Selam gençler ✋☺😂 Nasılsınız? ☺ İlk zamanlar illaki eksiklerim olur, affedin☺😂
- Keyifli okumalaaar😚😂
##########İnsanlar senin ne hissettiğini hiçbir zaman tam olarak anlayamaz. Yanında olmaya çalışırlar, seninle mutlu olur seninle üzülürler. Ama bilirsin ki onlar bir yere kadar varlar. Çünkü senin yaşadığını onlar yaşamıyorlar. İyiki de yaşamıyorlar, ben çok zor dayanıyorum. Hatta dayanamıyorum bile, onlar nasıl dayanacaklardı? Allah kulunu dertlerle sınarmış, benimde sınavım bu oldu. Dayanmak zorundayım. Başarmam gerek. Annem ve abim için bunu yapmak zorundayım. Kolay olmayacak biliyorum. Çok zor geçecek bu günler. Ama geçecek. Yavaş yavaş. Bi şekilde geçecek. Geçmesi gerekiyor. Ben mucizelere inanmazdım aslında. Ama şimdi inanıyorum, daha doğrusu inanmak istiyorum. İnanmak istiyorum çünkü başka türlü çıkamam bu bataklıktan. Resmen kuyunun dibindeyim. Sağa gitsem karanlık sola gitsem karanlık. Yukarı çıkmak istedikçe iyice aşağı çekiliyorum resmen. Ben debelendikçe daha çok batıyorum. Nasıl olacak bilmiyorum ama bi şekilde toparlayacağım. Toparlamam gerek çünkü. İçimden toparlamak gelmese de toparlamam gerek. Evet belki aylardır sürekli ağlıyorum, acı çekiyorum yada kendime zarar veriyorum ama bunları da geri bırakacağım. Annemin gözlerine her baktığım da ağlamayacağım mesela gün geçtikçe. Nasıl olur, gerçekten olur mu onu da bilmiyorum. Ama ben uğraşacağım. Çünkü en güzel seyler; her şey bitti dediğimiz anlarda başlar, demi? En güzel şeyler, en güzel şeyler, en güzel şeyler. Sahi; en son ne zaman güzel şeyler yaşadım? Galiba 1 yıl önce kadar falan. O lanet gün yaşanmadan önce. O, gitmeden önce. O, hayatımda hala varken. O, en son bana derin bakan gözleriyle baktığında. O gün olmuştu olanlar. O lanet olası saçma sapan günde. Babamdan, nefret ettiğim günde. Olay gününü hatırladım bi'an. İçim ürperdi. Tekrar nefret ettim hayattan. Tekrar söz verdim kendime; ölene kadar ondan 'başkası' olmayacak.
O lanet gün '27 Nisan 2015';
Sabah uyandım, rutin işlerimi hallettim. Zile basılınca hemen kapıya koştum. Aynada kendime son kez bakıp kapıyı açtım. Yine, tüm yakışıklılığı ile karşımdaydı sevdiğim adam. Yine, tebessüm ediyordu o pürüzsüz yüzü. Yine yeniden aşık etti beni kendine. Bende tebessüm ettim, kocaman sarıldım, kokusunu içime çektim." Hadi, acele etmemiz gerekiyor. Bizimkiler cafeye çoktan gitmişler bizi bekliyorlar, ölümsüzlük suyum" dedi. Her zaman öyle seslenirdi zaten bana. Adım Bengisu, anlamı ölümsüzlük suyu. Oda bana öyle derdi işte. Sen oldukça ölmem ben, ölümsüzlük suyumu buldum.' Derdi. "Tamam çantamı alıp geliyorum, Çınar'ım." Dedim. Gülümsedi yine. Yahu adam, bu kadar güzel gülümsemesene. Kalp bu. Dayanmıyor bu güzelliğe.
