15 gün sonra...
Yüzüne değen güneşin sıcaklığıyla uyandı. Kolunun biri kocası tarafından esir alınmış, iki koca el sımsıkı sarmıştı. Tebessüm ederek elini saran elleri sıktı. Yanında olması ona tarifsiz bir muttluluk veriyordu.
Olayların ertesi günü tekrar evlenmişlerdi. Ama İpek Miran'a kırgın olduğundan aynı odada kalmak istememişti. Her gün sabahtan akşama kadar Miran'ın yanında duruyor onun bakımıyla ve sağlığıyla alakadar oluyordu. Bunları yaparken mümkün mertebe Miran'la göz göze gelmiyor, konuşmuyor sevgi gösterilerine karşılık vermiyordu. Geceleri kendi odasına gidiyor, orada kalıyordu. Bu duruma kimse bir şey diyemiyordu, herkes İpek'i haklı buluyordu. Bunun yanında gün geçtikçe hem genç adam hem de İpek yıpranıyordu.
Bu tam 10 gün böyle sürmüştü. Miran 5 gün önce kendi adına verilen yemekte herkesin önünde İpek'ten özür dilemiş, ondan affetmesini istemişti. İpek bunu şaşkın bir sevinçle karşılamış, her zamanki ağır tavrını koruyarak özrü kabul etmişti. O günden beri İpek çok sevdiği kocasıyla birlikte kalıyordu. Miran'ın uyanık olduğu her vakti birlikte geçiriyorlardı.
Elinin kıpırdamasıyla kocasına döndü, uyanmış mahmur bir şekilde ona bakıyordu. Dirseğinin üzerinde yükselerek gülümsedi. Yanağına bir öpücük kondurdu.
"Hmm..." diye mırıldandı Miran, o da gülümsüyordu.
Dudağını ısırarak "Günaydın." Dedi İpek.
Kafasını kaldırarak İpek'in yanağından öptü "Günaydın bi' tanem."
İpek kalkmak için hamle yaptığında Miran elini bırakmadı.
İpek kaşlarını hafifçe çattı "Bir şey mi istiyorsun?"
Miran diğer eliyle de İpek'i göğsüne çekti "Seni istiyorum."
İpek kıkırdadı "Ben zaten seninim."
"Tenin tenime deysin istiyorum, sesin kulaklarımdan gitmesin, gözlerin gözlerimden ayrılmasın. Sensiz değil günüm saniyem olmasın. Ben yeterince sensizliği tattım."
İpek Miran konuşmaya başlayınca çenesini ellerinin üzerine koymuş, kocaman gülümsemesiyle kocasının içini ısıtmıştı. Son cümlesinden sonra İpek'in gülümsemesi solmuştu.
Miran kaşlarını çatarak "Ne oldu?"
İpek ellerini kocasının gür saçlarına götürdü, yer yer beyaz teller çıkmıştı. İyice güçten düşmüştü adam, yüzü çökmüş yemek yiyemediğinden zayıflamıştı. O yiyemeyince İpek de yemiyor, bu nedenle o da zayıflıyordu. Miran'ın ağrıları artmıştı. Geceleri ağrıdan kıvranıyor, bazen inliyordu.
"Ben de sensizliği tattım. Ömrümün geri kalanında da sensizliği yaşamak istemiyorum."
Miran'ın da yüzüne hüzün oturmuştu. O da elini karısının omzuna düşen saçlarına götürdü.
"Hadi ama, daha bunları düşünmek için çok erken. Ölmedim daha."
Gülümsemişti adam, İpek de gülümseyerek kocasının alnını öptü. Miran dudaklarını öpmek için uzandığında İpek doğruldu.
"Yasak biliyorsun."
Miran of çekti "Seni çok özledim."
İpek yataktan kalkmıştı "Ben seni çok daha fazla özledim ama olmaz, öldürür Zümrüt Anne beni."
Miran kahkaha attı. İpek de gülerek banyoya yöneldi. İpek elini yüzü yıkadıktan sonra dağınık saçlarını koca bir topuz yapmış banyodan çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka Takımı-2
General FictionHayatı düzensizlikten ibaretti. Birileri aynı satranç oynar gibi hayatına yeni kişiler sokup çıkartıyordu ve onun yapabileceği hiç bir şey yoktu. Önünde keskin bir viraj vardı şimdi de. Ya çarpıp yok olacaktı, ya dönüp yeni yollar bulacaktı.