KVL-1 "Yeni Kamp"

1.4K 65 12
                                    

Nur Meydan;

"Siz akıllanmayacaksınız galiba!"

Belgin Hoca'nın bağırmasıyla irkildim. Yanımda duran Deniz, kafamdaki patates kızartmasını alarak, Yaren'in yanağındaki ketçapa batırıp, ağzına attı. Deniz'e iğrenerek baktığımda omuz silkti.

Belgin Hoca kızıyordu çünkü daha kampa ilk geldiğimiz günden yangın çıkartıp, yemekhanede yemek savaşı yapmıştık. 12. Sınıf olacaktık bu kış. Okulumuzun düzenlemiş olduğu bir etkinliğe katılmıştık. Fen Lisesi öğrencileri olarak herkes bizi robot gibi takılan, kafasını kitaptan kaldırmayan öğrenciler sanırdı. Yanlış... Aksine diğer öğrenciler gibiydik. Kamp etkinliğinde hem üniversiteye hazırlık hem de biraz eğlenme amaçlı olan etkinliklere katılacaktık.

Neden kavga ettiğimize gelirsek... Biz, Kolejliler Ve Liseliler'dik. Karşımızda duran 5 Kolejli ile lisenin ilk gününden beri düşmandık. Yağız, Baran, Sarp, Alperen ve Ada. Biz ise Liseliler olarak adlandırıldık. Rahel, Gamze, Ben, Yaren, Deniz, Semih, Burak ve Furkan. Biz biraz kalabalıktık ama yine de onlarla baş edemiyorduk. Baran ile Rahel önceden çıkıyordu. Önceden kastım 9. Sınıfta. Sonra Baran pisliğin teki çıkınca Rahel'den ayrıldı. Yarılmakla kalsa iyidi. Bizi eziyor ve zengin oldukları için üstün olduklarını dile getiriyorlardı. Okullar birine düşman değildi, sadece bizler düşmandık.

"Yeter artık! Sizi bir araya getirmek için böyle bir şey düzenledik ama sizin yaptığınız tek şey ortalığı karıştırmak!" Diyen Belgin Hoca, masasının önündeki kağıtları karıştırdı. Bir kağıdı Kolejlilerin öğretmeni olan Murat Hoca'ya uzattı.

Kafamı yerden kaldırıp gözlerimi karşımızda dikilen Kolejlilere sabitledim. O an aklıma savaş sahnelerimiz geldi. Yaren'in masanın üzerine çıkıp, Yağız'ın kafasına hardal dökmesi, Baran ile Alperen'e sucuk ve domates atıp üzerine bir de ketçap sıkamam bir film şeridi gibi geçti gözlerimden. Kapıyı birinin tıktıklaması ile hepimiz bakışları, açılan kapıya yönelttik. Elinde bir kaç belge ile içeri girdi bir öğrenci. "Hocam, imzalamanız gerekiyormuş" diyerek belgeleri Belgin Hoca'nın önüne bırakarak geldiği gibi çıktı odadan. "O nedir Hocam?" Dedi Furkan, meraklı tavrını takınarak. Belgin Hoca, gözlerini Furkan'a çevirerek gülümsedi. "Gidiş biletleriniz evladım"

Şaka maka geldiğimiz gibi gidiyorduk. Başka ve daha disiplinli bir kampa gönderilecektik. Marmaris'de olan bu kampa nasıl gideceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Kulübelere girip, sırayla duş aldık. Henüz yerleştirmediğimiz bavullarımızı toplayarak, üzerimizi giyindik. "Şu Kolejliler yüzünden Belgin Hoca'dan fırçayı yedik." Gamze'nin isyanını dinlerken, içeri ani bir dalış yapan Semih'e baktım. Uzun boyu, sarı saçları ve renkli gözleriyle analarımıza ideal damat adayıydı. Yaren ayağa kalkarak, Semih'e baktı. Semih'in yüzündeki hüzün gözlerinden okunuyordu. Geceleri gizli gizli ağlayan kız çocuğu gibi gözleri şişmişti. Yaren ile Semih 1 yıldır çıkıyorlardı. Birbirlerine çok sadıklardı en başta. Saygı vardı aralarında ve bitmeyen aşk.

"Gidiyoruz" dedi. Kaşlarımı çattıp ayağa kalktığımda, anlamayan bakışlarımıza karşılık verdi. "Turnuvalar öne alınmış" dudağımı dişledim. İşte şimdi yanmıştık...

Yarım saattir kulübenin önü de duruyor ve bizimkilerle vedalaşıyorduk. Yaren iel Semih ise içeride bağırış çağırış konuşuyordu. Furkan, Burak, Deniz ve Semih Basketbol oynuyorlardı. Okul takımıyla başlayan basketbol aşkı kısa zamanda belediye takımı ve il temsilciliğine kadar sürdü. Şimdi ise hepsi profosyönel olarak oynuyorlardı. Hepsinin önü açıktı Deniz hariç hepsi basketbolla devam etmek istiyordu. Deniz zaten yedekti. Semih ile Yaren kulübeden el ele çıkarken, Furkan'ın omzundan kaldırdım başımı. Yavaş adımlarla ilerleselerde kısa bir sürede vardılar yanımıza. Vedalaşacak mıydık, yoksa böylece susacak mıydık? "Hangi şehir?" Rahel'in sorusuna karşılık, Yaren gözlerini Semih'e dikti. Askere giden evladını yollayan ana gibiydik. Eğer doğudaysa oturup ağlayacak, batıdaysa derin bir nefes alacak gibiydik.

Kolejliler Ve LiselilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin