Umutsuzluk Umut Oldu

4 1 2
                                    


Bitmiş bir günün ertesin de uyandı. Sanki kıyamet kopacakmış gibi her şey bir gün de olup bitmişti. Sokaklar da çöpleri temizliyordu, ama hayatındaki olumsuzlukları bir türlü süpürüp atamıyordu. Herkes yataktan kalkınca, odadaki bütün havayı tek seferde çekmek istercesine nefes alırken, Sinem öyle bir "of" çekmişti ki, karşısındaki dağları sarsmasa bile, oturduğu evi derinden sarmıştı. Evet, işi varken çöpçüydü, Sinem. Ne yaptığı işten gocunmuştu, ne de aşkını bir gün olsun ihmal etmemişti. Neden bu kadar dert bir defa da olmuştu, hala anlam verememişti... Tam derinlere dalmıştı ki, telefonun sesiyle tüpsüz dalgıç misali, bir nefeste çıkıverdi. Arayan askerdeki kardeşiydi:
-Alo. Abla orada mısın? (Bedenen oradaydı, ama ruhen hala derin dalışlardaydı.) Yine de yalan bir sesle cevap verdi:
-Buradayım, Gürkan.
-Abla, sessiz kaldın, bir şey mi oldu?
-Hayır, canım kardeşim. Sağlığın sıhhatin yerinde mi?
-Burada her şey yolunda. İlk günler çok zorlandım, ama şimdi komutanlarım benden memnun.
-Çok sevindim. Bir o kadar da özledim.

– Ben de seni çok özledim. Eeee! Enişte adayıyla aranız nasıl?

Yutkundu, Boğazında bir kördüğüm vardı. İlk defa yalan söylüyordu. Sözlüye çıkmış öğrenci gibi ürkekdi. Aslında bir nevi sözlüye tabi tutuluyordu.

– Her şey yolunda. Daha geçen gün seni sordu. Konuştuğunda "benden selamımı ilet" dedi. Bilirsin seni çok sever. Bazen kıskandığım bile oluyor. dedi. Acı bir tebessümle...

– Aleyküm Selam. Sen de selam söyle. Sizleri çok özlüyorum. Ama şimdi kapatmam lazım. Sırada bekleyenler var. Kendinize çok iyi bakın. Hoşçakalın.

-Sen de kendine çok iyi bak. Bir şeye ihtiyacın olursa söyle. Sağlıcakla kal, canım.

Bu hasretli sesin yerini telefonun sesi almıştı. Gözü yaşlı kapattı, telefonu. Evi derleyip, toparladı. Zaten bir kap yemeği mevcuttu. Annelerini çok yaşta kaybetmişlerdi. Bir yıl sonra da babalarını. Hayal meyal olsa da gördüğü en büyük aşktı, onların ki. Kaçarak evlenmişlerdi. Bilindik masallar yerine kaçış günlerini anlatırlardı. Gürkan'a hem anne hem de baba olmuştu. Dışarı çıktı, sanki buz haneye girmişti. Ama onun içinde ateş o kadar büyüktü ki, o soğuk bahar gibi kalıyordu. İş arandı, bir mesai yol yürümüştü. Her gün pes etmeden aradı. Her defasında kardeşine masallar anlattı durdu. Yalancılık da kendi rekorunu kırmıştı.

Derken aylar geçti. Bu zaman içerisinde, kasiyerlik ve sekreterlik yapmıştı. Sekreterlik işini sürdürmekteydi. Şansı dönmüş, hayat ona da gülümsemişti. Patronu genç bir kadındı. Sinem'i kurslara göndermişti. Artık eskisi gibi yalan söylemek zorunda kalmıyordu, Gürkan'a. En sonun da bir mektupta her şeyi anlattı.
Önce üzülse de kardeşi, mektubun sonuna geldiğinde mutluluktan uçmuştu.
Tezkerisini aldığını söylemedi. Süpriz yapacaktı, çünkü. Geldiğinde güzel bir kutlama yapıldı. En büyük hayali, müzisyen olmaktı. Hem çalıştı, hem okudu. Hayatları tamamen değişmişti.
Bir süpriz olay daha oldu ve Gürkan ve Sinem'in patronu olan Esra evlendi. Herkes önce yadırgasa da, sonra her şey yoluna girdi. Çöpçülükten zaman içerisin de müdür yardımcılığına gelmişti. Gürkan ise, grup kurdu ve Erkin Koray'ın "Çöpçüler" şarkısıyla grubunun sesini duyurdu. Böylelikle vazgeçmeyerek, pes etmeyi yenmiş oldular.

ARADA DENEMEK LAZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin