12. Bölüm Hüzünlü Anılar

856 68 11
                                    

İnsan bedeninde meridyenler vardır ama bu meridyenler normal insanlarda açık değildir bu yüzden meridyenleri açık olan insanların gelişimi yüksektir.

Meridyenler vücudun haritasıdır. Otuz altı meridyen kişinin uylukları boyunca dolaşırdı ancak yirmi dört meridyen özel meridyenlerdi. Diğer on iki meridyenlerse; kollarda bulunan üç yang akciğer, kalp, perikard meridyenleri. Üç yin ince bağırsak, kalın bağırsak, üç ısıtıcı meridyenleri ve bacaklardaki üç yang mide, safra kesesi, idrar kesesi meridyenleri son olarak da 3 yin dalak, karaciğer, böbrek meridyenleriydi.

Dünya ve Kaynak enerjilerinin akışı değişmişti her ikisi de meridyenlerinin ters yönlerinde ilerliyordu. Genç, engin bedeni mühürleme işlemine başlamıştı. Akupunktur akupresür noktalarına baskı uygulayarak, Lang Lei meridyenlerin çoğunu mühürlemeyi düşünüyordu. Bu süreçte sadece dünya enerjisi kullanacaktı.

Lang Lei elini zarif, hızlı bir kartal kabiliyetinde hareket ettiriyordu. Engin Beden mühürleme kısmına geçmişti. Her iki enerjinin ters bir yönde ilerlemesi mühürlemek için gereken enerjiyi absorbe ederek bedenden alınmasını sağlıyordu ve enerji meridyen noktalarına ulaşınca Lang Lei Tek Parmak Sanrısal Meridyen Zincirleme tekniğini uyguluyordu.

Hala acı çekse de endişe duygusu yersizdi. kendine güveniyordu yetenekleri bu şehirdeki kimseyle mukayese etmesi mümkün olamayacak kadar yüksekti. Şuan bile kişiliğiyle başını derde sokmuştu açıkçası o kadar uzun yaşaması onu umursamaz birisi haline getirmişti öyle ki zaten umursamaz olmasaymış Engin Derin Kalp ilk aşama Derin Zihin'i aştığını anında fark edebilirdi. Aynı zaman da o rahat bir tavır takınmaya da cüret edilmekteydi nasıl oldu da böyle birisi hala hayatta kalmıştı?

Tek Parmak Sanrısal Meridyen Zincirleme tekniği gerçekte, kaynak enerjisini meridyene toplamak ve mühürlemek içindi yine de Lang Lei dünya enerjisi de kullanmıştı böylece istediği zaman mührü gevşetebilecekti. Meridyenlerin hepsini, tamamını mühürlemese de onun kaynak enerjisi zayıflayacaktı tek nedeni de mühürlü meridyenlerdi.

Engin beden mühürlemesine devam ederken zihninde geçmişten kalma anıları yankılandı; Burası bir dinlenme mabediydi. oldukça karanlıktı ki bu karanlık gizemle birlikte zarif bir asalet duygusu uyandırıyordu. Mabette gerginliği azaltacak olan bir koku vardı ve birinin kendini rahatça üstüne atabileceği bir yatak. Bu yatak iki kişilikti. Lao Hen yatakta yatıyordu fakat uyuyamamıştı bir hafta sonra onlar için en önemli gün olacaktı.Lao Hen'in kollarında güzel bir kadın uyuyordu. böylesi bir kadın için güzel kelimesi bile bir aşağılamadan farksızdı. 20-25 yaşlarında gözüküyordu. Dünyalara meydan okuyan parlak soğuk bakışlar, bir ustanın elinden çıkmışçasına birisinin baktığı anda kalbinde buz gibi soğukluğa sebep olacak mavi elmas gibi geniş göz bebekleri, ayın sarsılmasına neden olabilecek hilal kaşları, gecenin karanlığında parlayacak ipeksi salınmış saçları, keskin ince koyu kırmızı dudaklar, kar beyazı çarpıcı ince bedeninde zarif ve tatlı kıvrımlı köşeler ve uzun bacaklarıyla gerçek bir afetti veya cennetin cezasına uğramış bir tanrıçaydı. Her koşulda insanların onun için çıldırması doğal gerçekti.

Bu sefer büyük bir salondaydılar 1500 kişi bile rahatlıkla kendine yer bulabilirdi işte o kadar büyüktü. Şatafatlı bir salondu insan kalabalığında bir parti havası vardı herkes neşeli ve mutlu gözüküyordu fakat gelenlerin çoğu sadece kabullenememe duygusu ile kendini içerleyebilirdi. Bazıları krallıkta yönetimden sorumlu kimselerdi bazıları da büyük tarikatlardan gelen misafirlerdi gelenler son derece önemli kişilerdi ve salonun kapısında iki kişi gelen misafirleri karşılıyordu. biri erkekti beyazlamış saçları, keskin kaşları ve oval bir yüzü vardı. duruşu son derece zarifti ve etrafında asil bir hava yayıyordu bu ihtiyarın yanında gelinlik içinde bir kadın vardı ve bu Lang Lei'nin kollarında yatan tanrıçaydı.

"Lao Hen son derece yetenekli ve üstüne imparatorluktaki en güzel kadınla evlenecek olma lütfu erişti takdire değer bir şahsiyet. Biz böyle bir güne şahit olabileceğimiz için ne kadar da şanslıyız ama Lao Hen'in arkası olmaması son derece üzücü eğer onun klanı tabu olmasaydı bir çok kişinin onu destekleyeceğine eminim." Yuxian Zhao ihtiyatsızca konuştu.

"Haklısın olabilirsin ama onun klanı tabu bu yüzden bu konuyu konuşmayalım." Tang Jun konuştu. Yirmi beş yaşında yakışıklı biriydi oda gelecekte bir klan lideri olacaktı ve Lao Hen'e karşı nefret, kıskançlık, kabullenememe, düşmanlık hissediyordu. eğer Lao Hen olmasaydı Tang Jun tanrıça ile evlenebilirdi ama o ortaya çıkmıştı ve tanrıçayla evleniyordu. Lang Lei olmasa güzel kuğu çirkin kurbağaya teslim edilebilirdi. Kısa bir süre sonra sefil bir adam salona adım attı ve Lang Lei'ye yöneldi ona yaklaştıkça yaklaştı yanına geldi an sefil adam telaşlı bir ifadeyle konuştu "Lao Hen kardeşim bütün bunların arkasında o var, her şeyi o planladı, klanını katledenler altı büyük klan içinde yer alıyor ve onları klanına suikast düzenlemek için kışkırtan kişi de bizzat Ye Fang'dır"

Lao Hen afallamıştı herkesten şüphelenmişti ama nereden bilebilirdi ki aslında onun evleneceği kadının babası onun klanındaki insanların katili olabileceğini başkası bunları söylese tereddüt etmeden öldürürdü ama bunu söyleyen öz kardeşi gibi gördüğü kişiydi. Tekrar düşünmesine gerek yoktu sonunda yeminini gerçekleştirecekti. Vücudunda öldürme niyeti parladı ve kapıya doğru ilerledi. Bugüne kadar nefretin öğretisinde intikam için yaşamıştı. Güç aramasının tek yegane sebebi de buydu. Kapıya vardığında belinde ki kılıcı çekti ve kapının önündeki ihtiyar'ın boynuna dayamıştı bu sahne herkesin kafasını karıştırmıştı. En çok etkilenen kişiyse tanrıçanın kendisiydi sevdiği adam kendi babasına kılıç çekmişti nasıl etkilenmezdi.

"Ye Fang bana cevap ver. Klanıma suikast düzenleyen, Ailemi öldüren sen misin?" Lang Lei kükredi. Ye Fang defalarca inkar etti ama gözü intikamla kör olmuş Lao Hen'i inandırmaya yetmedi. Kılıç şiddetle sallanarak yarım ay çizdi ama artık çok geçti Tanrıça babasını kurtarmak için onu geri itmişti ne yazık ki darbeyi de tanrıça karşılamıştı ve hayatta kalmasını mümkün değildi. Bundan sonra ise tamamen öfkeyle haraket etmiş ve ihtiyardan başlayarak Ye klanının insanlarını öldürmüştü. O an gerçek bir katliama tanık olmuşlardı.

Lang Lei anılarına ne kadar düşünürse kendi hakimiyetini o kadar kaybediyordu bu duygular zaten onu son derece etkilememiş miydi? burada olma sebebi bu duygulardan, geçmişinden kaçmak için değil miydi?

"Kimse gülmez mi bana? Bakın şu halime, bakın bana; Zhe Tianh, Yıng Kunzhe, Ye Fang, Tang Jun, Yuxian Zhao..." Lang Lei bir süre isim saydı bunlar onlarcaydı. "Sizler bakın bana cehennemden! Ne intikam için zamanınız nede fırsatınız oldu. Sizi aşağılık insanlar hepinizin canı cehenneme! Asıl hakikat kolayca bulunmaz. Ben Lao Hen binlercenizi-hayır sizin milyonlarcanızı boynundan vurdum, kalplerinizi söktüm, işkence ettim! Bakın ve ağlayın şimdi bu zayıf halime! canınızı alan bu zayıf insana bakın!" Her bir kelime vurgu taşıyordu her bir kelime nefret, üzüntü, yatıştırılamaz öfke taşıyordu.

Ne kadar güçlü olursanız olun isterse tanrı olsun kimse dünü geri getiremezdi. geçmişin de değişmesi mümkün değildi. göz yaşları Lang Lei'nin yüzünde belirdi ve ay ışığı yol gösterirmişçesine akmaya devam etti. Anca karanlık olduğunu görebilmişti. başını kaldırdı ve aya baktı nasılda güzel parlıyordu.

Hiçbir şey gözyaşından daha çabuk kurumazdı. Engin Beden mühürlenmişti ve gökyüzü kararmıştı mühürleme işlemi fazla zaman almıştı. 

________________

Yazar Notu: Planımda tatsızlık oldu ve köye gittim anca köyden geldim ve bölümü paylaştım söz verdiğim günde atamadığım için affedin beni!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 16, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Evrenin HazinesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin