Büyük Tanışma

27 6 7
                                    

Frederic ve diğerleri Lancelin'in peşinde, krallığın içinde ilerliyorlardı. Büyük, neredeyse küçük bir sarayı anımsatan Mafred'in hanına geldiklerinde, Frederic kapının önüne geçti. Bir kaç kez tıklattı. Daha sonra kapının yakınından fısıltılar duyuldu. En sonunda kapı açıldı. Kapıyı açan kişi, başını öne doğru eğmiş, Frederic ve diğerlerinin içeri girmesini bekliyordu. Hiçbir laf etmeden başı yere dönük bekliyordu. Frederic, ağzını bile açmadan içeri adımını attı. Bir bakıma davetli olduğunu biliyordu. Şaşkınlıkla bir yandan yürürken bir yandan da etrafı inceliyordu. Altın renkli duvarlarla çevrelenmiş hanın içi göründüğünden daha genişti. İçeri adım atılınca görünen ilk şey, yankı yapacak kadar birbirine uzak duvarların arasındaki, duvarla aynı, altın sarısı rengi zemindi. Biraz ileride, genişçe ve küçük desenlere sahip, en az yedi kişilik olan merdivenler dikkat çekiyordu. Merdivenler, yukarıdaki dar koridora çıkıyordu. Koridorun etrafında duvar yoktu. Merdivenlerle birleşik yapıda görünen, merdiven korkuluklarıyla çevriliydi. Koridorun sağ ve sol tarafında da altın rengi merdivenler vardı. Bu görünüm buraya ayrı bir hava katıyordu. Çok boş duran ilk katın her tarafında, farklı odalara açılan kapılar vardı. Asıl tuhaf olansa, etrafta neredeyse kimse olmamasıydı. Frederic dahil kırk kişi hanın içine girince, giriş kapısı kapandı. Etraftaki kapılardan başkaları içeri girdi. Frederic ve adamlarından daha çok sayıdaydılar. Giyinişleri tamamen aynıydı. Frederic hariç herkesin kollarından tutup çekiştiriyorlardı. Dontelo, Lancelin'i tutmuştu.
"Biliyor musun, Dontelo? Arkadaş olduğumuzu sanmıştım!"
Lancelin hala yerinden kıpırdamamaya kararlıydı.
"Ben Frederic'in gizli aşkı sayılırım, onun yanından ayrılmamam gerek. Ne yani Mafred'le yalnız mı görüşecek? Hiç sanmıyorum."
Dontelo, Lancelin'i duymamış gibi yapıyordu.
"Anlıyor musun? Hey, Freddy! Biraz yardım lütfen?!"
Frederic, Lancelin'e cevap vermeyecekti. Bunu Mafred'in planladığını biliyordu. Sadece geniş odanın ortasına doğru yürümeye devam ediyordu.
"Frederic!.. Frederic!!. Tanrı aşkına, sağır mısın sen?! Hey!"
En sonunda herkesi dörder kişi olacak şekilde farklı odalara götürdüler. Son oda kapısı da kapatıldığında, etrafta büyük bir sessizlik çöktü. Ayak seslerinin yankılanması duyuldu. En sonunda, kırklı yaşlarında görünen, saçlarında, onu yaşlı göstermeyecek kadar az beyaz olan bir adam merdivenlerden indi. Kaşları çok gür değildi, ensesini geçen siyah saçları vardı. Saçları dipten beyazlamamış, belli bir kısmı kökten uca, stres beyazı olmuştu. Yüz yapısı çok keskindi. Çene kemikleri belirgin, alnı genişti. Yaşına rağmen oldukça yakışıklıydı.
"Fraydr'dan Frederic Fitzgerald?"
Frederic hemen dizleri üzerine çöktü. Mafred gülümsedi ve Frederic'i kolundan tutup kaldırdı.
"Gerçekten, bu hiç gerekli değil."
Frederic yine de başını eğiyordu.
"Seni Aldrich mi gönderdi?"
"Evet, yani hayır."
"Bunun bir cevap olduğundan şüpheliyim. Neden odama geçmiyoruz? Orada bana her şeyi anlatabilirsin."

Frederic ve Mafred, merdivenlerden çıkıp en üst kattaki odaya girdiler. Odada yalnızca ahşaptan bir kaç masa, sandalyeler ve bir iki dolap vardı. Mafred, Frederic'e oturması için sandalyeyi işaret etti.
"Eee, anlat bakalım."
"Aslına bakarsanız, yaklaşık bir hafta önce görevden men mektubu almıştım. Ancak işime düşkün biriyim. Eskiden de bana verilen görevleri elimden geldiğince yerine getireceğime dair bir söz vermiştim. Bu benim elimden gelenin hepsi değildi."
"Göreve geri dönmek istedin ama Aldrich kabul etmedi. Aldrich'i iyi tanırım. Onu nasıl oldu da ikna ettin?"
"Büyük bir söz verdim diyelim."
"Pekala, görevin de..?"
"Bu... bilirsiniz. Söylemem gereken bir görev."
"Hadi ama, aynı taraftayız. Değil mi?"
Frederic, başını eğdi.
"Anlıyorum. Emin olamıyorsun. Seni takdir ediyorum. Söylemek sana kalmış."
Frederic, Mafred'in zorlamamasına sevinmişti. Rahatlayarak iç geçirdi.
"Teşekkür ederim."
Frederic, Mafred'in de arkadaşça tavırlarına karşın, çekinmeyerek sordu.
"Adamlarım nerede?"
"Lancelin'in isteğinden haberdardım. Hem madem birbirimizi kollayacağız, küçük bir hediyeden zarar gelmez diye düşündüm."
Mafred kolunu açtı.
"İşte bunlar benim hediyelerim olacak."
Bileğinden çıkan gizli bıçak, Fredrric'i şok etmişti.
"Bunların bileğe bağlı olması gerekmiyor mu?"
"Evet, gerekiyor."
"Ancak sizinki bileğinizin içinde. Daha çok bileğiniz biraz keserek yarmış de içine bıçak koymuşsunuz gibi duruyor."
"Öyle çünkü."
Frederic, iki dudağı arasında bir santim olacak şekilde ağzını açmış, Mafred'in konuşmasını bekliyordu.
"Ben hariç herkes de bu bıçak dışarıdan bağlı. Yani kolunun içinden geçmiyor. Senin adamlarına da öyle yapacağız. Yüksek koruma amaçlı bu bıçağı görünmeyecek şekilde kolumun içine yerleştirdim."
"Çok hoş."
Mafred yine sırıtacaktı ki kapı tıklatıldı.
"Girin."
"Kusura bakmayın, ama bu adam sizle görüşmek istedi ve onu bir türlü ikna edemedik. Eğer biraz vaktiniz varsa..."
"Nasılsın, kaptan?"
Frederic, utanıyor gibi eliyle yüzünü kapadı.
"İşiniz bittiyse, kaptanımızı geri istiyoruz."
"Lancelin, tanrı aşkına, çek git şuradan."
"Hayır, hayır. Sorun değil. Konuşmamız bitmişti zaten."
Frederic selam verdikten sonra Lancelin'in yanına gitti.
"Özel bir anınızı bölmüyordum, umarım. Ancak konuşmanız çok uzun sürdü."
"Bırak da konuşalım, onun fikrini öğrenecektim. En azından bunu amaçlıyordum."
"Ne yazık. Şimdi onu bunu bırak da şuna bak."
Lancelin heyecanla kolunu açtı.
Frederic, umursamadan yürümeye devam etti. Lancelin sinirlendi.
"Hey, sağır kaptan! Havalı havalı yürümene engel olmak istemem ama bu kolumdaki şey gerçekten çok müthiş bir şey!"
Mafred'in adamlarından biri Frederic'e yaklaştı.
"Bugün burada kalacaksınız değil mi?"
Frederic'i yataklı bir odaya yöneltti.
"Saat epey geç oldu. İsterseniz yatın, adamlarınızı da odalara yerleştirebiliriz."
"Kesinlikle bunu çok isterim. Çok teşekkürler."

Suikastçinin İntikamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin