4. Bölüm Ay Işığı Altındaki Cazibe

946 87 10
                                    

Mehtaplı bir gecede iki çift göz birbirine kilitlenmişti ve etraflarındaki hiçbir şeyi görmüyorlardı. Lang Yue'nin yere düşmesi üzerine lang Lei'de yere düşmüştü sırt üstü yerde yatan Lang Lei ve üzerindeki Lang Yue'nin tek gördüğü birbirlerinin kara gece ile karışmış tenha gözleriydi, yüzü kızaran lang Yue sessizce hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkarken Lang Lei ellerinden tutmuştu ve ayağa kalkmasını engellemişti. Kollarını ve bacaklarını hareket ettirmesini engelleyecek bir şekilde sanki düz bank pozisyonunu öğretir gibi ellerini tutuyor ve ayağa kalkmasını engelliyordu.

Lang Leinin sağ eli karanlıkta Lang Yue'nin kızaran yüzüne doğru hareketlenmişti ve arsızca; "Kız Kardeş... Sen çok güzelsin" demişti. Lang Yue kızaran yüzüne rağmen deniz gibi sakindi

"Haha... teşekkür ederim" Lang Leinin beklenmedik uydurma iltifatını sert bir dil ile geçiştirmişti

Lang Lei şuana kadar kimseye karşı ne alçak gönüllü olmuştu nede kibirlenmişti açıkça o dahi olduğu zamanlar alçak gönüllüydü ve övgüye alışmıştı sonrasında ise aşağılanmaya karşı bağışıklık kazanmıştı bu nedenle o ne güçlü nede güçsüz oluşuna karşı kimseye iltifat veya hakaret etmemişti terbiye, ahlak çerçevesinde yetiştirilmişti yani doğal olarak o çokça iltifat almıştı fakat kimseye iltifat etmemişti...

"Ciddiyim çok güzelsin" ağır başlı olan konuşması cüretkar bir konuşmanın yerini tutuyordu "Kız Kardeş güzel bir prenses ve prenses, yakışıklı prense aittir!!! Etrafta benden başka prens olmaması ne şanssızlık değil mi"

"......"

Lang Yue'nin güzel yüzü budalayı andırmakla beraberinde hiçbir şey anlamadığını da belli ediyordu. Lang Lei'nin başarılı olacağını sandığı sözler bir fiyasko ile yüzüne çarpıtılmıştı ve hayal kırıklığından başka bir şey hissetmiyordu sözlerine devam ederken de utanmazlığını gizliyordu. Lang Yue aslında onun ne demek istediğini tamamıyla anlasa da şuan için aptalı oynuyordu.

"Buradaki tek prens benim ve prenses de sensin... sen bana aitsin her şeyin bana ait... Güzelliğin, kalbin ve bedenin" son cümleyi kendine saklamak istese de ağzından kaçırmıştı. "Gözlerin, dudakların ve hatta... Her şeyinle bana aitsin, sen benim kadınımsın" bunu söylerken onun eli de Lang Yue'nin yumuşak ve pürüzsüz yanağını okşuyordu. Lang Lei son söylediğinin biraz saçma olduğunu kabul etse de umursamamıştı.

Lang Yue'nin tenha kalbi yerini hiddetli dalgalara bırakmıştı öyle ki Lang Yue bu sözleri duyacağını rüyalarında bile görmemişti, onun tanıdığı kişiden eser yoktu. genelde bu konuşmalarda Lang Yue cüretkar Lang Lei ise çekimser olurdu bunun sebebi ise Lang Yue'ye aşık olmasıydı...

Lang Yue "B... Ben-... Ben sana ait değilim!" kekeleyerek söylemişti

"Anlıyorum... bana ait değilsin kabul ediyorum fakat sen kadınım olduğunu kabul ediyorsun değil mi!" Lang Lei karanlık bir gülümseme ile demişti.

Lang Lei yattığı yerden doğrulduğunda Lang Lei ile Lang Yue'nin pozisyonları kesinlikle tehlikeli denilebilirdi. Lang Lei ayaklarını uzatmış yere oturuyorken, Lang Yue ise onun kucağındaydı ve yüzleri arasında neredeyse bir el mesafesi vardı o kadar yakındılar ki birbirlerinin nefes alış verişleri duyulabiliyordu bir nefeslik süre geçti. İki nefeslik, üç nefeslik beş nefeslik ve on nefeslik süre geçti ikisi de konuşmuyordu sadece o mehtaplı gecede, ay ışığının altında birbirlerine bakıyorlardı

Onların yüzleri yavaş-yavaş birbirlerine yaklaşıyor, kalpleri her bir nefeslik süre boyunca alev alıp yanıyordu gözleri her defasında kapanıp açılıyordu av ve avcı ikilisi gibi ne kaçabiliyorlardı nede avlanabiliyor, zaman onlar için yavaşlıyor bu gece haz almalarını istermişçesine akıyordu

Dudakların birbiri ile çarpışmasına üç parmak kala Lang Yue sağ işaret parmağıyla Lang Lei'nin dudağını durdurmuştu o ne kadar cüretkar olmaya çalışsa da aslında utangaçtı onun cüretkar tavırlarının kaynağı Lang Lei'ydi

Lang Yue istemsizce "Küçük kardeş Lei... ben bunu yapamam çok üzgünüm..." dedi.

