En az 10 kere falan içimden karıştıra karıştıra okuduğum fatihanın sonuna geldiğim de tekrar okusam mı diye düşünmedim değil. Zamanı durdurdular sanki. Çocuk hayla bana bakıyordu ben ona. Berilin bakışları ikimizin arasın da mekik dokuyordu . Sanki şansımın üzerine kuş sıçmıştı. Ben böyle şanssızlık görmemiştim.
En sonun da çocuk ayakta dikilmekten yorulmuş olmalı ki yerine geçmek için yürümeye başladı. Giderken esmer bir kız kalkıp onun dudaklarına bir öpücük kondurdu. Hoca bakışlarını kaçırıp onları umursamamış gibi görünmeye çalıştı.
Oha ama yani. Hoca var burada! Gerçi burasının okul olduğunu pek düşünmüyordum. Bu çocuğun sevgilisi yok muydu? Aldatıyor muydu kızı? Vay şerefsiz. Onlara küçük Emrah gibi baktığımı fark edince hemen gözlerimi kaçırdım. Sonun da çocuk yerine geçtiğin de düzeltiyorum önüme geçtiğin de sesli bir şekilde yutkundum.ÖNÜME GEÇMİŞTİ! DÜN PENCEREYE ONUN İÇİN YAPIŞTIĞIM ÇOCUK ŞU AN ÖN SIRAM DA OTURUYORDU! BENİM ÖNÜMDE!
Tamam anladık Alya çocuk önüne oturdu sus. İçimde ki otuzbirci konuştuğun da gözlerimi devirdim. Şu an mal mal ayakta dikildiğimin farkına Beril beni oturmam için çekiştirdiğin de vardım.
"Kızım burası kurtuldu lisesi hangi akla hizmet ayağa kalkıyorsun sen?" dedi Beril. Evet onun farkına da şu önümde ki namızsız kızı öptüğün de varmıştım.
"Sessiz ol Beril hoca kızıcak!" diye uyardım ona doğru fısıldayarak.
"Hayla hoca diyor ya!" diye sitem etti o da. Hoca duymuş olmalı ki-çünkü benim yarım saatten az bir zaman da elde ettiğim arkadaşım resmen böğürerek konuşuyor- bize doğru baktı.
"Bir şey mi dedin Beril" dedi Berile gözlüklerini düzeltip dik dik bakan 30 ların da olan tıfıl kadın. Ufak tefek bir şeydi. Açıkcası ne bekliyordum ki Matamatiğe biscolata reklamlarından fırlamış bir adam gireceğini mi? Herhalde öyle biri girse matematiğe aşık olurdum. Ya daaa matematikçiye.
"Evet dedim keşke matematiği sevmediğimizi anlasanız artık da diyorum, ama kimse siklemiyor" dediğin de ağzım iki karış açık kaldı. Ne demişti o? Hem de hocaya karşı! Bütün sınıf gülerken önümde ki bakmaya utandığım çocuk kulaklığını takmış bütün dünyadan soyutlanmıştı. Gözlerini yumup müziğin ritmine göre parmaklarını sıraya vuruyordu.
Allahım ne kadar da güzel hatlara sahipti öyle. Hafif çatılmış kaşları, yumduğu gözlerinden uzanan uzun kirpiklerinin gözlerinin altında ki bıraktığı gölge, dalgalı saçlarının dağınıklığı, kiraz gibi dudaklarının hafif aralık olması ve hafif gözüken inci gibi dişi, elmacık kemikleri ve köprücük kemiklerinin belirginliği....
Allahım neden bu kadar kusursuz bir teni ve üzerine yapışan tişörtünden belli olan baklavaları vardı ki? Kol kaslarına baktığım da da titrek nefesimi dışarıya verdim. Berile doğru resmen yapışmıştım çocuğa bakmak için. Beril beni hafif ittirip önde ki çocuğu gösterip kaş göz yaptı. Ben de kaş göz yapıp "ne diyon gülüm?" demeye çalıştım. O da yine kaş göz yapınca ben de yapmaya çalışıyordum ki Beril en sonun da kaşlarını çatıp beni kendine çekti.
"Hayırdır kızım ne bakıyon çocuğa yiyecek gibi?" dedi fısıldayarak. O duymasın diye sessiz konuşmasına mı sevinsem yoksa yakalanmanın verdiği utancımı yaşasam diye düşündükten sonra gözlerimi kaçırdım.
"Sadece şey yani bizim apartmanın karşısın da oturuyor ve ne biliyim şaşırdım" dedim kem küm ederek. Ay yavrum ya hiç sorma dün gördüm ve etkilenip gece gündüz ona bakmak istedim mi deseydim?
"Sadece o kadar olduğuna emin misin?" dedi imalı imalı bakarak. Tekrardan gözlerimi kaçırıp "evet" diyip başımdan savurdum.
Hoca en son Beril' in laflarına 'terbiyesiz' deyip geçmişti. Yani ne bekliyordum ki? Burası yüzüncü kez falan söylüyorum galiba ama kurtuldu lisesiydi. Hocalar öğrencilerden korkuyor olmalıydı. Ben de korkmuyor değildim. Şöyle etrafıma baktığım da neredeyse bütün kızların tırnaklarını törpülemeye çalışmasını veya oje sürmeye çalıştığını gördüğüm de fikrimi değiştirdim. Allah aşkına kung fu biliyordum tırnağı kırıldığın da kavgayı yarı da kesicek kızlardan korkmam saçma olurdu. Erkekler de bir kıza vurmazdı. Sanırım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTALIK
Teen FictionBen Alya Gökdemir; Hayatında kimseye güvenemeyen, ürkek ama bir o kadar da güçlü, bu güne kadar kimseye muhtaç olmayan ama bir o kadar da tutsak olan.. Yine de ezik kalıbından bu yaşıma kadar kurtulamayan. Çok asi ve ablamın deyimiyle "erkek" gibi...