Multimedia: Sude
- Benim dizim var bugün.
- Ne dizisi? Dini programlar aç.
- Yok. Onlar sıkıcı.
Biz kavga ederken annem içeri girdi.
- Ne oluyor burada? Hiç yakışıyor mu size?
- Anne dini kanal istedim, ama Sude dizi izleyecekmiş.
- Kısa bir yolu var. Televizyon izlemeyin!
- Ne yapalım Mehtap Teyze?
- Oynanacak çok şey var.
Anneme hak verdim. Zaten televizyon nedir ki? İçinde insanların olduğu ve vaktini boşa harcamanı sağlayan bir kutu.
- Bencede. Hatta şimdi yatalım. Geç oldu.
- Tamam.
Yattık.
______
Sabah kalktık. Kahvaltı için mutfağa gittik. Kahvaltı yaptık. Sonrada Sude gitti. Ben de dışarı çıktım. Yolda Sinan ile karşılaştım.- Selamun aleyküm.
- Aleyküm selam. Şeyy dünkü o kız kimdi?
- Haa o mu? Namaz kılmayı öğrenmek istiyormuş. Bende kabul ettim.
Yüzümde tebessüm belirdi.
- Şeyy. Elif... Beraber yemek yiyelim mi?
Çok sevinçliydim. Gittik ve oturduk. Garson yanımıza geldi ve menüyü verip gitti. Biraz inceledikten sonra Sinan bana baktı.
- Ne yemek istersin?
- Benim için farketmez.
Garsonu çağırdık ve yemekleri yemeye başladık.
"Şeyy... Aslında.. Benn..."
Hayret. Genelde böyle yapmazdı Sinan?
- Ben seninle olmak istiyorum. Benimle evlenir misin?
Ben ne söyleyeceğimi bilemedim. Öyle mutluydum ki...
- E. Evet.
Yemeklerimiz geldi ve yedik. Sonra biraz yürüyüş yapmaya başladık. Yaparken bir adam aniden arabadan inip beni bayılttı. Sonra arabaya soktu. Sinan bile durduramadı.
Gözlerimi açtığımda hapise benzer bir yerdeydim. Küçük demir çubuklu pencereden gelen az bir güneş ışığı dışında her yer karanlıktı. Bir tane adam içeri girdi. Tabi ben ona bakmıyordum. Bana doğru geldikçe ben geri gidiyordum. Sonra duvara geldiğimi farkettim.
"Neden kaçıyorsun? Korktun mu?
"Ne istiyorsun benden?"
"Biz senden ne isteyelim? Sinan'dan istiyoruz."
İçeri bir adam daha girdi.
"Yusuf. Patron geldi."
"Tamam geliyorum."
O gidince bana döndü.
"Seninle sonra görüşürüz."
Dedi parmağını sallayarak... Sonrada çıktı.
Sinan'dan
Hemen Sude'yi aradım. Polise gitti. Sonrada Mehtap Teyzeyi aradım. Resmen çıldırdı kadıncağaz. Aslında herkes cesur olduğumu söyler. Ama ben sevdiklerime zarar vermek isterlerse cesur oluyorum. Sude polislerle birlikte yanıma geldi.
- Sinan Elif'i nereye götürdüler?
- Bilmiyorum. Ama onu bulmamız lazım.
Sonra polislere döndüm ve...
"Onu hemen bulun ne olur!"
"Merak etmeyin! Onu bulacağız. Arabanın plakasını ve rengini gördünüz mü?"
"Rengi siyahtı. Yanlış hatırlamıyorsam plakasıda ****** dı."
"Bir gelişme olursa haber veririz."
Gittiler.
Elif'ten
Bu adamların bana zarar vermesinden korkuyordum. Aslında Sinan'ın beni kurtaracağını biliyorum ama insan bir tedirgin oluyor. Tekrar o adamın gelmesinden korkuyordum. Adı Yusuf'tu galiba. Küçük dar camdan dışarı bakıyordum. İçeri üç tane adam girdi. İçlerinde Yusuf'ta vardı.
- Patron, işte kız bu.
- Demek Sinan'ın sevdiği kız sensin?
Hayır demek istiyorum ama eğer dersem yalan söylemiş olacağım.
- Evet.
Dedim sessizce. Başım ise öne doğru eğikti. Dışarıdan polis sesleri geldi.
"Kızı bırakın! Teslim olun!"
"Eyvah! Polisler geldi!"
"Yusuf kızı al!"
Yusuf'un beni tutacak olması beni korkutmuştu. Beni aldılar ve aşağı indik. Sinan beni gördü.
"İşte oradalar!"
Polisler hemen yanımıza geldi.
"Bırakın kızı!"
Beni sıkıca tuttular. Arkadan bir polis gelip Yusuf'un ve diğer hırsızların kafasına silah dayadılar. Sonrada onları götürdüler. Bende koşup Sinan'a sarıldım.
"Çok korktum."
"Tamam. Korkma artık. Hepsi geride kaldı."
Şeklinde beni teselli etmeye çalıştı. Beraber eve gittik. Sude hâlâ endişeliydi.
"Tamam Sudee. Korkma artık. Hadi görüşürüz."
Dedim ve içeri girdim. Annem sevinçle bana sarıldı.
"Kızım..."
Bende ona sarıldım.
"Anneciğim..."