Sinan'ın yanından ağlayarak ayrıldım. Engin'in yanına gittim.
- Karar verdin mi?
- Evet.
- Hangisi?
Biraz sustum.
- Sen.
Dedim sessizce.
- Harika. O zaman gel içeri.
Dedi ve beni içeri aldı.
- Doğru bir seçim yaptın.
Odadan kız kardeşi çıktı. Bana "yazık" der gibi baktı. Biz kardeşi ile odaya geçtik.
- Senin adın ne?
- Filiz. Senin ki?
- Elif.
- Sen de beni kurtarmak için neler çektin!
Dedi üzüntüyle. Ben cevap veremiyordum. Kötü biri için Sinan'ı terketmiştim. Engin içeri girdi ve bana bir gelinlik verdi.
- Giy bunu.
Ben kafamı gelinlikten kaldırıp Engin'e baktım.
- Engin...
- Benim adım aslında Engin değil. Onunki de Filiz değil.
Filiz'e baktım. Başıyla onayladı.
- Ne peki?
- Benim ki "Ahmet Tuğrul" , kardeşimin ki Rümeysa.
Neden isimlerini değiştirdiler ki? Galiba polisler yakalamasın diye.
Çaresizce gelinliği giydim. Bir şekilde kaçmalıydım. Ama nasıl?
Dışarı çıkınca tam kaçıyordum ki Ahmet Tuğrul kolumu tuttu.
- Nereye? Beni seçmedin mi?
- Benn... Kararımı değiştirdim.
- O zaman şurada öldürürüm seni.
- Yarına kadar sürem vardı zaten. Biraz daha düşüneyim.
- Tamam.
Kolumu bıraktı. Bende kaçtım.
Eve geldim. Üstümdeki gelinliği çıkarıp günlük kıyafetlerimden birini giydim. Sonra hemen bavulu yere koyup fermuarını açtım. Sonrada içine gerekli herşeyi koydum. Bavulu alıp evden yavaş adımlarla çıktım.
Evden birkaç adım uzaklaşınca durdum ve son kez evime baktım.
Terminale geldim ve otobüslerden birine bindim. Camdan Sinan'ı gördüm. Bağırıyordu.
"Eliiiff... Gitmee! Eliif."
Yüreğim parçalanıyordu. Otobüs yavaşça hareket etti. Ayağa kalktım.
"Şoför Bey. Durun. İnmek istiyorum."
Durdurdu ve indim. Kendimi Sinan'ın kollarının içinde buldum.
"Sen benden ayrılsanda ben seni bırakmayacağım."
"Sinan. Bırakmak zorundasın. Bir daha görüşmeyelim."
Dedim ve yanından ağlayarak gittim. Sude'nin evine gidip zile bastım.
- Elif. Seni çok özledim. Neredeydin?
- Girebilir miyim?
- Tabi.
Girdim. Salona geçip oturduk.
- Ne oldu?
- Sorma. Başımda büyük bir bela var.
- Ay Elif. Çatlatma insanı da söyle.
Ona herşeyi anlattım.
- Ee.
- E si, ben Sinan'dan ayrıldım.
- Nee? Kızım sen iyi misin? Sinan'dan niye ayrılıyorsun?
- Ben onu seçtim. Ama düğüne giderken kararımı değiştirdim. Yarına kadar sürem var. Ya onu seçeceğim, ya da beni öldürecek.
- Polise gitsene. Sinan biliyor mu Ahmet Tuğrul'u?
- Evet. Onunda babasını öldürmüş.
- Ama o Engin deyince tanımış, gerçek adı Ahmet Tuğrul?
- Sinan'a sordum. O hep adını Engin olarak değiştiriyormuş.
- Peki adını neden değiştiriyormuş?
- Galiba polise haber verirsek gerçek kimliğini gösterip kurtulmak içinmiş.
- Bu kararı birlikte verelim.
- Tamam. Sence hangisini seçeyim?
- Bence Sinan'a geri dön. Sonra Sinan ile İstanbul'dan taşının.
- Bilmem ki.
- Bence bana güven sen.
- Olmaz. Ben... Sinan'a bir daha dönmeyeceğim.
- Gel inat etme. Sen de onu seviyorsun.
- Olmaz Sude. Gidersem kendim giderim. Ki gidecektim de...
- Neden gitmedin?
- Sinan'ı bırakamadım. Ben otobüsteyken "gitmee" diye bağırıyordu.
- Bak. Kendin söylüyorsun, bırakamadım diye.
- Sude uzatma. Ayrılmam gerekiyordu, ayrıldım.
- Ben senin için söyledim.
- Teşekkür ederim beni düşündüğün için. Ben artık gideyim.
Sude'nin yanından ayrıldıktan sonra yolda yürürken de düşünüyordum.
Bir insan sırf ölmemek için sevmediği biriyle olabilir mi?
_____
Arkadaşlar! Okuma sayısı 206, ama oy ve yorum sayısı çok az. Beğenmediğiniz yerleri söyleyin ki ben de düzelteyim.
Bu arada son cümledeki sorunun cevabınıda alayım.
İyi okumalar!