KİRALIK AŞK
2. Sezon 1. Bölüm
(Ömer iç ses)
"Başladığım yere geri dönüyorum, sanki yine aynı şeyler kaldığı yerden beni bekliyor gibi...O gün orda hayatımın aşkı dediğim kadının yüzüne bile bakmadan... Bakamadan gidişimin üzerinden 1 koca yıl geçmemiş gibi sanki. Onsuz... Defne'siz 365 gün, halbuki saatleri sayardım onsuz geçen. Benden sonra ne olduğuyla hiç ilgilenmedim. Herkes, herkes bana yalan söylemişti; ailem, dostlarım ve en önemlisi Defne, benim Defne'm... Ömer'in Defne'si... Ama bende onlara yalan söylemiştim giderken, yani dolaylı yollardan da olsa ben söyletmiştim. O kadar öfke doluydum ki bilhassa Defne'ye karşı o da benden nefret etsin istedim, ama benim gibi acı da çeksin istedim bu yüzden herkes gibi o da benim Fikret ile birlikte olduğumu, onun yanına gelip, onun ile birlikte yaşadığımı zannediyor, oysa onu new york'a geri döndüğü günden beri görmedim. Her şey yalan olsa da; şu kiralık aşk meselesi, sonra 200 bin lira... Her şey yalandı belki ama biliyordum Defne'nin aşkı da en az benimki kadar gerçekti ama ben bu yalanların gölgesinde o masada ona "EVET" deyip hiç bir şey olmamış gibi yapacak, yapabilecek bir adam değildim. Şimdi eve dönerken geri döndüğümde karşılaşacağım manzaradan ölesiye korkuyorum. Defne'yi bir başkasıyla düşünme fikri etime iğne gibi batıyor resmen. Belki de çoktan gitmiştir, belki de manisaya dönmüşlerdir ya da hala beni seviyor ve bekliyordur. Bunları düşünmem çok saçma sanki onu affedebilirmişim gibi, sanki suçlu benmişim gibi "
ömer tüm bu düşünceler içerisinde boğulmuşken anons sesi duyuldu. İstanbul uçağı kalkışa hazırdı.
-----
(Defne iç ses)
"Hala ayna karşısında saçlarını tararken Ömer'i düşünüyor olmazsın Defne... Gözlerini kapattığın her saniye onu düşünüyor olamazsın... Arkasına bile bakmadan, seni bir kez olsun dinlemeden Fikret'in kollarına koşan o adamı her gece rüyanda görmen yetmiyormuş gibi... Sonra o kapısına gittiğinde sana söylediklerini ne çabuk unuttun... Evet kızgındı belki ama sözleri çok ağırdı üstelik aşağıladı da seni... Bunları düşünme artık sen artık Ömer'siz bir passionis'in Baş tasarımcısısın onun koltuğunda oturuyorsun. Ondan kalanlarla değil üstelik, onsuz çok yol katettin ... Bir de kendine yalan söylemeyi bıraksan..."
o sırada kapı çaldı
Esra: Ablaaa koş Kerim abi geldi seni almaya
Defne: Geliyorum 5 dakikaya
Kerim ile bir tasarım yarışmasında tanışmışlardı. İlk andan beri Kerim'in ilgisinin ve alakasının farkında olsa da Defne artık kalbine birini almayacağını... alamayacağını biiyordu ve bu yüzden bir çok kez edilen üstü kapalı ilanı aşkları görmezden gelmiş bir başkasına göz ucuyla bakmayı bile Ömer'e ihanet bilmişti.
Bir kaç dakika sonra aşağı inen Defne kerim ile birlikte passionis yolunu tutarken o gün içinde uzun zamandır hissetmediği heyecanı hissetmişti... Bir yıl öncesinde bıraktığı heyecan...
