-İki Gün Sonra-
Okulda her yerde Harry'nin gözleriyle karşılaşıyordum. Artık o zümrüt gözlere bakmaktan bıkmıştım. Gidip onunla komuşmam gerekiyordu fakat cesaretimi toplayamıyordum. En sonunda Luke'un cesaretlendirmesiyle yanına gitmiştim.
"Harry..."dedim başımı eğip. Başımı kaldırdığımda dudaklarıma bakıyordu. Ama bu sefer amacının beni öpmek olmadığını biliyordum, o göz teması kurmakta zorlanıyor ve genellikle dudaklara bakıyordu. Artık bundan emindim. "Mon."dedi. Yutkundum ve "Sanırım biraz fazla tepki verdim, üzgünüm."dedim dudak büzerek. "Şey aslında bende biraz ileri gittiğimi düşünüyorum, o sözleri söylerken kırılacağını düşünmemiştim."dedi. Elini saçlarının içinden geçirdi ve "Zaten sorunu atlattım."dedi. Ardından bir şeyler mırıldandı. "O zaman barıştık?"dedi gözleri parlayarak. "Pekala."dedim gülerek. Kolunu uzatınca koluna girdim ve koridorda beraber yürümeye başladık. O bana huzur veriyordu, o benim ilacımdı...
-Harry'nin Gözünden-
Koluma girdiğinde kalp atışlarım hızlanmıştı. Deli gibi gülmek istiyordum ve bunu yapmamak için kendimi zor tutuyordum. O an Hermione'ye baktım. Bana aşık olduğunu biliyordum. Bunu hissedebiliyordum az da olsa. Düşüncelerini okuyabiliyordum, kalp atışlarını duyabiliyordum. Özellikle benle beraber olduğunda duymamak imkansızdı. Onunda beni hissetmesini istiyordum. Onunla olduğumda kalp atışlarımı duymasını istiyordum. Düşüncelerimi okuyup onu nasıl sevdiğimi anlamasını istiyordum. Kendisini benim gözümden görmesini istiyordum, onu nasıl güzel gördüğümü bilmesini istiyordum. O kendini güzel bulmuyordu, bunu biliyorum. Fakat o kadar göz kamaştırıcı ki bir film niyetine onu her gün seyredebilirim, gözlerimi ayırmadan, kırpmadan, sıkılmadan... Ben kimseye böyle duygular beslememiştim. Hermione beni büyülüyordu. Üzerimde bir etki yaratmıştı. Sanırım ben deliler gibi aşık oldum.
***
Eve gittiğimde Niall koltukta sızmıştı ve diğerlerinden haber yoktu. Acıkmıştım ve o an aklıma bir fikir gelmişti. Hermione nugün ailesinin büyükannesine birkaç günlüğüne gittiğini ve evde tek olduğunu söylemişti. Kendimi arabanım yanında buldum ve hemen evine doğru sürdüm.
-Hermione'nin gözünden-
Eşofmanım ve pijama üstüm dediğim Guns n' Roses tişörtümü giyip aşağıya indim. Midem kazınıyordu ve ben sabahtan beri bir şey yememiştim. Telefonumu elime almış tam pizzacının numarasını çevirmiştim ki kapı çaldı. Gözlerim zümrüt yeşili gözlerle buluştuğunda istemeden de olsa güldüm. Elinde tam 2 tane pizza kutusu taşıyordu ve içeri girdi. "Hemen yemeğe başlamalıyız."dedi. Ona Neden direkt içeri girdin diye bağırmayacaktım çünkü içeri girmesini istemiştim. Gülümsedim ve "Tamda pizza söyleyecektim ama gerek kalmadı, kurtarıcı meleğim burda."dedim. Tabakları masaya koydum ve bardaklara Kolayı doldurdum. Ardından Harry'ye baktığımda elindeki pizza'dan eser yoktu. Güldüm ve bende bir parça aldım. Sanırım doymayacaktım.
Pizza bittiğinde karnımı tuttum ve "Ne çok yedim!"dedim. Ardından "Pişman değilim."dedim. Cidden lezzetliydi. Harikaydı. Muhteşemdi. Ayrıca Harry ile barışmamızda beni mutlu etmişti. Sanırım bu vakitten sonra ayrılamayacağımızı anlamıştım.
Harry'nin yanında film getirdiğine inanamıyordum. Bunu kesinlikle izlemeliyiz desede The Notebook'u izlemiştik. Film bittiğinde gözlerimi açamıyordum, hem çok yemek yemiştim ve bu beni mayıştırmıştı hemde film seyrettiğimiz için uyumamı tetiklemişti. "Hermione"dedi kalın sesiyle. Mırıldandım. Kucağına aldı ve yukarı çıkarmaya başladı. Sırtım yatakla buluştuğunda gözlerimi açtım ve "Yanımda olmanı istiyorum."dedim. Yanıma uzandığında başımı göğsüne koydum ve sarıldım. "Seni seviyorum."diye fısıldadı ve başıma bir öpücük kondurdu. "Bende, iyi uykular."dedim ve onun kollarında huzurlu bir şekilde uyudum.
Sabah olduğunda gözlerimi açtım ve üzerimde ki kola baktım. Gülümsedim ve başımı yastığa geri koydum. Bana arkamdan sarılıyordu ve bu çok huzurluydu. Ona doğru döndüm ve burnuna bir öpücük kondurdum. Anında gözlerini açtı ve gülümsedi. Gamzesine dokunduğumda başını biraz oynattı ve tam hizzama geldi. "Günaydın."diye mırıldandı ve kafasını koynuma gömdü. Bukleleriyle oynamaya başladım.
Ve sonra düşündüm:
Tek istediğim Harry'ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUARDIAN OF HEAVEN
FantasyZümrüt gözleriyle beni himayesi altına aldı. Sadece bana bakıyordu. Her ne kadar bakışlarımı ondan çekmeye çalışsamda bunu beceremiyordum. Eliyle çenemi kavradı ve dudaklarıma bir opücük kondurdu. Ardından yok oldu. Bir anda. Bir hayal miydi? Tabik...