Buluşma saati yaklaştıkça midemdeki kasılmalara engel olamıyordum. Yatağımda kalktım ve aynanın karşısına geçtim. Amacım nasıl göründüğüme bakmak değildi. Sehun'un beni neden beni çağırdığını anlamayacak kadar salak değildim.
Bitirmek istiyordu, kesin olarak aramızaki arkadaşlık dahil her şeyi bitirecek ve beni sen daha iyilerine layıksın diyerek teselli edecekti. İronik olan şuydu ki bunu, başladığmız yerde yapacak olmasıydı. Bana deneyelim mi dediği yerde daha bir hafta bile geçmeden bitirelim diyecek olması dudaklarımın acı bir tebessümü misafir etmesine neden oluyordu.
Aynadaki baygın bakışlarımla olan bağımızı koparttım ve odamdan çıkıp, annemlere görünmeden kendimi dışarıya attım. Bir de onlara bi saatte nereye gittiğimi açıklayamazdım.
Basketbol sahasına yaklaştıkça yavaşlayan adımlarım, içimdeki geri dönme isteğine rağmen ilerlerken, Sehun'u potaya atış yaparken görünce durmuştu. Sahanın etrafına sarılan çitlere yaslandım ve Sehun'u izlemeye başladım. Terleyen saçlarının her zıplayışta havada savruluşu, kol kaslarının dalgalanışı ve tüm bedeni ile izlenesi görünüyordu. Spor dergilerindeki mankelere taş çıkaracak bir fiziği vardı ve bir haftalığına da olsa benim erkek arkadaşım olması, olmayan egomu tatmin ediyordu.
Sehun'u böyle sabaha kadar izleyebilirdim fakat artık yapılması gereken konuşmayı geciktirmenin bir faydası yoktu. Sahasını kapısını açmamla demir yığın gıcırtı ile hareket etmiş ve Sehun'un bana dönmesine neden olmuştu.
Gözlerimiz buluşunca bir kaç saniye birbirinde takılı kalan bakışmamız, ilk Sehun'un gözleri kaçırmasıyla son bulmuştu. Ben inatla gözlerimi gözlerinden çekmedim ve üzerine doğru yürümeye başladım.
Sehun'da bana doğru gelince, sahanın ortasında, aramızda üç adımlık mesafe kala durmuştuk.
" Seni dinliyorum." Dedim, bir saniye bile gözlerinden bakışlarımı çekmeden. Gözlerinde oluşan her duyguyu görmek istiyordum. İçimdeki avcı bir umut belki gözlerimde pişmanlık bulurum diye tetikteydi.
"Ayak üstü mü konuşacağız?" Sadece saatler önce duyduğum sesi bu kadar özlemem, ne kadar normaldi? Daha dün birlikte saatlerce yürümüşken, beraber vakit geçirmişken ve hatta el ele bile tutuşmuşken, onu bu kadar özlememin aşktan başka açıklaması var mıydı?
"Burada buluşmak isteyen sendin Sehun. Oturmak isteseydin bir kafe ismi verirdin. Ahh dur, yoksa beni görünce acıdığını hissettin ve bu ayrılma ayak üstü halletmek vaz mı geçtin?"
Sahada gezintiye çıkan gözleri sonunda benimkileri bulduğunda, ifadesiz bakışları beni boşluğa düşünüyordu. Hiç mi umut yoktu Sehun?
"Ben senin üzülmeni istemiyorum Luhan."
Sehun, sanki elindeki en geçerli ayrılma nedeni buymuşcasına konuştuğunda gözlerimi devirmekten alıkoyamadım kendimi. Hatta sesli bir kahkaha bile atabilirdim ama bunu diğer söyleyeceklerine saklıyordum.
" Sana, senin beni üzdüğünü düşündüren ne?"
"Belki henüz üzmedim ama üzebilirim."
"İhtimaller üzerine mi konuşacağız Sehun?"
" Konuşmak bir şeyleri değiştirmeyecek Luhan, aramızdeki şey bitti"
Sinirle soludum, başımı sağa çevirdim.
"Şey." diye mırıldandım alaycı bir tebessümle." Hiç başlamamış aslında." Dedim fısıltıyla ve Sehun'a son bir kez bakıp, sahadan çıktım.
Gözlerime dolan yaşlar, görüşümü bulanıklaştırsa da hızımı kesmeden yürümeye devam ettim. Nereye gitiğimi bilmiyordum ve önemi de yoktu zaten. Sadece koşmak, çığlık atmak ve deli gibi ağlamak istiyordum.
Ayaklarım beni, kafamı dinlemek için sıklıkla gittiğim gizli yerime götürmüştü. Gizli yerim diyordum çünkü bu yerin ailem ve arkadaşlarım bilmiyordu.
Ayaklarımın altında ezdiğim çalılar, geceye ses katarken, uzaktan gelen sokak lambasının ışığı sayesinde yönümü buluyordum. Genelde gündüz vakti geldiğim bu yere gece gelmek beni biraz ürkütse de rahatça anlayabileceğim tek yer burasıydı.
Oturacağım büyük taş parçası görüş açıma girdiğinde adımlarımı hızlandırdım ve üzerine oturdum. Üstü düz ve 5 cm yüksekliğinde bir taştı. Dalları yere alan bir ağacın, dalları ve gövdesi arasındaydı. Yani ağacın yanından geçen birisi, dikkay etmediği sürece beni göremezdi.
İçimdeki acıyı saldım ve hıçkırarak ağlamaya başladım.
Neden böyle olmak zorundaydı? Onun o salak bahanelerine inanmıyordum! Bir şeyler olmuştu biliyordum fakat ama önüne çıkan ilk engelde benden ayrılmak isteyişi, sinirlerimi daha da bozuyordu.
"Salak!" Diye bağırdım yüksek sesle. "Gerizekalı, aptal kafalı!"
"Bana mı diyorsun?"
Arkamdan gelen yabancı bir erkek sesiyle yerimden sıçrarken, ayağa kalktım ve hemen savunma pozisyonu aldım.
"Sen de kimsin!"
Sizce, Luhan'ın gizli yerindeki diger kişi kim? Ben final senaryoları kurgularken nereden çıktın olum sen ya ajdkslhdk Ama yine de finale çok kalmadı diyim dedim kdkdlbs
Yorum yapın, litfen hjkldjsk

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DESKTEXT!//HUNHAN
FanfictionFizik dersinde canı sıkılan Luhan, elindeki kalemle sıraya anlamsız şekiller karalıyordu. Sonra aklına, arkadaşı Kyungsoo'nun yaptığı ve ona ballandıra ballandıra anlattığı şey geldi. Neden olmasındı? Eline ispirtolu bir kalem aldı ve sıranın üstüne...