9. Bölüm

186 17 3
                                    

Düzenlendi ✔️

Kafamı kaydıraklara çevirdim. Gözlerim Ece'yi arıyordu. Yoktu! Salıncaklara baktım orada da yoktu.

"Kıvanç!" diye çığlık atıp yerimden sıçradım. Kıvanç hareketime bir anlam verememişti.

Bana dönüp ;

"Aylin ne oldu? İyi misin?" diye sordu.

"Ece , Ece yok!" diye bağırdım.

"Ne demek yok! Oynuyordur bir yerde arayalım gel!"

Panikle parkın her tarafına bakınmaya başladık. Hiçbir yerde yoktu.

"Hiçbir yerde yok!"

"Ya kaçırıldıysa?!"

"Aylin hemen olumsuz düşünme gel insanlara soralım."

Herkese sorduk ve Ece'nin fotoğrafını gösterdik ama hiç kimse görmemişti.
Bir çocuk  yanımıza yaklaştı. Multimedia

"Abla ben bu kızı gördüm."

Kıvanç çocuğun boğazına yapıştı.

"Nerde Ece! Birimi kaçırdı! Ne tarafa gitti!"

Kıvanç'ı zar zor geri çekip çocuğun nefes almasını bekledim.

"Kıvanç , sakin ol! Çocuk nerden bilsin?! Sadece gördüm diyor!"

"A-abi orta yaşlı bir adamdı! Siyah bir minibüse bindirip gittiler. Çocuk Aylin abla Kıvanç abi diye bağırıyordu. Bende kaçırıyorlar diye tahmin ettim ve minibüsün plakasını aldım. Aklımda tutamayacağımı bildiğim için telefonuma çektim. Polise gidecektim ta ki sizin bağıra bağıra bu kızı aradığınızı görene kadar."

"P - plakayı göster çabuk!"

Çocuk telefonunu çıkartıp plakayı gösterdi.

"Hadi hemen polise gidelim!"

Bir taksi tutup , en yakın karakola geldik. Karakola girmeden önce Kıvanç çocuğa dönüp ;

"Eminsin dimi?" diye sordu.

Çocuk evet anlamında başını salladı. Beraber içeri girdik. Görevliye plakayı verdik ve çocuğu tarif ettik.

"Yeri birazdan tespit edilir. Fakat şüpheli şahısların silahlı olup olmadığını ve çocuğun yaşayıp yaşamadığını bilmiyoruz bu yüzden onları suçlamak için kanıt lazım."

Bu lafı duyduğumda sinir krizi geçirmek üzereydim.

"Ya komiserim çocuk kaçırıldı diyoruz! Siz burda neyden bahsediyorsunuz?!"

Komiser tam ağzını açıp konuşacaktı ki telefonum çaldı.

"Bir saniye telefonum çalıyor."

Cebimden telefonu çıkarıp arayana baktım. Özel numaraydı.

"Özel numara."

"Belki de şüpheli şahıslardır açın lütfen."

Polisin bu sözü üzerine telefonu açtım.

"Alo!"

Komiser fısıldayarak ;

"Hopörleri açın lütfen. Telefon sapığı da olabilir."

Hopörleri açtım.

"Merhaba güzellik , kızın elimde iki saate kadar beş milyon getirmezsen kızın ölür! Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama... Polis yok. Eğer polisi bu işin içerisine sokarsan kızını son görüşün olur."

"Adresi ver Allah'ın belası!" diye bağırdı Kıvanç.

Adresi aldıktan sonra telefonu yüzüne kapatıp polise döndüm.

"Lütfen bu işe karışmayın , ben halledeceğim memur bey." dedim.

"Böyle birşeyi benden isteyemezsiniz! Hemen o adrese yedi tane ekip gönderiyorum. Çocuk sağ salim elinizde olacak merak etmeyin."

"Hayır!"

Artık ağlamaya başlamıştım. Kıvanç beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Ya o pislik adamlar Ece'ye bir şey yaparsa?!"

"Sakin ol! Kızımıza hiçbir şey olmayacak. Sana söz veriyorum." deyip bana sarıldı. Kıvanç'ın kollarında kendimi hiç olmadığım kadar huzurlu ve güvenli hissediyordum.

"Abi , ben artık gideyim."

"Herşey için sağol sen olmasaydın kim bilir Ece'nin başına neler gelirdi. Plaka sayesinde yer değiştirseler bile nerede oldukları anında tespit edilecek."

"Ne demek. Umarım kızınıza sağ salim kavuşursunuz."

Gözyaşlarımı silip;

"Bu iyiliğini unutmayacağız." dedim.

Çocuk gitti.

Yarım Saat Sonra

Karakol'un bahçesin de bir banka oturmuş sessizce duruyorduk. Bir polis bize doğru yaklaşıyordu. Ayağa kalktım ve önüne fırladım.

"Ece Sönmez'in ailesi siz misiniz?"

"E-evet."

"Az önce yerini tespit ettik. Bütün ekipler toplandı ve şimdi de onu almaya gidiyoruz."

"Bizde geliyoruz!"

"Hayır , bu çok tehlikeli ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz."

"Sen şimdi bunu bize diyorsun da sanki biz seni dinleyeceğiz." diye kafa tuttu Kıvanç polise.

"Peki , o zaman polis arabasıyla geleceksiniz ve arabadan hiç inmeyeceksiniz."

"Tamam , yeter ki gidelim." dedim ve polis arabasına bindik.

Sil BaştanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin