Gözlerime bakıyordu derin derin. Hiç görmeden sevdiğim gözlerinin içine odaklandım bende. Konuşamıyorduk, aylardır bu anı bekliyorduk ama konuşamıyorduk. Sarılmayı bıraktıktan sonra elimi sıkıca tutuşunu hissettim. Allaahım sana geliyorum dedim, bu ne tatlı birşeydir böyle. Resmen ilk dakikalardan çocuğu alıp içime katasım geldi. Sonra izbana bindik biz. İzbanın yaptığı sarsıntıyla sağa sola doğru sallanıyorduk. Her sallantımda belimden daha çok kavrıyordu. Hayatımda ilk kez utandığımı söyleyebilirim. "Gözlerime bak" demişti. Zaten gözlerim gözlerine kayıp duruyordu. Dipdibe durduk öyle, daldım gözlerine. Sağ elimi tutmuştu, diğer eliyle de belimden tutuyordu. Okadar derin duygulara dalmış olmalıyız ki yanlış izbana bindiğimizi farkettik. İlk durak da inip tekrar doğru izbana bindik. Bir yandan yaptığım çılgınlığı düşünüyordum. Telefonumun titremesiyle göz temasımız biraz bozuldu.
"Annem" arıyor...
Allah dedim, bastık mı boka. Sakince açtım tabi ben telefonu birkaç cümleden sonra telefonu kapattık. Annem şüpheleniyordu farkına varmıştım. Neyse öyle yada böyle bu durumu da atlatıcaz. Biz izban yolculuğuna devam ediyorduk. Son durağa kadar öyle sarmaş dolaş gittik. İndiğimiz yerden otobüse binmemiz gerekiyordu. Dediğim gibi Batu'nun yaşadığı yere gitmemiz baya zaman alıyordu. Neyse otobüste de sıkışa sıkışa gittik. Sanırım vardığımızda hava kararmak üzereydi. Birlikte olduğumuz da zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamıyordum. Ama baya güzel zaman geçiriyorduk bundan son derece emindim. Sonrasında yemek yemeye karar verdik, ve bir pizzacıya oturduk. Tabaktaki patatesleri ona tek tek yedirmek en büyük eğlencem olmuştu herhalde. Saat kaç oldu hiç umrumda değildi. Arada bir annem arıyordu ama durumu çaktırmadan devam ediyordum. Aramızda nedenini bilmediğim mükemmel bir samimiyet vardı. Sanki ilk kez değil de, her gün görüyormuşum gibi. Gözlerinin içine baktığımda da bana olan sevgisini görebiliyordum. Açıkçası bu beni çok mutlu etmişti. Neyse biz yemeği bitirmek üzereydik, saat 8 felan olmuştu. Oradan çıktıktan sonra biraz zaman geçirdik. Yollarda koşturduk, aşırı mutluydum. Onlarca fotoğraf ve video çekildik. Ayrılma vakti yaklaşıyordu ama kendimi buna hazır hissetmiyordum. Bırakasım gelmiyordu ki. İzban durağına vardığımızda,izbanı kaçırma korkusuyla beraber, Batuhan'i bırakmanın hüznünü de yaşıyordum. İzbanın içine nasıl atladığımı bilmiyorum. Hatırladığım tek şey, Batuhan'ın izbanın kapısını açıp öpücük atmasıydı. Gözlerim dolmuştu, ayaklarım geri geri gidiyordu sanki. Oturdum koltuğa camdan baktım ona. Ağlamak üzereydi. İçim gitti, o an istediğim tek şey yanında kalabilmekti. Bunun imkansız olduğunu bilmek çok daha fazla canımı yakmıştı. İzban ilerledikçe gözlerim geriye dalıyordu. Artık gözden kaybolmuştu. Gözlerimden akan yaşları silerken telefonumun çaldığını farkettim. Arıyordu, direk telefonu açtım.
"Çok özledim İlayda,çok"
Söyledikleri daha çok ağlamama sebep oluyordu. Bende çok özlemiştim. Uzun bir süre telefonu kapatamadık, ta ki izban durana kadar. Eve yaklaşmak üzereydim. Hala aklımda yaşadığımız tüm gün beliriyordu. Nasıl unutabilirdim ki. Eve vardığımda anneme birşey söyleyemeden uykumun geldiğini farkettim. Gittim ve yorganın altına girdim. Gözlerimi kapattım, bir kez daha tüm günü gözden geçirdim. Tüm bunların hayalini kurarken huzur ve tebessüm içinde uykuya daldım.