Eslem
Siz hiç küçük bir kızın diri diri gömüldüğünü gördünüz mü? Ben gördüm. Hemde defalarca. Hergün içimdeki o masum çocuğun yok olduğunu gördüm ben. Katilinin onu defalarca hiç acımadan katletmesine şahit oldum. O çocuk ölürken hem çektiği acılar için, hemde katilinin öz babası olduğu icin bi kez daha öldü.
Aylardan sonra o adam eve geldiğinde, bakışlarındaki iğrenç isteği görebiliyordum. Ne yapacağını beklerken elinde, yabancısı olmadığın kırbacı görünce içimdeki çocuk ortaya çıkmıştı. Ne kadar içimdeki o canavar dışarı çıkmaya başlasa da daha çok küçüğüm o zamanlar.. Korkudan yalvarmaya başladım, bi bunu yapabiliyordum zaten.. Bilirsiniz benim gibi çöküntü yaşamış insanlar fazla ağlamayı beceremezler. Neyse işte...
Onun klasik sıralamasıydı; ilk önce yüz üstü, elleri ve ayakları bağlayacak şekilde yatırır ve pantolonumu aşağıya indirek diz kapağımın iç tarafındaki hassas bölgeyi kırbaçlardı. Ne kadar iyi acı çekersem; o kadar iyi tatmin olurdu. Ben küçük olduğum için benim işkencem kısa sürerdi.
İkinci aşamada ise belime hafif hareketlerle vururdu. Tabii ki de acıtacağından değil.. Yaralar tez kapansın diye düşünürek yavaş vururdu. Hafif darbelerden sonra elindeki alkolden dökerdi yaralarıma. Ben orada eli kolu bağlı halde kıvranırken o gülerdi sadece.
İkinci katın merdivenlerinde durmuş bunları düşünürken dönen kilidin sesiyle irkildim. Arkama bile bakmadan hızla merdivenleri çıktım.
Eve girdiğimde yüzüme çarpan rutubet kokusunu aldığım an aklımdaki fikirle tekrar evden çıktım. Hayır ben burada olmamalıyım..
MENDERES
Yaşamak için sadece üç ihtiyacım var; yemek, su ve acı. Hem bedenen hemde ruhen kendimi doyurmam lazım. İçimdeki o bitmez tükenmez doyumsuzluğu gidermek isterken git gide daha fazla büyüyüp ortaya çıkan bi canavar var. Benimkisi ruhsal bozukluktan da öte. Acının kölesiyim ben. Menderes'im ben..
Önümde diz çökmüş kıza baktım dikkatlice. Beyaz tenli, büyük yüzüne yakışan gözleri olan, dolgun soluk pembe dudaklarıyla görünüşte masum bi insanı andıran bir güzellikteydi. Ama şu anki bakışlarındaki yalvarış çok farklıydı.
Ate* yi son kez kaldırdığımda kızın bacak arasına değen kırbaç onu bayıltmıştı. Ahh ne acı ama..
Beni en iyi tatmin eden Ate'ydi. Bir metre uzunluğunda, siyah ve ince yapıya sahip olan kırbacım benim en gözdemdi.
Bugünlük tatminim bu kadardı. Sanki üstümde koca bir yük kalkmışcasına ağzıma sigaralarımdan birini koyduğum gibi kendimi koltuğa attım. Bu rahatlığı seviyordum..
Az önce rahatlık mı demiştim? Kahretsin! Sombre* ye geç kalıyorum.
Hızla kapıyı açtığım sırada üst kata çıkan geçen gün ki havlulu kızı gördüm. Yaralarıyla daha güzel görünüyordu sanki. (!)
Eslem
Eski, yıkık dökük, harabe depoya gireli çok olamamıştı. Her yandan çığlık sesleri geliyordu. Gittikçe içimdeki canavar biraz daha uyanıyordu.
Verilen oda numarasını bulmak için dar ve karanlık bir koridora girdim. Ilerlerken arkamdaki ayak seslerini duyabiliyordum. Buranın tek kuralı vardı; içerideysen kendine bile güvenme...
Verilen numaralı odanın önüne geldiğimde arkamdaki ayak sesleri de kesilmişti. Tam kapının koluna uzanmışken arkamdaki ayak sesinin sahibi benden önce davranıp kapı koluna asıldı. Hadi amaa bu, o çocuk olamaz demi...
Ate: Hata ve günah tanrıçası.
Sandre: Karanlık , Fransızca
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiçbir Şey Olmayan Birşey
ParanormalBenim adım Eslem.. Hayatımın en büyük hatasını hiç farkında olmadan hergün tekrarlamışım, bilemedim...