The Guy Who In My Dreams

1.4K 25 9
                                    

Gözlerimi gözlerine kenetledim ve zümrüt yeşilinde kayboldum. Ona doğru yürüdüm ama her çaba sarf edişimde sanki hiç adım atmıyormuşum gibi aynı yerde duruyordum. Kapalı olan kanatlarını açtı ve gülümsemesiyle beni ısıttı. "Uyanmalısın." Hala gülümsüyordu. "Neden bunu yapıyım ki?" Bu sefer tüm dişlerini göstererek güldü. Yanıma geldi ve eliyle yanağımı okşadı. "Çünkü taşınıyorsunuz." 2 adım geriye gitti ve ardından gökyüzüyle bütünleşti.

Gözlerimi aniden açtım ve yataktan fırladım. Taşınıyoruz. Koşarak tuvalete gittim ve aynanın karşısına geçip kendime baktım. Gözüm boynumdaki kuş tüyüne gitti. elime aldım ve "Bu da neyin nesi?" Ardından aklıma gördüğüm rüya geldi. Güldüm "Saçmalık." İşimi hallettikten sonra dün gece hazırlamış olduğum iki çift kıyafeti üzerime geçirdim ve converselerimi giydim. Saçımı öylesine topuz yaptım ve aşağı indim. "Günaydın sevgili ailem."dedim somurtkan bir şekilde. "Taşındığımız için üzgünsün ama orada da bir hayatın olucak Mon." "Umarım olmaz."dedim ve önümdeki bir kase dolusu yulaf ezmesine iğrenerek baktım. Önceden sevdiğim şey şuan midemi bulandırmaya yetiyordu. Zorla olsada yedim ve "Ben arabaya geçiyorum." "Tatlım Jackson'ı da yanına alır mısın?" Anneme cevap vermedim ama "Hadi gel Jackson."dedim. Elimi tuttu ve gülümsedi. "Eğer hiç arkadaşın olmassa, beraber arkadaş olabiliriz." Gülümsedim ve arabanın kapısını açtım. "Tabiki olabiliriz." Kucağıma aldım ve koltuğuna oturttdum. Daha 3,5 yaşındaki çocuğun -bebeğin- normal koltuğa oturması yasaktı. Bende arabaya geçip cam kenarına oturdum ve kulaklığımı taktım. "HEY HERMIONE BAKSANA!!!" Kulaklığın tekini çıkardım ve "Ne va-" Elinde bir kuş tüyü tutuyordu. "Şuna bir bak! Pegasus tüyü!" Güldüm ve "O bir kuş tüyü şapşal." Elime aldım ve "Çok yumuşak." dedim ve ardından koltuğun cebine koydum. Camdan yağmuru seyretmeye başladım. Çok garipti. Bu ikinciydi. Ardından düşünmeyi bıraktım ve kulaklığı kulağıma geri takıp müzik dinlemeye devam ettim.

3 saat sonra anca yeni evimize varabilmiştik. Burası güneşli ve sıcaktı. Arabadan indim ve Jackson'un elinden tuttum. Annem bana göz kırptı ve elindeki koliyle içeri girdi. "Parka gidelim mi?" O sırada elimle 2 blok ötedeki parkı göstermiştim. "Oluuur!" Parka geldiğimizde banka oturdum ve Jackson'u izlemeye başladım. "Mon,salıncağa binmeme yardım et!" "Emredersiniz kralım." Yanına gittim ve salıncağa tam oturtucakken gözüm salıncaktaki kuş tüyüne ilişti. Elime aldım ve montumun cebine koydum. Salıncağa oturtturduktan sonra banka geri oturdum ve kuş tüyünü elime alarak, montumu çıkardım. Bu 4 saatte gördüğüm 3.kuş tüyüydü. Derin bir nefes aldım ve dikkatlice inceledim. Normal bir kuş tüyüydü işte. "Ne kadar güzel." Aniden şıçradım ve yanıma baktım. Gözlerim aniden 2 çift yeşil gözle karşılaştı. Gülümsedi ve "Ben Harry." Tanıdıktı. Fazla tanıdıktı. "Ben Hermione ." "Vay canına ailen büyük bir Harry Potter fanı olmalı." "Nefret ederler." "Vay canına." Kafamı salladım ve Jackson'a baktım. Yanındaki kız çocuğuyla oyun oynuyordu. "Eee anne olmak için fazla küçük değil misin?" "O benim kardeşim.." dedim kaşlarımı kaldırarak. "Afedersin." "Peki ya sen baba olmak için genç değil misin?" "O kardeşim. Hem 19 yaşındayım." "Hala gençsin." "Ama reşitim." "Bende." Sanki birbirimize kafa tutuyorduk. Bir yandan Jackson'a göz kulak olup, Harry'yle konuşup, onu nereden tanıdığımı düşünüyordum. "Daha önce Wolverhampton'da bulundun mu?" "Hayır, kuş tüyüne bakabilir miyim?" "Efendim?" "Kuş tüyüne bakabilir miyim?" "Tabii" Şaşırmıştım çünkü sıradan bir kuş tüyüydü.

O an aklıma rüya geldi. Harry'nin suratına dikkatlice baktım. Rüyadaki melek sanırım şuan yanımda oturuyordu.

GUARDIAN OF HEAVENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin