Kırmızı Atkı.

243 21 4
                                    

Doktor'un TARDIS'i bahçeme indireli bugün tam 1 sene oluyordu. Neler değişmişti? Çok fazla şey. O kadar çok harika şey yaşamıştım ki. Doktor'u ele geçirip neredeyse onlardan biri yapmak üzere olan yüzlerce Siberman'in kafasını uçurmuştum. Çok da iyi oldu çünkü çıkardıkları ses çok fazla.. sinir bozucu.. Her neyse. Doktor'la beraber bir Dalek filosunu havaya uçurduk. Dünyayı tehlikeli tuzluklardan kurtardıktan sonra birsürü patates adam bize silah doğrulttu ve işlerine neden karıştığımızı sordu. Doktor'un dediğine göre onlara Sontaran deniyormuş. Benim için hepsi patates adam. Sontaranların dediğine göre Daleklerle Sontaranların arasındaki savaşı mahvetmişiz. Hem de "en eğlenceli" yerinde.  Doktor onlara savaşlarını Dünya'nın üzerinde yapmamaları gerektiğini söylerken hepsi birden bize silah doğrulttu. Daha sonra Sontaranlar yaptığımızın ne kadar büyük bir suç olduğunu gevelerden Doktor bana küçük patates kafalarının arkasındaki küçük deliği gösterdi. Bu deliklere aldıkları darbe onları bayıltabiliyormuş. Tamam, bu kadar kolay gözüktüğüne bakmayın. Patates adamlar, yani Sontaranlar neredeyse bize hiç sırtlarını dönmedi. Ama oradan gitmek için bunu yapmalıydık yoksa "Sontar Gezegeni Kanunları"nın onlara verdiği yetkiye göre bizi öldüreceklerdi. Ne iş ama. Doktor'un verdiği işaretle oturduğum sandalyeden hızlıca kalkıp Sontaranların ensesine sandalyeyle vurmaya başladım. Bir tanesi neredeyse kafamı uçuruyordu, ama sorun değil. Ordan çıkıp TARDIS'e kendimizi attığımızda Dünya'da Güneş doğmaya başlamıştı bile. Daha birçok yaratıkla karşılaştım. Buz Savaşçıları, Zygonlar(Cidden neye benzediklerini bilmek istemezsiniz..), Ağlayan Melekler(Tanrı hepimizi korusun.), Oodlar ve daha birçok şey ile savaştık. Ve hep kazandık. Hiçbiri kolay olmadı ama Doktor Dünya'mızı korumak ve hepimizin güvenliğini sağlamak için her şeyi yaptı. Doktor'la gezerken başka bir hayatınızın olduğunu unutuyorsunuz. O an sizin için sadece O oluyor. Hiç yalnız kalmıyorum. En yalnız hissettiğim anlarımda bile O çevremde koşuşturuyor oluyor. Ve gözlerimden üzüntümü okuyabiliyor. Beni iyi hissettirmek için her şeyi yapıyor. Birbirimizi anlayabiliyoruz çünkü yalnızlığın ne demek olduğunu ondan daha çok bilen biri yok. Bir ailesi yok. Sadece kendisi, TARDIS'i ve ben. Benim için de durum pek farksız değil. Peggie'nin dediğine göre ailem evden kaçtığımı düşünüp beni evlatlıktan reddetmiş. İşin garip tarafı Devon, kardeşim, Carol'a rüyasında gördüğü mavi bir kulübeden bahsetmiş. Devon'ı özlemiştim. Her şeye rağmen. İçimde anneme ve babama karşı bir evrene bile sığmayacak kadar büyük bir nefret vardı. Ama Devon, her şeye rağmen kardeşimdi. İyi zamanlarımız olmuştu. Peggie ve Carol'ı ölesiye özlemiştim. Fakat bunun kısa süreceği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

O sabah, düşüncelerden silkelenip yataktan kalkmam biraz zaman aldı. Yataktan kalkıp etrafa bakındım. Sadece bir yatak, bir dolap ve komidin. Burada bulunduğum bir yıl boyunca komidine dokunmamıştım. Merak bile etmemiştim çünkü büyük ihtimalle bomboştu. Ama birden içimde büyüyen merak duygusuna karşı gelemeyip uzun koyu rengi saçlarımı arkaya doğru attım ve komidinin ilk çekmecesine doğru uzandım. Yavaşça açtım. İçi, çekmecenin zeminini göremeyecek kadar çok tozla doluydu. Komidinin kesinlikle boş olduğuna ikna olmuş bir şekilde eğilip hızlıca ikinci çekmeceyi açtım. Çekmece boş değildi. Kırmızı bir atkı vardı. Oldukça uzun olan atkıyı yavaşça elime alıp kucağıma koydum. Bir ucunu alıp yavaşça burnuma götürdüm ve kokladım. Az da olsa bir parfüm kokusunu alabiliyordunuz. Atkıyı inceledikten sonra neden burada olduğunu düşünmeye başladım. Dakikalar sonra ben hala atkıya bakarken birden kapı açıldı. "Josephine hala uyuyor mu.. Ah, günaydın." Doktor içeri girer girmez atkıyı görmüştü. Omuzları düşmüştü ve gülümsemesi silinmişti. Bir atkının onu bu kadar etkilemesinden atkının önemli birine ait olduğunu hemen anlayabilmiştim. Eliyle saçlarını geri atıp kapının koluna tutundu. Saçlarını geriye attığı eliyle de atkıyı gösterip "Onu nereden buldun?" dedi kısık bir sesle. Hiçbir şey demeden hala açık olan çekmeceye baktım. 

All Too WellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin