Onun yanındaydım. Bir sahilde yürüyorduk, elimi tutuyordu. Bu hale nasıl geldiğimize dair ufak bir fikrim bile yoktu. Ama çok mutluydum. Sahilde koşturmaya başlıyorduk. Bana döndü ve çılgınca baktı. Bakışlarına anlam verememiştim, gülümsemeye başladı.
"Seni seviyorum İlayda, çok seviyoruum"
Deliler gibi bağırıyordu. Herkes bize bakmaya başlamıştı, zaten utancımdan hıçkırığım da başlamıştı. Ellerimle gözlerimi kapatıyordum. Bu çocuk hayatımda hiç utanmadığım kadar utandırıyordu beni. Döndü bana doğru, dipdibe duruyorduk. Cok derin bakıyordu, bir anda sımsıkı sarıldık. Sonra döndürmeye başladı beni. Cok mutluyduk, etrafa gülücekler saçıyorduk. Hala herkesin bize baktığını farkettiğimizde sanırım Batu'da utanmaya başlamıştı, bu gerçek olamazdı ya. Hala yaşanılan olayın şokundayken bir ses duydum.
"Hadi İlayda kalk saat kaç oldu"
Hayır ya, biri bana bunun rüya olmadığını söylesin. Ne güzel el ele, gülücük saça saça geziyorduk ama biz. Hala kendimi bunların gerçek olduğuna inandırmaya çalışıyordum. Uyanmıştım, ama gözlerim kapalıydı. Çünkü eğer gözlerimi açıp sahili ve Batu'yu değil de teyzemin evini görürsem sanırım yüzyılın çöküşünü yaşayacaktım. Bir süre sonra rüya olduğunu kabullendim, ama tekrar uyuyup devamını görme planlarım vardı. Açıkçası bunu hep denemişimdir henüz bir kere bile başarılı sonuç alamamış olsam da. 15 dakika direndim uyuyabilmek için. Yok olmuyordu. Artık pes etmem gerektiğinin farkındaydım ama hiç de edesim yoktu. Bu direnişim bir süre sonra son bulduğunda gözlerimi açtım. Resmen teyzemin evindeyiz. Çöküşlere bak şimdi. Annemle teyzemin günaydın deyişlerini duyuyordum. İç sesim onlara " Sormayın ya gün çok güzel aydı" diyordu. Dış sesim de "Günaydın". Kahvaltı yapmak için kalkıp mutfağa gittim. Zaten herkes oturmuş beni bekliyordu. Yemek yediğim süre boyunca, kimseye dün akşamın hesabını vermemek için ağzımı lokmalarla dolduruyordum. Bir yandan da aklım hala dündeydi. Ya birdaha böyle bir çılgınlık yapmayı istiyordum. Birlikte geçirdiğimiz her an, saniyesine kadar değerdi. Nasıl oldu bilmiyorum ama, birine karşı ilk defa bu kadar derin duygular hissetmiştim. Bu kez içinde bulunduğum ilişki daha öncekilerden daha farklıydı. Bunun farkına varmam cok zaman almadı. O gün İzmir'e veda etme zamanıydı. Daha önce birçok kez bu şehirden veda etmiştim. Ama hiçbiri bu kadar zor olmamıştı sanırım. Sevdiğim kişiyi orada bırakıp, her dakika ondan daha çok uzaklaşmak kötüydü tabi. En kısa zamanda görüşmeyi hayal ediyordum. Aydin'a dönüşte yol boyu aynı şeylerin hayalini kurdum. Allahım o gün nasıl çıkacaktı aklımdan. Arkada çalan bir şarkıyla gözlerimi kapadım. İster istemez gözumu her kapatışımda, göz kapaklarımın ucunda yüzü beliriyordu. Gülumsemesi, sevimli gözleri. Kendime ne olduğunu anlayamıyordum. Bütün olanlar iyi bir işaretti ama daha şimdiden özlemeye başlamıştım. Sanırım kusursuz ilişkimdeki tek kusur aramızdaki onlarca kilometre olacaktı. Kolay bir ilişki yaşasam bunun adı aşk olmazdı zaten. Belki de onun değerini anlamam için böylesi daha iyidir. Eve varmıştık. Ve ilk yaptığım şey odaya gidip çantadan Batuhan'in parfümünü çıkarıp koklamak oldu. Parfümünü almıştım ve kokusunu her içime çektiğimde huzura bürünüyordum. Üstelik sadece parfümü değil, kazağını da almıştım. Bu gece kazağıyla uyuyacağımdan şüphem yoktu. Bugün her günden daha farklı birşey yaparak erken uyuma kararı aldım. Yemek yemeyi istemiyordum bile,tüm günümü yatağın içinde onu hayal ederek geçirmek tek ihtiyacım olan şeydi. Nasıl desem bilmiyorum ama bu aşk bana, bize neler yaşatacak merak ediyorum doğrusu.