Aramızda iki yaş olmasına rağmen Nazra ve ben çocukluktan beri çok iyi arkadaştık aslında. Arda'nın çocukluk yıllarındaki görüntüsünün aksine Nazra hep kızları peşinden koşturan yakışıklı oğlan çocuğu olarak boy gösterirdi aramızda. Onu on beş günden fazla aynı kız ile yan yana göremezdiniz. Bağlanamamak gibi bir sorunu vardı. Hayatın ta kendisiyle çocukluk yıllarından beri dalga geçer kafasına hiçbir şeyi takmazdı. Bizim aksimize o turizm yerine kimya okumaya karar vermiş ve eğitimini Amerika'da iyi bir üniversitede tamamlamıştı. Türkiye'ye döndüğünde işin başına geçmek yerine arada sırada hissedarı olduğu şirketlerin yönetim toplantılarına katılmış, genellikle magazin basınının baş malzemesi olan bir playboya dönüşmüştü. Gözlemlediğim kadarıyla son yaşadığımız olaylar onu 180 derece değiştirmişti. Antalya'da neler olup bitmişti bilmiyorum ama o kızı kollarının arasına alıp, "Ambulans!" diye bağırırken küçük bir çocuk gibi ağladığını görmüştüm. Yaşadığımız büyük kayıptan sonra ise o mavi renkli gözlerindeki şeytani ışık sönüp gitmişti. Gelenlere teşekkür etme faslı başladığında benim bir saattir izlediğim Antalya'daki kızı yeni fark etmişti. Ona doğru yürümeye başladığında Arda peşinden gidiyordu ki onu kolundan tutarak engellemiştim. Nazra'nın fark etmediği şeyi sanırım ben fark etmiştim. Kız onun için deli divane oluyordu. Nazra da ona sırılsıklam aşık olmuştu ama farkında değildi. Cenazeden beri ara ara bir yerlere dalmış, boş boş gülümserken yakalıyordum onu fakat o bunun farkında değildi. Adım kadar eminim ki o esnada o kızı düşünüyordu. Nasıl bu kadar emin olduğumu merak ediyorsanız söyleyeyim. Nazra o kıza tıpkı Arda'nın bana, Nisa'nın da Efe'ye baktığı gibi bakıyordu...
***
O minik bedenini kollarımın arasında sıkı sıkı tutuyordum. Sanki kollarımı gevşetirsem uçup gidecek ya da ben bir rüyadan uyanacakmışım gibi hissediyordum. Hayatımda ilk defa böyle hissediyordum... O yanımda olmazsa aldığım nefes değersiz gibi geliyordu. Onda beni bu kadar etkileyen şeyin ne olduğunu ise hâlâ çözememiştim. Onun gözlerinin içine belki de bu üçüncü bakışımdı ama ben o gözlerden gözlerimi ayırmak istemiyordum. Kalbim dörtnala atmaya devam ederken o güzel yüzünü göğsüme kapamış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Elimle çenesini kavrayıp yüzünü kendime doğru kaldırdığımda gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Eğilip alnına minik bir öpücük bıraktığımdaysa yanakları kıp kırmızı oldu. Şu anda en mantıklı şey alıp onu buradan çıkarmaktı ama öncelikle kapının önündeki basın mensuplarını atlatmak gerekiyordu. Ne onu böyle bir günde magazin malzemesi yapabilirdim, ne de hakkımda bu saatten sonra çıkacak böyle bir habere tahammülüm vardı. Elinden tutup az ilerideki banka yürümeye başladığımızda ikimizde konuşmuyor sadece yere bakıyorduk. Onu banka oturttuktan sonra cebimdeki telefonu çıkarıp şoförüm Murat'ı aradım.
"Buyurun Nazra Bey?"
"Murat şimdi beni iyi dinle. Kapının önüne bir taksi getirtmeni istiyorum. Az sonra oraya ismi Beyza olan bir hanımefendi gelecek. Beyza Hanım'ı o taksiye bindireceksin. Emel'i ara ve misafirim olduğunu ilet. Taksiye benim evin adresini verirsin. Buradaki tören bittikten sonra biz de önce benim eve gideceğiz. Beyza Hanım yola çıktığında bana haber vermeyi unutma!"
"Emredersiniz Nazra Bey!"