Çantamı alıp çıktım evden. O, çoktan geçmiş arabaya beni bekliyor. Hemen bindim bende. Yanağıma uzun bi' buse bıraktı. Her zamanki cafeye vardık 10 dakika sonra falan. Batu, Göktuğ, Ali, Elçin ve Ayşem bizi bekliyorlar kahvaltı için. Doğrusunu söylemek gerekirse hiçbirinden haz etmem. Hepsi zengin, egolu, tahammül edilemeyecek kişiler. Ama Çınar onları dostu olarak gördüğü için, bende onları sevmeye çalışıyorum işte. Naparsınız, aşk bu. Selamlaştık hepsiyle. Boş sohbetler falan. Erkekler kaç kızı kullanıp attıklarını, kızlar da kaç erkekle çıktıklarını falan söylüyor. Sıkılmıştım yine ama Çınar'ıma belli etmiyorum tabi ki. "Sinemaya gidelim mi kankiler?" Dedi Göktuğ. Kankiler düşsün başına. Tamam sakinim. Herkesten onayladığı cümleler çıkınca Çınar bana baktı. 'Olur' anlamında başımı salladım. Tebessüm etti, yine! Allahım sana geliyorum.Cafeden çıktık, tam arabalara geçiyoruz. Bi'an da patırtı koptu. Önce silah sesi sonra bağrışmalar. Tepki veremedim, kaldım öylece. Ne olmuştu ki? Silahtan çıkan kurşun nereye, kime isabet etmişti? Kendime gelmeye çalışıp, arkamı döndüm hafif. Çınar?! Yerde, kanlar içinde, gözleri gözlerimde. Ayaklarım neden hareket etmiyor? Neden şu iki adım öteye gidemiyorum? Birisi kolumu tutunca kendime geldim. Kimin kolumu tuttuğuna bakmadan yanına koştum, sevdiğim adamın. "Çınar, olmayacak sana bi' şey. Gözlerini kapatma tamam mı, sevdiğim?" Dedim ellerimle yüzünü avuçlayıp. Yine tebessüm etti. Zar zor konuşmaya çalıştı. "Korkma güzelim, korkma ölümsüzlük suyum, olmayacak bi' şey." Dedi. Ğozümden bi' damla düştü yüzüne. "Biriniz hemen ambulansı arasın!" Diye bağırdım. "Aradık zaten Bengisu, sakin ol." Dedi Ayşem. Neyin sakinliğinden bahsediyordu bu kız? Çok geçmeden ambulans geldi, gittik hastaneye. Hastaneden içeriye girince istemsiz titredi vücudum. Nefret ederim hastanelerden. Yüreğim yaralı bu konuda. Her neyse. Ameliyata aldılar Çınar'ımı. Göz yaşlarımı durduramıyorum artık. Titriyordum. Ali geldi yanıma " Merak etme Bengisu. O seni bırakıp gitmez, gidemez. Ulan o ibne şaka yapıyor yine bize. Yarın kalkar ayağa." Dedi ve gülümsedi burukça. Tepki vermedim. Kaç saattir bekliyoruz, bilmiyorum. Biz beklerken Çınar'ın ailesi geldi ama Hafize teyzenin - Çınar'ın annesi- tansiyonu falan çok düşünce bayılma tehlikesi geçirdi. Onlarda özel odada beklemek istediler. Bizde ameliyathanenin önünde bekliyorduk.
Doktor çıktı 'kırmızı büyük harflerle ameliyathane yazan' beyaz kapıdan. " Ameliyat iyi geçti diyemem maalesef. Kurşun kalbin hemen altına isabet etmiş. Çok riskli bi' ameliyat oldu. Biz elimizden geleni yaptık." Dedi. Durdu bi kaç saniye. Bi' şeyler söylemek istercesine kafasını kaldırıp bana baktı. "Ama siz her şeye hazırlıklı olun, tek yapacağınız şey dua etmek." Dedi ve gitti. Sanırım beynim 'tepki verme' işlevini yitirmişti bugün. İdrak etmeye çalıştım doktorun dediklerini. Kocaman bi' kahkaha attım. Sonra Batu'yu omuzlarından ittirip "Herşeye hazırlıklı olur diyor lan! Her şeye hazırlıklı olun." Diye bağırdım. Siyah uzun saçlarımı çekmeye başladım. Sürekli ağlıyor ve bağırıyordum. Göktuğ geldi yanıma sıkıca kucakladı. "Sakin ol Bengisu, olmaz ona bi' şey. Merak etme." Dedi gülümseyerek.
Hemşireler Çınar'ımın yoğun bakıma alındığı söylediler. Doktora konuşup -ikna etmek için 15 dakika uğraştım- yoğun bakıma girdim, sevdiğim adamın yanına. O güzel suratı bembeyaz olmuş. Kanı çekilmiş sanki. Hafif pembemsi dudakları toprak rengine dönmüş gibi. Ne oldu sana güzel tebessüm eden adam? Yanına gidip elini tuttum. "Bırakmazsın demi, Çınar'ım? Beni bırakmazsın. Adın gibi çok uzun yıllar yaşayacaksın sen, beraber yaşayacağız, değil mi? Gidemezsin, Çınar. Gidemezsin, sevdiğim." Hıçkırıklara boğularak ağlıyordum artık. Onu kaybetmenin düşüncesi bile mahvetti beni.
Bağlı olduğu monitör ötmeye başladı uzun uzun. Ne olduğunu anlamadım en başta. Çınar, elimi sıktı çok hafif. Elimi sıkmadı belki de. Ben öyle hissettim, bilmiyorum. Sonra tebessüm etti yine, sevdiğim adam.
'''İnanır mısınız? Tebessüm ederek öldü; kadının, sevdiği adam.'''
##########
Yahu şu kapak konusu -_- Bu konuda hiç yetenekli değilim, biliyor musunuz? 😐😂 Arkadaşıma yaptıracağım, inşAllah güzel bi' şey çıkar ortaya.☺ iki güç güne yapar herhalde 😂 Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın gençler✋😘☺😂
