Multimedia: Elif'in gelinliği ve alyanslar
Evet desem Burak var. Hayır desem hayatım boyunca mutsuz olurum. Ama ben Sinan'a hayır diyemiyordum. Burak ne yaparsa yapsın bizim mutluluğumuza engel olamayacaktı. Kararımı vermiştim. Sinan'a baktım.
"E-Evet. Bu sefer seni seçiyorum. Burak ne yaparsa yapsın bizim mutluğumuzu bozamayacak. Hayatım boyunca pişman olmak istemiyorum."
Tebessüm etti.
"Tamam o zaman ben seni ararım. Kaçta çıkacaksın?"
"14:00'da. 3 dakika kaldı."
"Tamam."
Dedi ve heyecanla gitti. Bende sınıfa girdim.
"Hazırlanabilirsiniz."
Dememle herkes çantasını sırtlandı. Zil çaldı ve hepimiz çıktık.
Okulun bahçesinden çıktığımda telefonumun sesi geldi. Çantamdan çıkarıp ekrana baktım. 'Sinan' yazıyordu. Hemen açtım.
"Alo Elif neredesin?"
"Okulun bahçesinden yeni çıktım."
"Orada bekle."
"Neden?"
Demem boşaydı. Çünkü kapatmıştı. Epey heyecanlanmış. Nasıl bu kadar çabuk geldi bilmiyorum ama gelmişti. Arabaya binip kapıyı kapattım.
"Artık düğünü hemen yapalım Elif. Yine bir aksilik çıkmasından korkuyorum."
"Tamam. Bende korkuyorum."
"2 Mayıs olur mu?"
"Olur."
"Hadi o zaman alışverişe."
Dedi ve arabayı sürmeye başladı. Ben camdan dışarıyı izliyordum. Bir süre sonra bir gelinlikçinin önünde durduk.
Arabadan indik ve içeri girdik. Birbirinden güzel gelinlikler vardı. Aralarından iki tanesini çok beğendim. İkisinide denedim. Biri yakışmadı. Diğeri harika oldu.
"Bunu almak ister misin?"
"Evet. Bu güzelmiş."
"Bunu alıyoruz."
Dedi Sinan satıcıya bakarak. Az sonra gelinlikle birlikte gelinlikçiden çıktık. Sinan'ın evine gidip davetiyeleri hazırladık. Telefonum çaldı. Arayan Sude'ydi.
"Afedersin. Bunu açmam gerekiyor."
Başıyla onaylayıp davetiyelere devam etti. Bende mutfağa gittim ve açtım. Açıkçası endişelenmiş olmalılar. Eve 3 saat geciktim.
"Alo."
"Alo. Elif neredesin sen? Merak ettik. 3 saat geciktin."
"Sana harika haberlerim var. Sinan ile evleniyoruz."
"Çok sevindim. Harika bir haber bu. Düğün ne zaman?"
"2 Mayıs"
"Tamam. Evde görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonu kapatıp Sinan'ın yanına gittim. Davetiyeleri bitirip dağıttık. Şimdi tek eksik mekân ve yemekler. Sinan ile düğün salonlarını teker teker gezdik. Bir tanesi harikaydı.
Bembeyazdı. Hafif yüksek olan yerde nikah masası duruyordu. Yukarıda renkli ışıklar saçan lambalardan vardı. Duvarlardan belli aralıklarla konulmuş sarmaşıklar sarkıyordu.
Buraya karar verdik. Yemekleri de ayarladıktan sonra ben eve geldim. Sude ve Ece hemen gelinliğe baktılar.
"Elif bu harika." Dedi Sude.