İlk gün kısa sürmüştü. Öğreticileri biraz kendisinden ve akademiden bahsetmiş ve akademiye tam olarak yerleşmeleri için onları erken bırakmıştı. Sınıfa çağırdığı hizmetliyi takip etmelerini söylemişti. Luran da sınıfla neredeyse bitik haldeki orta boylu ve yürürken aksayan adamı takip ediyordu. Bitik olduğunu düşünmesine sebep olan şey yüzündeki çizgilerin fazlalığı ve sürekli titreyen elleriydi. Her an yere yığılacak gibi bir görüntüsü vardı. Koca sınıfı arkasına alıp çobanlık yapan bitik adam yeşil renge boyanmış bir kapının önüne gelince durdu. Elini cebine attı ve onlarca anahtarı bir arada tutan anahtarlığında uzun bir aramaya girişti. Bir süre sonra küfredip yanında duran Rez'e anahtarlığı uzatıp ondan yeşil anahtarı bulmasını istedi. Rez'in anahtarı bulup hizmetliye uzatması birkaç saniye sürdü. Adamın bitik olduğu konusunda artık tüm sınıf hem fikir olmuş gibi birbirlerine bakıyordu. Titreyen elleriyle zorda olsa anahtarı deliğine sokup çevirdi. Kapıyı açıp işaret parmağıyla içeriyi gösterdi ve çatallı sesiyle geniş koridoru inletti.
"Burası yatakhaneniz. Artık yerleşebilirsiniz. Akşama kadar içinizden birini sorumlu seçin. Öğreticiniz buranın kurallarını ve sorumluluklarınızı ona anlatacak."
Hizmetli sözlerini bitirdikten sonra küfrederek uzaklaşıyordu. Herelf, Luran'a bakıp sırıtıyordu.
"Bir kaçık daha."
Herelf gerçekten haklıydı. Şu ana dek karşılaştıkları tipleri göz önüne alınca buranın akademiden çok tımarhaneye benzediğini rahatlıkla fark edebiliyordu.Sınıfın oluşturduğu uzun kuyrukta biraz arkalarda oldukları için yatakhaneye diğerlerinden geç girmişlerdi. Bu da yatak seçimi için geç kaldıkları anlamına geliyordu. Kendilerine ancak pencere kenarı bir ranza bulmuşlardı. Lüks sayılabilecek bir yerde olsalardı bu yataklar onlar için iyi bir seçim olabilirdi ancak kalitesiz ve kenarları aşınmış bu pencereler onları kışın donduracaktı. Başka seçenek olmadığından Herelf ranzanın alt katını Luran üstünü seçmişti. Havanın kararmasına iki saat vardı. Bu süre zarfında herkes eşyalarını yerleştirecekti. Akademinin saçma kurallarından biri sınırlı sayıda eşya getirmelerini istemeleriydi. Getirdikleri eşyalar onlar için olan küçük dolaplara sığacak kadar olmalıydı. Bu dolaplar sadece biraz giysi ve birkaç kitap alacak büyüklükteydi. Bu kadar az eşya getirilmesinin nedeni genelde öğrencilerin fakir olması ve hırsızlık olaylarının akademinin adını çıkarmasıydı. Öğreticilerine göre böyleydi tabi. Zaten pek fazla eşyaları yoktu.
