Ondan daha güçlü bir şey.

414 34 3
                                    

"Özür dilerim! Benim hatam!" diye bağırdım Doktor'a uğultuların arasından. Bir anlığına konsolda bir yere tutunmayı başarmışken büyük bir gürültünün ardından gelen sarsıntıyla tekrar yere yuvarlandım.

"Sorun değil, bebeğim. Sorun değil."

Doktor'un bana "bebeğim" demesine şaşırmıştım ama kızmamasına da sevinmiştim. "Affettiğine sevindim."

"Ne? Ne affetmesi? Sana TARDIS'e dokunma demiştim. Yenilere çok tepkili oluyor."

"Ne yani, TARDIS'e mi "bebeğim" dedin?" Sarsıntıların yavaşlamasını fırsat bilerek ayağa fırlamış ve biryere sıkı sıkı tutunmuştum. 

"Sana mı dediğimi sandın? Tabi ki TARDIS'e dedim. Nereye dokundun?" 

"Hatırlamıyorum. Bilerek yapmadım zaten."

"Bir de bilerek yapsaydın. Sakinleş kızım, sakinleş." 

"Doktor şunu gözümün önünde yapma."

"Neyi?"

"TARDIS'i okşuyorsun!"

Doktor, TARDIS'e dokunmayı bıraktı. Sanki şekeri elinden alınmış bir çocuk gibi üzgündü. Derken, TARDIS tekrar sarsıldı. Bu en büyük sarsıntıydı fakat diğerleri gibi uzun sürmemişti. Çok kısaydı. Doktor'la ben TARDIS'in ayrı uçlarına savrulmuştuk. 

"Bu neydi?"

"Sanırım yere indik."

"Yere mi? Nereye?"

Ayağa fırlayıp monitöre koştu. Kaşlarını çattı. "Tam olarak emin değilim. Ama öğrenmenin tek yolu var." Gülüp kapıya doğru koştu.

"Buna alışmalıyım sanırım." diye fısıldadım gülerek. 

Doktor, kapıdan fırlayıp çıktı. Peşinden ben de kapıya doğru yürüdüm ve dışarı çıktım.

Kesinlikle Dünya'dan farklı bir yerdeydik. Baktığım her yerde gri rengini görüyordum. Çok sıcaktı. Bir an için Doktor'u göremediğimi fark ettim. 

"Doktor?"

TARDIS'ten biraz uzaklaştım. Deli gibi etrafıma bakarken "Doktor?" diye bağırıyordum. Sesim yankılanıyordu. Başka ses ise yoktu. En akıllıca şeyin TARDIS'e geri dönmek olduğunu düşündüm. Kapısına geldiğimde, ittim fakat açılmıyordu. "Ah, hadi ama. Al beni içeri."

Tekrar denedim ama yine açılmadı. "TARDIS? Hiç gelmediğim bir yerde yalnızım ve korkuyorum. Lütfen?"

TARDIS'ten ümidi kesince ondan uzaklaştım. TARDIS'e sırtımı dönüp ileri doğru yürümeye başladım. Biraz yürüdükten sonra o sesi duydum. TARDIS'in sesini. Arkadamı hızla döndüğümde TARDIS'in gittiğini gördüm.

"AH HAYIR. "

Sesimin yankıları eşliğinde eskiden TARDIS'in olduğu yere koştum. Elimle boşluğu yokladım. "Belki sadece görünmez olmuştur?" diye düşünüyordum. Ama teorim yerle bir oldu.

"Pekala, yalnızsın Josephine, ha? Yine." 

"Yine mi? Hep yalnızdın zaten, Josephine Hudson."

Başka bir sesle yerimden fırladım. Boğuk bir sesti. Sanki boğazına bir şey takılmış babamın sesi gibi. 

"Se.. sen kimsin?"

"Şöyle diyelim. Ben senin bilinçaltınım, Josephine."

"Ne.. neyimsin?"

"Bilinçaltın." Sesi daha da yükselmişti ve daha da babama benziyordu artık. 

All Too WellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin