Esila sanki yıllarca uykusuzmuş gibi çok derin uyuyordu.Saat akşam 8'e geliyordu, Esila kapı zilinin o iğrenç sesiyle uykunun en tatlı yerinde birden yataktan fırladı ve koşarak kapıyı açtı. Gelen Esra'ydı tebessüm ederek "akşam yemeği için seni bekliyoruz hazırlan hemen üst kata gel." diyerek gülümsedi ve hızlı adımlarla geri gitti. Esila hazırlanmak için tekrar yatak odasına ağır ve uykulu bir şekilde giysi dolabının kapağını açtı. Bu sersemlikle beyaz bir tsört ve blue jeanı hemen alarak giyindi. Yatağın karşısındaki büyük boy aynasının karşısına geçerek "Bundan sonra artık her şey çok farklı olacak." diyerek telefonunu aldı ve yemeğe gitmek için kapıya yöneldi. Birden duraksayarak içinden 'acaba o ne yapıyor.' diye düşünerek tebessüm etti. Sanki Mert'in de O'nu düşündüğünü hissedercesine. Bu sırada üst katta ne yesek konusu vardı. Buket ve Esra yemek yapmayı bilmedikleri için sürekli dışardan yiyorlardı ve artık dışardada yiyecek hazır yemekte kalmamıştı. Buket ve Esra ne yiyeceklerine bir türlü sonuca varamıyorlardı, bu durum komik bir hal almıştı ki kapı çaldı. Buket kapıyı açtı gelen Esila'ydı. Buket Esila'yı görür görmez "mükemmel nedenne yiyeceğimizi Esila söylemiyor hem bizim içinde farklılık olmuş olur. " diyerek göz kırptı Esra'ya. "bana uyar neden olmasın" dedi ukala bir tavırla ve devam etti " kızı içeri almazsan ağaç olacak." diyerek kahkaha attı. Buket şaşkınlıkla "Ah kusura bakma bir an daldım." diyerek devam etti "açız aç!" diye gülmeye başladılar. Esila hemen içeri girerek salondaki büyük renkli koltuklardan birine oturdu. Esra sevecen bir tavırla Esila'nın yanına oturarak menüye bakmaya başladılar. Esila "bakarak olmayacak iskender yiyelim kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir." diyerek gülümsedi. Buket hemen telefonu alarak "dostum 3 iskender yolla her zamanki yere." diyerek kapattı, sipariş vermiş olmalıydı. Esra "umarım geç gelmez." diyerek uzun holden geçip mutfağa gitti. Arkasından da Buket birlikte yemeğin yanına meze ve içecek hazırlamak için. O sırada evi geziyordu ve salonda bulunan boydan boya cam olan pencerenin önüne ellerini koyarak derin bir nefes çekti sanki yılların yükünü atıyormuşcasına. Hızlı geçen yılları, çocukluğunu, anne ve babasının nasıl olduklarını büyük bir dalgınlıkla düşünüyordu.O kadar dalmıştı ki düşünürken ne kapının çaldığını ne de Buket'in ona seslendiğini duymuştu. Tüm bunları İstanbul'un sessiz ama çığlık çığlığa, karanlık ve bir o kadar da aydınlık gökyüzüne bakarak düşünüyordu, arkasından bir el yumuşak O'nu ürkütmeyecek kadar narin bir şekilde koluna dokunan Buket "O kadar dalmışsın ki sesimi duymadın, yemek geldi sıcak sıcak yiyelim" dedi emin bir ses tonuyla. "Yemeğin gelmesine sevindim açlıktan ağlayabilirdim birazdan" diyerek ortamı yumuşatmak amacıyla, sanırım başardı da herkesin yüzünü gülücükler kaplamıştı. "Bu işin içinde olduğuna ağlamıyorsunda aç kaldığına mı ağlıyorsun?" diyen Esra elindeki bardak ve çatallarla holden içeriye doğru ilerledi yüzünde gülücüklerle. "Bu işimiz ama aç kalmak tamamen eziyet. Aç ayı oynamaz biliyorsun Esra." diyerek masaya otururken Esila "Haklısın Esila sende Haklısın Esra." diyerek devam etti Buket "Bu konuşmayı yapmaya kalkarsak asla yemek yiyemeyiz çünkü iki tarafta haklı kendi fikrimce." diyerek masaya geçti. Yemek nefis kokuyordu sanki aylardır yemek yememişler ve sanki yemekle ilk defa buluşuyormuş gibi hepsinin gözü kocaman açıldı ağır çekimde ilk lokmalar alındı. 15 dakika içerisinde yemekler bitti ve sıra masayı toplamaya geldi. Buket ve Esra yavaşça sandalyeden kalkarak ağır adımlarla koltuklara uzandılar. "Bizim Türklerde bir söz vardır bilir misiniz arkadaşlar?" diyen Esra'ya karşılık olarak Esila ve Buket kafalarını 'hayır' şeklinde iki yana döndürerek ona baktılar. "Hee bilmiyorsunuz yani?" diye uzatarak "Ben yedim Allah arttırsın sofrayı sona kalan toplasın." diyerek kahkaha attı. "Benim için problem yok arkadaşlar." diyerek masayı toplamaya başladı. O sırada Buket ve Esra koltuklara uzanıyorlardı. Buket'i rahatsız eden bir şey vardı. "Lanet gelsin şu telefona batıyor bildiğin." diye söylenerek masanın üzerine bıraktı sertçe. Esila mutfakta bardak ve tabakları temizledi çöp atıcakken baktı oldukça birikmişti. Çöp poşetini kovadan çıkarırken kısık bir sesle "Dostum sadece adım Ajan işim ise temizlikçi." diyerek çöpü alıp daire kapısının önüne bıraktı. Eve gideceğini söylemek için salona girdiğinde ikiside uyumuştu. Esila koltuğun kenarında duran polar battaniyeyi alarak üzerlerine örttü, masanın üzerinde duran telefona anımsatıcı seklinde uyuduklarını ve uyandırmak istemediğini bildiren 10 dakikada bir bildirim gönderen mesaj bıraktı ve usulca çöpü de alarak evden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖTÜNÜN İYİSİ
Dla nastolatkówİçimdeki iyiği çıkar! Bu beni ya öldürecek ya da yaşatacak!