Luran tam olarak yerleştikten sonra ranzasının üstüne çıkıp yatağına uzandı. Beklediğinden daha rahat sayılırdı. Tavanı incelerken nedenini bilmediği derin bir iç çekti. Yeni bir yere yerleşmenin verdiği farklı ruh haline kapılmıştı. Yatakhanede kırk erkek vardı ve ilginç bir biçimde kimsenin sesi çıkmıyordu. Sadece eşyalarını hala yerleştirememiş olanların hafif tıkırtıları duyuluyordu. Sanki ölüsü yeni defin edilmiş bir cenazedeydiler. Hepsi buradaydı ama aslında hiçbiri burada değildi. Ailesini özlediğini hissetmişti. Gözlerini kapatıp kendini, yanıp ailesine mezar olan evinde akşam yemeğini yerken hayal etmişti. Şimdi, binlerce kez yediği o akşam yemeklerinin sıcaklığını daha önce bir kaç defa olduğu gibi yine anlamıştı. Hemen her şey gibi insan ailesinin değerini de onları kaybettikten sonra anlıyordu. Geriye kalansa geçmişe özlem oluyordu. Yavaş yavaş gözlerini kapadı. Sonra nedenini bildiği bir tebessüm oluştu yüzünde. Zihninde beliren görüntü yüreğinden başlayıp tüm vücuduna yayılan bir şölen havasına neden olmuştu. Belki de yaşamak için kalan tek sebebi sevdiği kızdı ruhuna baharı getiren. Bu tahta küfü kokan yerde bile sonsuza dek onun hayalini kurup mutlu olabilirdi...
***
"Luran."
Duyduğu bu kalın ses Luran'ı uykusundan uyandırmakla kalmamış, korkutmuştu. Neyse ki bu sesin sahibi Herelf'ten başkası değildi.
"Hadi Luran sorumlumuzu şeçiyoruz."
Ağzının sınırlarını zorlayacak kadar esnedikten sonra doğruldu Luran. Herkes yatağında oturmuştu. Birkaç kişi de Luran gibi sızmıştı. Hala uyuyanlar da diğerleri tarafından uyandırılıyordu. Dışarıya baktığında güneşin batmak üzere olduğunu fark etmişti. Bir kez daha esnedi. Bu sırada iki ranza ötedeki esmer ve Luran'nın sınıftakilerden bir kaç yaş büyük olduğunu düşündüğü bir genç yatakhanedeki küçük gürültüyü bastıracak ses tonuyla söze başladı:
"Arkadaşlar adım Gerl, isterseniz şimdi şu sorumlu seçme işine bir an önce başlayıp halledelim."
Herkes ana fikri "evet başlayalım" olan bir mırıldanma üretince sözüne devam etti:
"Bunun için yani sorumluluk için aday olan var mı?"
Bu sorudan bir kaç saniye sonra girişteki sarışın ve ortalardaki açık tenli genç ellerini kaldırdı. Gerl başka birinin aday olup olmayacağını son kez sorduktan sonra adaylardan sarışın olanına kendisini tanıtmasını söyledi. O da buna uydu:
"Adım Kagrid. Gard'da yaşıyorum. Buradan önce orduda bir kaç aylığına teçhizatçılık yaptım." Bunu övünerek söylemişti.
"Silah taşıdın yani?" diye alaycı cümle ile araya girdi ikinci adayın bir arkadaşı.
"Evet, ama çoğunlukla amelelere taşıttırdım. Bu işte yani teçhizatçılıkta ikinci kademedeydim."
Gerl ikinci adaya döndü ve 'seni de dinleyelim' der gibi baktı.
Genç sırıtarak söze başladı:
"Ben ne yazık ki hayatta orduda cephane taşıyacak kadar başarılı olamadım." Küçümseyici bir sırıtıştan sonra devam etti:
"Adım Baryon, bir işim de yok. Aslına bakarsanız sizin sorumlunuz olmak için de buna gerek yok. Belki de Freg Baronlarından birinin yanında çalışıyor oluşum bunun için yeterlidir."
Ikinci aday yani Baryon ne olduğu gayet açık şekilde belli etmişti. Baronlar çete faaliyeti sürdüren küçük örgütlerin büyük patronlarıydı. Bu aptal da onların küçük işlerini halleden bir zavallıydı ama görünüşe göre şu anda kendini buranın baronu zannediyor olmalıydı. Sözünü bitirdikten sonra ilk aday Kagrid'e ters ters bakıyor olması Gerl'in canını sıkıyor gibi görünsede bir şey demeyip yeniden yatakhaneye seslendi:
"Başka aday yok mu?"
Baryon tehditkar bakışlarını artık tüm yatakhaneye kaydırmış bakarken yüksek sesle yatakhaneyi inletti.
