Merhaba! İlk hikayemin ilk bölümünü de yazmış bulunmaktayım. Umarım eğlenerek okursunuz. Ben eğlenerek yazdım. Şimdiden keyifli okumalar dilerim :) kendinize iyi bakın. Hatam olmuşsa da affola :) sizi seviyorum...Yeni odama ve yeni hayatıma merhaba deme günümdü aslında bu gün ama ben oturmuş karalar bağlıyordum. Neden mi? Çünkü eski hayatıma veda etme günümdü bu gün aynı zamanda. Zar zor edindiğim arkadaşlarımı, evimi, eski şehrimi bırakıp buraya gelmişken benden ne bekliyordunuz ki başka? Oturup iyi oldu ya böyle devam edeyim hayatıma dememi mi?
Önümde ki eşyalarımı ağlayarak doldurduğum kutulara tekrar ve tekrar acıyarak baktım.Ayağıma takılan eşyalarımdan birine bir küfür daha savurdum. İnanın bunu yeni okulumu gördüğüm de yüz milyon kez falan tekrarlamış olmalıydım.
Ne? Ben de okulumun her tarafı soluk siyahla boyanmasıydı güzel olabileceğini düşünebilirdim! Ama okulum tehlikeli gözüküyordu fazla tehlikeli.
Hele annemin okulumu gördükten sonra ki tepkisi aklıma geldikçe gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Hayla şu an ağıt yakıyor olmalıydı benim gibi. "Ben Alya mı o okula göndermem! Kızımızı ya sokaklarda uyuşturucu satarken ya da barda pis işlerle uğraşırken mi bulalım Kemal!" diye babama iki saat yakındı ama nafile. Okulu ilk gördüğüm de benim gözlerim dolu dolu olmuş ve sürekli akmaya çalışan sümüğümü engellemeye çalıştığım için annemin iki saatlik okulumla ilgili yakınmalarını dinleyememiştim.
Annem harbi çok patavatsızdı. Onun sayesin de artık okula gitmekle gitmemek arası tereddütlerde kalmıştım. Gitmek zorunda olduğumu farketmem fazla zamanımı almamıştı tabi ki. Babamın otoriter sesi hem beni hem annemi susturmaya yetmişti. "O okula gidilecek" adlı uzun bir konuşmada ondan dinlemiştim.
Ah size şöyle anlatayım. Babam öğretmen olduğu için Antalya yani eski oturduğum yerden buraya yani Ankara ya tayini çıkmıştı ve evet buradayız! Bütün okullar kaydını doldurduğu için de ben de o okula kalmıştım! Adı bile tuhaf. Kurtuldu lisesi.
Galiba o okuldan mezun olduğum da kurtulmuş olarak geçicekti adım. Adamlar bunu düşünerek koymuş olmalılardı adını. Okul aklıma geldikçe pek te haksız sayılmazlardı.
Gözlerimin tekrar dolmasına lanet ederek odamı-yeni odamı- düzenlemeye başlamıştım ki ablamın cırlamaları kulaklarım da doldu.
"Ya anne! Ben Alya'nın odasını istiyorum bu oda onun kinden küçük!" diye yakınmaya başlamıştı benim odamı süzerken. Bu kız harbi beni sinir ediyordu ya! Yok canım tabi ki benden bakımlı ve seksi ve güzel ve kurnaz ve-tamam onu övmeyi kesmeliydim- sinirimi bozmuyordu manyak mısınız(!)
"Sus be yeter ki cırlama veririm od-" derken karşı apartmanda ki bir çocuk görüş alanıma girdi. Allahım bu da ne? Yarı tanrıça falan mı? Hayır hayır belki de yeryüzüne indirilmiş bir melek! Ay tamam bu çocuğu melek kostümünün içinde düşündüğüm de de fazla yakışıklı olunca öyle bir benzetme yapmış olabilirim.
"Bu odayı asla sana vermiycem" diye mırıldandım hayla karşımda ki apartmanda ki çocuktan gözlerimi alamazken.
"A - ama daha demin vericem demiştin!" diye böğründü ablam. Ona hışımla dönüp,
"Ama şimdi de vermiycem diyorum hadi yaylan" dedim şirince sırıtarak. Sonra tekrar arkamı dönüp biskolata reklamlarından fırlamış çocuğa baktım.
"Neye bakıyorsun sen öyle?!" diye çığrınıp ayak seslerinden yanıma doğru geldiğini anladığım ablama dönüp ellerimle vücüdunu iteklemeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTALIK
Teen FictionBen Alya Gökdemir; Hayatında kimseye güvenemeyen, ürkek ama bir o kadar da güçlü, bu güne kadar kimseye muhtaç olmayan ama bir o kadar da tutsak olan.. Yine de ezik kalıbından bu yaşıma kadar kurtulamayan. Çok asi ve ablamın deyimiyle "erkek" gibi...