''Baekhyun.... bir dakika durur musun lütfen ? '' Sesi koridorda yankılanmıştı Hei'nin.
O az önce lütfen mi demişti ? Eğer lütfen dediyse kesin bir derdi vardı.
''Yine ne istemeyi planlıyorsun Hei '' Bıkkın tavırla arkasından seslenen kadına döndü Baekhyun.
'' O hasta.. onu kurtarmak zorundasın. Basın burada. Böyle bir hastanede o hastanın olmasını pek hoş karşılamıyorlar. Eğer o adam ölürse hastaneye olan güven kaybolur. İflas edemem anlıyor musun beni? Elini çabuk tut! '' Yine emir vermekten vazgeçmiyordu.
''Seninle aramdaki en büyük fark bu işte. Sen bencilsin. Sırf hastane için mi kurtaracağım onu ? Eğer seni bitirecekse ölsün daha iyi. ''
Hei içindeki öfkeyi dışa vurma çabası içerisine girmişti. Ani bir hareketle karşısında ona donuk bir ifadeyle bakan adamı ittirmişti. Baek ise bir anlık denge kaybıyla sırtını duvara çarpmıştı. Hei Baekhyun'un üstüne yürüyerek konuşmasına kaldığı yerden devam etti.
''Bana bak Baek...Sana hala deli gibi aşık olmam hiçbir şeyi değiştirmez. O hasta ölürse ve ben bu hastaneyi kaybedersem sende diplomanı kaybedersin. O aşkla yaptığın işin insanları öldüren acemilere kalır. Razıysan benim için sorun yok."
Hei Baek in zaafını biliyordu. O insanları kurtarmaya endeksli bir adamdı. İnsanların birkaç saat de olsa daha fazla yaşamasını sağlamaktı en büyük amacı. Bu sefer atak sırası Baek de idi. Hei'nin boğazını sıkıp onu duvara sabitlemişti bile.
''Beni hafife alıyorsun küçük şeytan. Tırnak kadar zekayla beni oynatabileceğini mi düşündün sen ? Sana acıyorum gerçekten.''
Baek Hei'yi bırakıp odasına doğru ilerledi. Aksi takdirde büyük kavga çıkar kanla biterdi ve hastane bunun için uygun bir ortam değildi.
Mavi... Huzur bulduğu rengi odasının duvarlarında görmek güzeldi. Her şeye rağmen Hei onu iyi tanıyordu ve bu odanın dekorasyonu gerçekten çok hoşuna gitmişti. Beyaz sandalyeler kocaman beyaz bir dolap ve lacivert deri koltuk. Lacivert Hei nin en sevdiği renkti ve şu huzurlu ortamda bile kendini hatırlatmayı başarmıştı. Belki biraz uyku Baek'e iyi gelebilirdi. Koltuğa uzanıp orada uyuyakalmıştı.
Aradan geçen 1 saat boyunca deliksiz uyumuş ve bu uyku ona asırlar gibi gelmişti. Huzurla uyansa da koltukta uyumak omuzlarını ağrıtmıştı. Kollarını biraz haraket ettirip kendine gelmeye çalıştı. Aklına hastası gelince odadan çıkıp kontrol etme amacıyla karantina odasına ilerledi. Ama gördüğü manzara pek hoşuna gitmemişti.Odada bir hareketlilik vardı. İçeriye yönelip söze girdi."Neler oluyor burada?"
"Bay Byun... hastayı kaybediyoruz maalesef." Ekibin doktoru Chanyeol durumu söyleyince Baek bir an için soğuk terler hissetmeye başlamıştı.
Monitördeki çizgiler zikzaklı halinden düze dönünce oda da o ses yakınlanmıştı. Sürekli ve tiz bir ses.... Doktorun anonsuyla olayları farkına vardı Baek.
"Ölüm saati 17:52"
"Tekrar deneyin şok falan verin. Doktor olan sizsiniz yaşatın şu hastayı! Ölmesine izin veremezsiniz! " Ses tonu tüm katta yankılanmaya yetmişti.
"Üzgünüm herşeyi denedik ama hastayı kaybettik. Bayan Park... Ona siz mi söyleriz yoksa ben ölüm raporunu teslim edeyim mi?" Doktorun sorusu üzerine durumun ciddiyetini bir kez daha farkına vardı.
"Sen raporu hazırla bana ver benim söylemem daha uygun."
Baek elinde hastaya ait ölüm raporuyla odasından çıktı. Hei'nin sakin bir anında olması için dua etti. Kapıyı tıklatıp yavaşça içeri girdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salgın
FanficBilmediği bir virüsle savaşmıştı...Sırf ona virüs kadar yabancı biri için. (Baekhyun OC) ✒️ 19/02/2019 _ 00/00/0000