Telefonu kapatıp cebimdeki yerine tekrar bıraktığımda miniğim suratıma şaşkın şaşkın bakıyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Canım, güzel miniğim. Kapının önü gazeteci dolu, seni onlara yem edemem. Bunlar kan emici gibidir. Eğer buradan kol kola çıkarsak yarın bütün gazeteler babamın mevlüdünü değil de benim mezarlıktan kimle çıktığımı yazacaktır. Sen önden taksi ile gideceksin bende arkandan geleceğim zaten."
"Nazra buna hiç gerek yok, ben bir otelde kalabilirim."
"İtiraz istemiyorum. Bak ben senin başucunda beklerken babamın ve baba gibi sevdiğim bir adamın ölüm haberini aldım. O an yaşadığım şokla sana bir not dahi bırakamadan jet hızıyla buraya geldim. Tam kırk gündür ağlamaktan fırsat bulduğum zamanlarda seni düşünüyordum. Sana ulaşabileceğim ya da senin bana ulaşabileceğin hiçbir numara olmaması da beni kahrediyordu. Artık yanımdasın ve benim seni bırakmaya hiç niyetim yok. İyi ki geldin meleğim. Şimdi git hadi, Murat kapıda seni bekliyor."
Söylediklerimi pür dikkat dinlemiş bir taraftan da yüzünü gözünü toparlamıştı. Tam dediğimi yapmış yürüyordu ki birden arkasını dönüp, "Görüşürüz..." diyerek gizlice el salladığında vücudumu saran elektrik dalgasının esiri oldum. Babamın onu tanımasını çok isterdim... Kim bilir belki de şu anda yukarıdan bir yerlerden bizi izliyordu...
***
Arkamdan gelip de elini omzuma koyduğunda az kalsın kalp krizi geçiriyordum. Ona sarılmış ağlarken kokusunu içime çekip duruyordum. Daha önce bir sürü erkek arkadaşım olmuştu. En uzunu ise Ayhan olmuştu ki o da kötü bitmiş ve iki ay sürebilmişti. Birilerine bağlanmakta sürekli sorun yaşayan ben şimdi ne aklıma ne fikrime ne de bedenime engel olamıyordum. Bir hukuk öğrencisi olarak insanlarda dürtü diye bir şey olmadığını, suç işlediklerinde dürtülerini öne süren insanların yalan söylediklerini savunurdum. Oysa o anda sadece dürtülerimle hareket ediyordum. Kendi davranışlarıma şaşırmış şekilden şekle girerken resmen o ne derse öyle hareket ediyor işin ilginci etmek de istiyordum. Ona zarar verecek bir şey yapmak aklımın ucundan geçmezken kendi göreceğim zarar umurumda değildi. Yoksa ben ona âşık mı olmuştum? İçimdeki ses ve düşünce ile kendi kendimi yiyip bitiriyorken taksicinin sesi ile gerçek dünyaya dönmüştüm.
"Verilen adrese geldik hanımefendi."
Camdan dışarı baktığımda gözlerim şaşkınlıktan büyüdükçe büyüyordu. Yeşilliklerin ve ağaçların arasında tripleks kocaman bir villanın önünde duruyorduk. Eğer bu evse benimki kibrit kutusu falan olmalıydı. Âşık olduysam da eğer sanırım yanlış adama aşık olmuştum. Davul bile dengi dengine çalardı. Ben kimdim ki? Nazra'nın yanında ne işim vardı benim? Hani neredeyse benim evi satsanız onun kolundaki saati alamayacaktınız. Saçma hayallere kapılmanın bir âlemi yoktu. Taksiden inmekten vazgeçmiştim.
"Lütfen geri dönelim, beni havaalanına götürün."
Taksici söylediğimi ikiletmemiş taksinin kapısını açıp inmemi bekleyen kız şaşkınlıktan deliye dönmüştü. Olmayacağını bildiğim bir duaya amin demenin de manası yoktu. İçimdeki dürtülere çenelerini kapamalarını söyleyerek yanağımı cama dayamış geldiğim yalnızlığımla Antalya'ya geri dönüyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I KIYAMET ( Pandemi boyunca yeniden yayında )
Ficción GeneralNe beyazın içinde var olan siyahın Ne de siyahın içinde kaybolan beyazın hikayesi Kıyametin içinde ki aşkın varolma çabasının hikayesi Aşkın en hali... Aşkın Kıyamet Hali Az önce neler olmuştu öyle.... Kendimi taksinin arka koltuğuna attığımda yapab...