-----
Ömer uçaktan inince ne yapacağını nereye gideceğini bilmiyordu. Bir yıl kadar kısa bir sürede kendisine ufak çaplı bir iş kurmuş zaten o işin uzantısı olan bir görüşme için istanbula gelmişti. yani işini bitirip hemen geri dönecekti... Kimseyi görmeden, karşılaşmadan... on dakika sonra uçağı indiğinde hava alanından bir araba kiraladı. Arabaya biner binmez sanki kendi üzerindeki hakmiyetini kaybetmişti. Doğruca Defne'lerin oturduğu mahalleye sürdü arabayı. mahalleye geldiğinde geri dönmek istedi. Ama yapamıyordu, biraz bekledikten sonra arabadan indi yoldan geçen yaşlı bir amca ve koluna girmiş otuzlu yaşlarında olan kadını durdurdu
ömer: pardon bir şey soracaktım, Türkan hanımlar vardı burda oturan hala burdalar mı?
amca: Taşındılar onlar evladım kızları evlenince onlar da taşındı
Ömer saniyeler içinde beyninden vurulmuşa döndü, gözleri karardı, elleri titredi adeta soğuk terler boşaldı vucudundan tam bu sırada otuzlu yaşlarındaki kadın söze girdi
kadın: Dedeciğim ne yaptın karıştırıyorsun. Kusura bakmayın yaşlılık işte. Defne'leri diyorsunuz değil mi?
Ömer: EE evet
kadın: onlar hala burdalar Dedem başkasıyla karıştırdı, kimsenin evlendiği filan yok
Ömer derin bir ohh çekti adeta yeniden dünyaya gelmişti. Teşekkür edip hızla ordan uzaklaştı. aklında bin tane soru vardı. Ölecek gibi hissetmişti kendini başka bir sözcük tarif edemezdi bu durumu adeta ölümdü bu. Daha sonra oteline gidip üstünü değiştirdi ve Manu'daki iş görüşmesine gitmeye hazırdı. Manu olmasını istememişti ama karşısındaki adam ısrarcıydı daha fazla diretmek de Ömer açısından çok yakışıksız olacaktı.
-----------
Defne ve Kerim şirkete geldi. Ömer ve Defne'nin aksine yasemin ve sinan evlenmişti gayet de mutlulardı. Hep beraber sinan'ın odasında toplandılar
Sinan: Defne geldiniz mi. Bakın aman diyim bugün ki iş çok önemli ne yapın edin bağlayın olur mu
Defne: Merak etmeyin sinan bey, gayet iyi hazırlandık hatta onlar bizimle çalışmak isteyecekler
Yasemin: sana güveniyorum Defne
Sinan: Bakın unutmayın saat 3 de manu da aman ha
Kerim: merak etmeyin sinan bey o iş bizde
(Defne ve Kerim odadan çıktıktan sonra )
sinan: Hiç içime sinmiyor bu adam yasemin
yasemin: kim kerim mi? işinde bir numara Defne'yle de çok uyumlular
Sinan: öyle de şey işte biliyorsun her ne kadar Ömer bey bizi silse de
Yasemin: sinan, merak etme Defne'nin başka bir yöne baktığı yok, beni asıl şaşırtan Ömer
Sinan: Ben inanmıyorum ya var orda bi şey
bu sırada Telefon çalar sinan bakar ve yasemine döner
Sinan: yandık koray geliyor, tatili bitmiş Neriman hanım ve necmi beylerle beraber dönüyorlarmış
yasemin: pek özledim diyemeyeceğim
(birlikte gülüşürler )
--------
Saat 14:50'dir Ömer gelmiş ve bir kadeh şarap siparişi vermiştir. Görüşme yapacağı adam İstanbul trafiğini hesap edemediği için geç kalmış ve defalarca arayıp özür dilemiştir. Ömer Girişe direkt olarak bakan bir masada oturuyordur. yaklaşık on dakika daha bekler ve üç iş adamı ve iki kadın girer. uzun bir masaya otururlar kendisi de daha önce böyle toplantılar yaptığından bir kaçına aşinadır. ama saniyeler sonra kalbine adeta bir ok saplanır eşikte görünen kişi Defne'dir. O kızıl saçları, porselen teni ve şahane gülümsemesi ile Defne. Defne gelir gelmez o uzun masadakiler ayağa kalkarlar ve tek tek tokalaşırlar. Tamamiyle başka biridir bu Defne, Ömer tanıyamaz. Ömer düşünceleri ile boğuşurken fazlaca ilgili bir şekilde Defne ile ilgilenen bu adamı (Kerim) farketmiştir hemen. ama o kadar çok şeyi aynı anda düşünüyordur ki, kıskançlık bu hissettiği Özlem duygusunun yanında söz sahibi olamaz. Defne beş dakika sonra masadan kalkar ve lavobaya doğru yönelir. Ömer'i görmemiştir. Ömer arkasına yaslanıp beklemek ister ama yapamıyordur bir türlü kendisini kontrol edemiyordur. En sonunda dayanamaz ve kalkar.
