Herkese yeniden merhaba. Kendimi hiçbir zaman olağanüstü bir yazar olarak görmedim. Çünkü yazdığım hikaye olağanüstü bir kurgu değildi. Bu hikaye de kafam da kurguladığım hayal dünyam da kurduğum bir hikayedir. İçimde çok fazla yazma isteği olduğu için yazıyorum.. Çok özenerek yazacağım. O yüzden bölüm atmakta bir zaman koymuyorum kendime.. Umarım beğenirsiniz. İYİ OKUMALAR..
Her şey farklılaşmıştı artık. Nasıl nereden başlayacağımı bilmiyordum. Bu koskocaman şehre doğup büyüdüğüm şehre geri dönmüştüm. İnsanların hüzünlerini mutluluklarını da içine alan İstanbul'a dönmüştüm. Özlemiştim aslında. Neler barındırıyordu İstanbul içerisinde. Kimilerinin hüzünleri, kimilerinin mutluluklarını, kimilerininse aşklarını. Aşık ederdi İstanbul kendine. Kimileri söve söve bitiremezken kimileri aşkla süslerdi cümlelerini. Terk edilemezdi İstanbul. Benim terk etmemse kendi isteğim üzerine olmamıştı asla.
Babamın ısrarlarıyla Amerika'ya gitmiştim. Geleceğim için iyi olacağını söylemişti ve ben de kabul etmiştim. Ama şimdi geri dönmüştüm. Adını koyamadığım bu his beni buraya sürüklemişti. Her şeyin farklı olacağına inanıyordum. İyi ya da kötü. Bunu yaşayarak öğrenecektim.
Annemi hiç tanımıyorum. Beni doğduğum gün bırakıp bir başkasıyla kaçıp gittiğini söylemişti babam. Bir fotoğrafı bile yok ben de. Babam anneme kızdığı için ona ait olan her şeyi yaktığını söylemişti. Küçükken bir gün annemin geri geleceğini düşünürdüm. Onu hayal dünyam da yaşatmaya çalışırdım. Öğretmenim 'Anneler bir melektir.' demişti. Ama ben annemi hiç melek olarak hayal edemezdim. Hangi melek evladını bırakıp gider ki diye düşünürdüm. Onu hayalim de bile yaşatamazdım. Ne beyaz ne de siyah. Hiçbir görüntü yoktu ona dair hafızam da.
Babamla annem hakkında da hiçbir şey konuşmazdık. Onun adı dahi alınmazdı ev de. Annemle ilgili sorular sorduğum da hep susardı. Gözleri dolardı ve tek kelime dahi edemezdi. Ama her seferinde sorardım ona. Cevap vermeyeceğini bile bile. Bir umut işte. Umut ederek bir şeylerin değişeceğine inanarak yaşardınız ya. Benim umudum da o işte.
Küçükken aynanın karşısına geçer saçlarımı iki tarafıma ayırırdım. Gözlerimi kapatıp okşardım saçlarımı annemin okşadığını varsayarak. Sonra da örerdim. Çaresizlik buydu sanırım. Yorganımı kafama kadar çeker sessizce iç çekerek ağlardım sonra. Ona karşı özlemim o kadar fazla ki nefretimden daha da ağır basıyordu bu his.
Hala geleceğini umuyorum. Gelse her şeyi unutacağım. Neden gittin? diye bile sormayacağım.
Yaşadığını dahi bilmiyordum.
Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde duruşumu dikleştirdim ve her ne olursa olsun vazgeçmediğim gülüşümü takındım suratıma. Gülmekten hiçbir zaman vazgeçmemiştim. Yaşadıklarım ne olursa olsun. Hayatın bana oynadığı oyunlara karşı hep gülümsedim. Güçlü müydüm? Hayır. Ağlardım. Ama kimse görmeden. Sessiz ve karanlık kendi başıma kaldığım yerler de ağlardım.
Gülümseyerek adımımı atacaktım bu şehre. Yenilmeyeceğimi gösterecektim İstanbul'a.
Bir taksi çevirip evin adresini verdim. Kafam da dönüp duran sorulara dur emrini verip gözlerimi kapattım. Hepsinin cevabını bulacaktım zamanla..
*******************
Odamın kapısını açıp adımımı attığımda sanki bir rüzgar esmişti içimi ürperten. Yaşadıklarım, hissettiklerim suratıma bir tokat misali çarpmıştı. Odanın içinde burada bıraktığım anılarımın, ruhumun canlandığını hissettim. Bu oda da güzel bir anım yoktu. Ama gülümseyerek attım adımlarımı. Kendimi ufak bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Aynaya baktığımda küçüklüğümü gördüm. Gözlerim dolu dolu gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülüşü Güzel Kadın
RomanceÇaresizliğin en dibini tatmış, siyahın beden bulmuş hali. Kalbinin derinliklerin de ufacık bir erkek çocuğuydu Alparslan. Orada ki kuyuda bağırıyordu duymasını bilene. Çaresizce bekleyip birinin o kuyudan onu kurtarmasını bekliyordu. Yor...