"Neden?" Lang Lei sordu.

"Çünkü... Daha... Daha Reşitlik Töreni katılmadın!" Lang Yue kekeleyerek cevaplamıştı.

"Hahaha~" Lang Yue'nin verdiği bu cevap karşısında gülmekten karnına ağrılar giren Lang Lie "Kız kardeş sen sanki katıldın benimle yaşıt olmamana rağmen sen de benimle beraber Reşitlik Töreni katılacaksın!" diye karşılık vermişti.

Lang Lei'ni sözlerini duyan Lang Yue'nin önceden kızarmış olan yüzü böylece daha da kızarmıştı. Lang Lei'nin pervasız sözlerine söyleyecek bir şey... bulamayan Lang Yue sadece başını aşağı eğerek sessizliğini sürdürmüştü. Ve İsteksizce Lang Yue başını Lang Lei'nin dik duran göğsüne yaslamıştı...

***************

Lang Lei Lang Yue ile göl kenarında vakit geçirdikten sonra evine gelirken önünden geçen tanıdıklarla biraz sohbet etmiş ardından ahşaptan yapılma evine gelmişti. Ahşaptan yapılma evi geniş ve bir kaç odadan oluşuyordu salon, yatak odası, mutfak, çalışma odası, lavabo ve bol bol parşömenlerin bulunduğu küçük bir oda; odaların bazıları geniş bazıları ise kısa ve sade olmakla beraberinde en geniş olan solan ve mutfaktı bunların yanı sıra Lang Lei mutfağı asla kullanmazdı lakin mutfak her zaman temiz olmuştu.

Lang Lei Ahşaptan yapılma tokmağı çevirerek hızlıca parşömenlerin olduğu odanın yanındaki çalışma odasına ilerlemişti ve elindeki Gelecek Kuşaklara Önderlik serisini masaya bıraktı Gelecek Kuşaklara Önderlik 1. cildin ilk sayfasını açtı sayfa toz olmuş yazılar silikleşmişti fakat kelimeler seçilebiliyordu buna rağmen kitabın iyi korunduğu söylenebilirdi Lang Lei sayfaları kurcalayarak okumaya başlayacaktı lakin onun dikkatini çeken ilk sayfada silinmeye yüz tutmuş olan tarihti ve aynen şöyle yazıyordu;

"Tarih: 21112

Ben, Lang Shejı, Lang Klanının Lideri olarak Lang Che'nin işlediği zevalden ötürü Klandan ihraç edilmesini ve eğer herkim ki ona yardım etmeye ve onu korumaya çalışacak olur ise onun ile birlikte Klandan ihraç edilecek ve Lang Klanına bir daha adımını atamayacak. Cennetler üzerine yemin ederim ki Lang Che işlediği zevalin bedelini ödeyecek ve bu zeval altında ezilecek Lang Che, Lang Klanın yüz karası ve Lang Klanının bir hainidir"

Lang Lei bunu okuduktan sonra Lang Che'nin işlediği suçu merak etmişti ama devamı yazmıyordu en son ki kelimesi "hainidir" den başka hiçbir şey yoktu sayfa yarım kalmıştı. Sayfayı çevirdikten sonraki tarih tamamen farklıydı yani önceki sayfa tamamen farklı zamanda yazılmıştı ve o yıla ait tek yazı ise ilk sayfada belirtilendi başka hiçbir yazı yoktu. Lang Lei sayfaları ardarda çeviriyor ve okuyordu taki gözleri ağırlaşıncaya kadar....

Artık ayakta duramayacak kadar uykulu olan Lang Lei gözlerini kitaptan ayırmış ve ahşap kapıya doğru ilerlemişti onun için ayakta durmak bile zordu göz altları morarmış ve şişmişti daha fazla ayakta duramazdı çalışma odasının tokmağını çevirerek yatak odasına yönelmişti yatak odası çalışma odasına ters kalıyordu yakın olmasına rağmen mesafe ona çok uzun gelmişti sanki hiç bitmeyecek gibi.

Lang Lei yatak odasına varmış, o güzelim yatağa uzanmıştı ve kendisine sunulan rahatlığın keyfini çıkarmaya başlamıştı yatak öyle rahat ve yumuşaktı ki cennetten gelen bir armağan denebilirdi. Lang Lei yattığı yerden sağ elinde gizlenmiş yüzüğe tekrar baktı ve balık gibi gülmeye başlamıştı ve ağzından mırıldanmıştı "Ölümün ardındaki yaşamın anlamsızlığı adına... Cennetler beni terk etmemiş..."

Sağ elindeki yüzüğe bir müddet baktıktan sonra elini yorganlarına götürmüştü onun toy yüzü bir bebeğin narin yüzü ile kıyaslanabilirdi temiz ve berrak olan yüzü ona has bir çekicilik katıyordu.

Evrenin HazinesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin