Anka'dan devam.....
Yaklaşık 6 saat daha geçmişti. Bana birşey yapmamıştı. Ama hiçde hoş olmayan şeyler söyleyip,göstermişti. Bunlar bile benim çıldırmama sebep olmuştu. Bacaklarımı kendime çekip ağlamaya devam ettim. Gelmicekti. Gelmek isteseydi bu kadar uzun sürmezdi. Unutmuştu bile. Neden? O hıçkırıklı ağlamalar başkası için miydi? O kıza yaptıklarını hatırlayıp vicdan azabından ağlamıştır belkide. Benimle alakası yoktur.
Yerimden kalktım ve yatak odasının kapısına koştum. Açmaya çalıştım ama kilitliydi. Pislik herif!
"Aç kapıyı lütfen! Onun sesini duymaya ihtiyacım var! Lütfen!" diye bağırdım. Kapı altından gelen telefona şaşkınlıkla baktım. Bu kadar kolay olamazdı. Tereddütlü bir şekilde telefonu aldım.
"İstediğin kadar konuş! Son zamanlarını onla geçir! Ben onun kadar acımasız değilim!" dediklerini aldırmadım. Özgür'ün numarasını tuşladım. İkinci çalışta açtı.
"Ne var la ne! İllaki acı mı çektireceksin!? Kendimi mi öldüreyim" diye bağırdı. Ağlamamak için dudaklarımı ışırdım. Ama nafile. Yaşlar boşalmıştı bile. "Cevap ver lan!" diye bağırdı yine.
"Ö-Özgür" dedim kekeleyerek. Fren sesi geldi Özgür'den.
"A-Anka!? Nerdesin! Tarif et! Gelicem söz veriyorum." dedi.
"Bi-bilmiyorum. Dışarısı ormanlık..... Özgür seni çok seviyorum. Beni asla unutma tamam mı?" dedim hıçkırarak.
"Anka naptı sana söyle bana! Sa-sana dokundu mu?" dedi. Burnumu çektim.
"Hayır"
"Doğruyu söyle Anka!" dedi.
"Bana birşey yaomadı Özgür. Sadece...."
"Sadece?"
"Sadece rahatsız edici şeyler söyledi ve gösterdi o kadar"
"Gö-gösterdi?"
"Özgür lütfen konuşmayalım. Sadece sesini duymak istedim. Sadece bana birşey olursa-"
"Olmayacak!"diye bağırdı. "İzin vermeyeceğim"
"Bana birşey olursa beni de o kız gibi sev. O kız gibi,her gün onun yanına gittiğin gibi benimde yanıma gel. O kız için neler yaptıysan bana da aynılarını yap. Beni unutma. Ama acı da çekme. Sadece vicdan azabı duyma. Hayatına devam et. Ama beni unutma. Mesela; Başka bir kız arkadaşınla Çin lokantasına gittiğinde beni hatırla. Yüzünde sevgi dolu bir tebessüm olsun. Seni seviyorum" dedim ve telefonu kapattım. Sonra kapının anltından geri yolladım. Ağlamaya devam ettim.
****3 saat sonra******
Kapının açılma sesiyle kafamı o tarafa çevirdim. Taner kapıdan başını çıkarttı önce ,sonra içeri girdi ve bana doğru yaklaşıp kolumdan tuttu ve yerden kaldırdı. Ellerimi bağladı.
"Napıyorsun?" dedim ağlamaktan boğuk çıkan sesimle.
"Sevgilin geldi" dediğinde hiç tereddüt etmeden cevap verdim."Gitsin"şaşkınca bana baktı. "Olmaz. Senin ölmeni görmesini istiyorum" dedi sonra. Cevap vermedim. Beni odadan sürükleyerek çıkarttı. Sonra her zamanki favori yerime götürdü. Tahta sandalye. Oturttu ve sandalyede sabit durmam için bağladı. Ama bu sefera ağzımı kapatmadı. Deponun girişindeki demir kapı açıldı ve Özgür içeri girdi. Başımı eğdim. Gelmemesi gerekiyordu. Belki ben ölünce onu a öldürecekti. Başımı kaldırıp Özgür'e baktım. Bana doğru 3 adım attı. "Ölmesini istemiyorsan yaklaşma" dedi Taner. Özgür durdu.
"Tamam. Ona zarar verme. Anka konuş benimle. Bişey mi yaptı sana?" dedi endişeli çıkan sesiyle. Cevap vermedim. Bana doğru adım atmaya başladı. Taner yine aynı uyarıyı yaptı. Ama bu sefer Özgür durmadı. Silah sesi geldiğinde gözümden yaşlar boşalmaya başladı. Taner Özgür'ün bacağından vurmuştu. Özgür dizinden destek alarak kalktı. Dün geceden kalma siyah pantalonu görünmez bir kırmızılığa sahipti şuan.
"Özgür!" dedim endişeyle. Yerimden kalkmaya çalıştım ama ipler buna engel oldu. Özgür bir adımdaha atınca avazım çıktığı kadar bağırdım.
"Özgür gelme!" umursamadı.
"Senden önce gidicem oraya" dedi Özgür.
"Neden bu kıza bu kadar önem veriyorsun Özgür? Kız seni kandırdı. O bir polis. Senin yanına da o yüzdem çağırıldı zaten" dediğinde ifadesizce Özgür'e baktım. Kaşlarını çattı. "Doğru mu!" diye bağırdı bana. Kafamı olumlu anlamda salladım. Arkasını döndü ve topallayarak yürümeye başladı. Biranda arkasını döndü ve kemerinden bir silah çıkarıp iki el ateş etti. Gözlerimi sımsıkı yumdum. Açtığımda Özgür topallayarak yanıma geldi ve ipleri çözmeye başladı. Ben ise hıçkırarak ağlıyordum. Sonunda çözdüğünde ayağa kalktım. Ellerimi Özgür'ün boynuna doladım ve hıçkırıklarımın arasında "Özür dilerim. Binlerce kez özür dilerim. Affetme beni. Ciddiyim. Beni hiçbir zaman affetme. Sana yalan söyledim." kafamı boynuna gömdüm ve kokusunu içime çektim. O da elini belime dolayıp başını omzuma gömdüğünde şaşırmıştım.
"Zaten biliyordum" dedi ve boynuma uzun bir öpücük kondurdu. Geri ayrılmaya çalıştığımda engel oldu. "Lütfen biraz daha izin ver. Seni çok özledim. Hem de çok. Herşeyi anlatıcam eve gidince." dedi ve aynı şekilde bir öpücük daha bıraktı boynuma. Sonra ayrıldı ve ellerini yüzüme yerleştirip yanaklarımı sildi. Baş parmağıyla dudağımı okşadı ve yaklaşmaya başladı. Aramızda milimetreler varken dayanamadım ve ben öptüm ince dudaklarından bir an şaşırsada elini belime koydu ve o da beni öpmeye başladı.
Sonra ayrıldı. "Artık gidelim. Evde seni doya doya öpeceğim" dedi. Gülümsedim. Sanki yıllardır gülmemişim gibi gelmişti. Ama hemen geri yüzüm düştü.
"Hastaneye gitmeliyiz ayağın kötü olabilir" dedim endişeli bir şekilde
"Gerek yok. Sıyırmıştır büyük ihtimal. Çok fazla acımıyor. Bildiğim bir doktor var. Ona gideriz" başımla onayladım ve kolunun altına girdim ve beraber bu lanet kötü anılar besleyen yerden çıktık.