"Sanmıyorum!"
Bu kendini beğenmiş adam Luran'ı sinirlendirmeye başlamıştı. Bu tiplerin en başından kendilerine kafalarına göre hükmetmeye başlaması işleri çok farklı yerlere götürebilirdi. Luran aslında buradaki 40 kişinin sorumluluğunun alınmasının aptalca olacağını biliyordu ama Baryon denen zorbaya da göz yummak istemiyordu. Herelf'e döndü. Herelf 'sen bilirsin' der gibi bakmıştı. Baryon'a kaşlarını çatıp bakarken
"Ben de adayım." dedi.
Tüm yatakhane Luran'a dönmüştü. Luran'sa Baryon'a bakmaya devam ediyordu. Baryon şaşırmış gibiydi. Böyle bir tepki beklemediği yüzündeki ifadeden anlaşılıyordu. Birbirlerini açıkça tehdit edercesine bakıyorlardı. Baryon Gözlerini kısıp sırıtırken
"Sen bilirsin" dedi. Gerl, Luran'a dönüp diğerleri gibi kendisini tanıtmasını istedi.
"Adım Luran. beş yıldır Gard'da yaşıyorum. Belirli bir mesleğim yok, bir çok işte çalıştım.'' Baryon'a baktı '' 'Seni neden seçelim' derseniz burada bizi sindirmeye çalışanları yola getirebilecek olmam iyi bir sebep olabilir derim."
Baryon sinirlenmişti. Başını iki yana sallayıp Luran'a baktı.
"Bunu gerçekten yapabilir misin?"
"Evet yapabilir."
Luran'ın cevap vermesini beklemeden bunu iddia eden yatağına uzanmış serçe parmağıyla kulağını karıştıran Rez'di.
"Sana sormadım!"
"Ben sadece daha sonra pişman olmanı istemem Baryon, bu da ufak bir uyarıydı."
Baryon'un siniri ve kendine olan güveni hala kulağını temizlemekte olan Rez sayesinde uçup gitmişti. Baryon söyleyecek bir şey bulabilmek için etrafına aptal gibi bakıyordu. Sonunda ciğerlerindeki havayı hiddetle dışarı atıp ayağa kalktı.
"Her neyse zaten sizin gibi aptallarla uğraşacak vaktim yok."
Baryon söylenip arkadaşıyla kapıya ilerlerken Luran, Rez'e bakıyordu. Rez'se gözlerini kısmış gülüyordu. Luran bir baş hareketiyle Rez'e teşekkür etti. Gerl, Luran ve Kagrid'e dönüp
"Bu durumda ikinizden birini sorumlu seç..."
Kagrid Gerl'in sözünü kesti.
"Ben de adaylıktan çekiliyorum.'' Luran, Kagrid'e bakıp başını eğip kaldırdı. Gerl biraz durakladıktan sonra yatakhaneye dönüp herkesin duyabileceği bir tonda sorumlunun Luran olduğunu söylüyordu. Baryon kapıda dikilmiş Luran'a bakıyor ve başını hafifçe aşağı yukarı sallıyordu."Umarım kısa sürmez." Luran, Baryon'a cevap vermeyecekti. Sadece gülüyordu. Herelf elini uzatmış Luran'ı tebrik ederken yanlarına gelen Rez hala sırıtıyordu.
"Baryon'u tanırım korkağın tekidir. Amatörce bir blöf bile o aptalı korkutabilir. Yine de dikkatli ol"
Herelf, Luran'a sonrasında Rez'e bakıp sordu:
"Nereden tanıyorsun onu?"
"Uzun hikaye dostum. Bir ara anlatırım.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KROSTANYA
Genel KurguKorkularını bertaraf etmişken Rastladığı her şeye hükmederken O gün serüvenin sona ereceğini anlamıştı insanlık Sonunu getirecek kıyametiydi gelen Tek umudu olamazdı tan bile ağarmıyorken Asla kabullenemediği korkudan fazlasıydı benliğini delen Ne...