Lavobaya gitmek için köşeyi döndüğü o an Defne ile karşılaşır adeta Deja vu olmuştur
(Defne iç ses)
"Restoran'a girdiğim o an daha ilk saniye onu gördüm... şarap kadehi elindeydi ama o beni görmedi ilk önce... sonra beni farketti ve kadehini yavaşça bıraktı. Artık ürkek Defne değildim ve o benim onu gördüğümü bilmiyordu... Ömer... lavobaya gitmek için yerimden kalktığımda dedim ki 'Geleceksin Ömer, peşimden geleceksin' ve geldi işte karşımda"
(Ömer iç ses)
"İşte karşımdasın, aşık olduğum kokusunu, tenini, her şeyini özlediğim Defne'm işte karşımdasım. Ama sanki bakışların, onlar sen değiller. Ürkek değiller bana karşı, sonra yanakların hiç kızarmadı ve eskisi gibi aşkla bakmıyorsun daha çok adını koyamadığım bir şekilde bakıyorsun..."
Defne: Ömer... Merhaba (elini uzatır)
Ömer: merhaba (Elini yavaşça sıkar ve ikiside gizledikleri duygularını elektriklenen elleri sayesinde ele verir bir kaç saniyeliğine ve Defne elini hızla çeker)
Defne: Burdasın? yani istanbulda?
Ömer: Evet bir iş için geldim. Akşam döneceğim
Defne: He iyi iyi...
Ömer: Evet... ( Böyle hiç bir şey demeden 5-10 saniye kalakalırlar)
Defne: Neyse ben döneyim malum iş, seninde işin var zaten hoşçakal
Ömer: (yutkunur) Nasılsın?
Defne: (Nasılsın mı dedi o Nasılsınmış Berbat bi haldeyim Ömer iyi oldun mu) İyi iyi sen?
Ömer: ( Seni çok özledim ama çok da kızgınım nasıl olabilirim ki) iyi iyi bende
Defne: Ee iyisindir tabi, iyi olmamak için hiç bir sebep yok ki
bu sırada hızla yanlarından geçen garson Tepsiyi devirir ve Ömer sıcak tabağın Defne'ye değmemesi için onu hızla duvara çeker ve birbirlerine bir nefes kadar yakındırlar.
Defne ilk defa o an kızarır, nefes alış verişi bile farkılaşmıştır kalbi çok hızlı atıyor ve gözleri Ömer'in dudaklarından başka bir şey görmüyordur. Ömer ise ondan daha farklı değildir gözleri bu şahane kadının gözlerinden dudaklarına gidip sonra tekrar gözlerine gidiyordur. Onun olduğu, birlikte oldukları o geceyi anımsar. Elmalar... Cesur Defne... Yere dökülen şeker... Her şey, o an , her şey orda sanki tekrar yaşanıyordur. Ömer daha fazla dayanamaz ve Defne'nin elini tutar
Ömer: Gel benimle
Defne: Ömer bırak
Ömer: Gel dedim konuşacağız
Ömer sürükleye sürükleye manudan Defne'yi çıkarır. Tam kapıdan çıkarken kerim onları görür ve masadan müsade isteyip o yöne ilerler. Defne ve Ömer kapıdadır
Defne: Ne yapıyorsun sen ya, hayır ne yapıyorsun yani
Ömer: Sen de istiyordun gördüm gözlerinde
Defne: Neyi gördün he neyi adama bak ya oh sen git Fikretlerle takıl sonra gel
Ömer: o iş öyle değil
Defne: nasıl ? ay yada yok bırak umurumda değil
o sırada kerim dışarı çıkar
Ömer: umurunda değil he
Defne: evet Değil
kerim daha "Def...." diyemeden Ömer Defne'nin dudaklarına yapışır. Defne biraz bocalamıştır Ömer'i itmek istiyordur ama yapamıyordur. Dudakları büyük bir özlemle adeta yağmurun toprağa değişi gibi birbirlerine değdikleri her an bu iki ölü bedeni yeşertiyordur. Aşk öyle bir mucizedir işte zaten biz de mucizelere inanmak istemiyor muyduk?