Sabahın köründe uyanmalara başlamıştık yine. Okula geç kalmak üzere olduğumu farketmiştim. Aslında pek alışık olmadığım birşey değildi bu, genelde hep geç giderdim. Yolda giderken müzik dinlemeden de edemezdim. Bugünün sabahını tabiki tek bir şarkıya adayacaktım.
"Delibal"
Batu'yla şarkımızdı ve cidden her duyduğumda en az Batu'yu gördüğüm anda ki kadar kalp ritmim artıyor. Bir şarkının sözleri, iki insanı birbirine ancak bu kadar çok anlatabilirdi. Özlemiştim. Şarkının içimde yarattığı özlem, yine aklıma gelmesine sebep olmuştu. Her sabah bitmek bilmeyen yol, nedense o gün hiç olmadığı kadar kısa sürmüştü. Okula varmamla, okulun bitmesi bir oldu diyebilirim. Zamanın nasıl geçtiğini farketmedim. Okul çıkışı kızlarla gezme planımız vardı. Birkaç mağazaya bakıp, kısa bir süre gezdikten sonra evlere dağıldık. Akşama kadar yatakta yatıp telefon elimde durmam her anne gibi annemi de aşırı derecede rahatsız etmiş olmalıydı ki, yanıma gelip konuşmayı denedi. Konunun ders çalışma üzerine olacağını düşünüyordum. Nerden bilebilirdim annemin Batuhan'i farkedebilmiş olacağını. Birkaç cümlesinden sonra geçen gün olan İzmir seyahetimizden söz konusu açıldı. O gun bir şeyler cevirdiğimin farkına varmış anlaşılan. Üstelik Batuhan'dan aldığım kazağın ve parfümün de farkında. Ben de daha fazla saklamaya gerek duymayarak, anlattım herşeyi. Ben anlayamıyorum bu kadını, ne var yani sevdiğim insan için çekip hiç bilmediğim bir yere gitmişsem. Ben sıradışı olayımı bir hayli sakin anlatırken annemin göz bebeklerinin kapaklarından çıkmak üzere olduğunu farkettim. En iyisi anlatılanlara bir son vermekti, yoksa kadın kalpten gidecekti. Tüm sözlerim bittikten sonra "bu kadar" bakışı atarak gülümsedim. Açıkçası çok da sakin ve olumlu yaklaştı. Gözlerinin içine bakıp kuracağı cümleyi merakla bekledim.
"Fotoğrafını göster bakayım"
Ay valla yerim bu kadını. Nasıl da sakin sakin dinledi öyle. Üstümden kalkan endişe ve biraz da stres vardı. Bu beni son derece rahatlatmıştı. Bugünü de böyle atlatabilmiş olmak güzeldi. Gece olduğunda tabi ki her zamanki gibi masalsız uyumamam gerekiyordu. Batuhan' in aramasını ve her kelimesinde içimde kelebekler uçuran sesiyle masalı anlatmasını beklemeye başladım. Çok değil sadece 15 dakika sonra uykuya dalmış olmalıyım ki gözumu açtığımda sabah olmuştu. Açıkçası size pek bugunlerden söz etmeyeceğim. Direk 14 şubata gitmek istiyorum. O günün anlamı bir başka bende. Bugün uzun bir aradan sonra sevdiği insana kavuşacak olan bir İlayda var. Dakikaların geçmesini beklerken, tabiki böylesine heyecan verici bir günde her anımı paylaştığım yakın arkadaşlarım da yanımda olacaktı. Kızlarla buluşup Batuhan'in otobüsten inmesini beklerken sanırım kalp ritmim bana meydan okuyordu. Allahım karşıdan geliyordu. Ben bu anı her yaşadığımda böyle heyecanlanmak zorunda kalacak mıydım? İlkine göre biraz daha sakin olsam da yaşadığım hisleri daha önce hiç yaşamadığım kesindi. Buluşup, kavuşmuştuk. Birde elinde çiçeğe sarılmış bir ayıcık vardı. Bu ayıcık daha önce aramızda söz konusu olmuştu. Batuhan'in bebekliğinden olan bir ayıcıktı. Manevi değeri eminim ki bende de çok fazla olacaktı. Neyse biz yürümeye başladık Aydın yollarında. Okulda kızlarla hep oturduğumuz banka götürdüm onu, oturduk bol bol fotoğraflar çekildik. Delibal dinledik birlikte, el ele, dip dibe. Birlikte yemek yedik, gözümü ondan ayıramıyordum ya. Bu kadar sevgi normal değil ama hadi hayırlısı. En zor ana yaklaşıyorduk. Vedalaşmak istemiyordum. Otobüse bindirmek için garaja doğru yürüdük. Ne kadar mükemmel bir gün diye içimden geçirirken, her zamanki şom ağızlılığım yine kendini gösterdi. Durakta otobüs beklerken Batuhan'in gözlerime acı dolu baktığını gördüm. Bu sanki vedanin acısı değildi. Ters giden başka şeyler vardı ortada. Benim bunları düşünmemin üstüne dakika bile geçmeden, Batuhan'in ağzından çıkan kelimelere şok oldum.