebesümle konuştum:
- Hadi seni koca şapşal seni eve bırakmamız gerek.
***
- Lanet olsun içerisi köpek sidiği gibi kokuyor diyerek burnumu tuttuğumda etrafa göz gezdirdim. Her taraf dağılmış. Viski şişeleri etrafa saçılmış. Bir kaç bardakta kırılmıştı. Ayağıma yapışan tahmimce en az 2 haftadır ortalıkta duran pizza dilimi ve dilimleri kurtlanmaya başlamıştı bile. Evan'sa koltukta çoktan sızmıştı.
İş bana düştü diyerek yüzümü buruşturdum.
***
Etrafı temizlemiş, kurtlanmış yemeklerden kurtulmuş ve cam kırıklarını süpürmüştüm. Etraf havalanmıştı ve en azından ev çürümüş yumurta gibi kokmuyordu artık. Telefonum çaldığında annemin ismini görünce yutkundum ve telefonu açtım.
- Alo?
- İsa aşkına Zoey neredesin?
- Liz'in yanındayım anne haber vermediğim için üzgünüm. Proje ödevi için çalışıyoruz.
- Bu saatte mi?
- Öf anne.
- Tamam siz gençlerin ne karıştırdığını bilmiyorum ama bir yere gitmeden önce en azından bana mesaj at.
- Seni seviyorum.
- Bende tatlım.
- Görüşürüz.
İç çektim kendimi azarlayarak konuştum:
- Çok yalan söylüyorsun.
Ve oflayarak Liz'i arayıp beni idare etmesini söyledim.
Bir köşeye oturduğumda onun hala uyuyor olduğunu görünce o şeyleri gördüğüm oda nedense aklımı kurcalıyor ve beni çok rahatsız ediyordu. Sonuçta Evan hala uyuyordu odaya bakmaktan zarar gelmezdi. Sessizce salondan çıkıp o şeyleri gördüğüm odanın karşısına gelince kendimi bayılacak gibi hissettim. Kapıyı sessizce açmaya çalıştığımda kilitliydi. Anahtarlar odasında olmalıydı. Hızlıca arkama döndüğümde Evan'la göz göze gelmiştim. Bana ilk günkü gibi duygusuzca bakıyordu. Beni görmüştü. Utançla başımı öne eğdiğimde fısıldadım:
- Özür dilerim.
- Ben artık diyerek içini çektiğinde elindeki sigarayı içine çekti ve ekledi:
- Sana güvenmek istiyorum ve seninde bana güvenmeni. Duygusuz bir kahkaha atıp elindeki sigarayı bileğine basarak söndürdü:
- Unutma zoey fiziksel acılar geçicidir. Ruhsal acıysa kalıcı. Ve yanağıma bir öpücük kondurup tuvalete yöneldi.
Gözlerimi kapıya dikerek fısıldadım:
- Yalnız kaldık ha?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ve Mavi
Storie d'amoreSevgiye ve aşka aç olan iki insanın birbirlerinde hayat bulması. Siyah gözlerinde kaybolan kırık bir kızın ve bu kırık kızın mavi bakışlarında ölen bir adamın hikayesi. Biri öldü diğeri kayboldu. Bu hikaye onların saf aşklarıyla yeniden doğmalarını...