Beni dinlendiren hatta bir anda kendime getiren o ilahi sesin sahibine bakmak için can atıyordum fakat önce önce gözlerimle savaşa girip açmam gerekiyordu. Zar zor gözlerimi açtığımda ilk ayağımdan ve ellerimden akan kana dikkat kesilmiştim. Ayağım ve elim çok keskin bir acıyla sızlıyordu. O acı yüzünden diğer elimi de beni tutanın eline koyunca gözlerim yüzünü tanıyormuşcasına her santiminde gezindi. Fakat çok derin baktığı için yüzümü yere eğmek zorunda kalmıştım. İşte o an hayatımı mahveden diğerleri için normal bir remk olsa da benim için intihar sebebi olan sarıyı görmemle ani bir çığlık atıp onu itmem bir olmuştu. Hıçkırıp sarsılarak ağlarken bir yandan titriyor diğer yandan ellerimle gözlerimi sımsıkı kapatıyordum. Ayaklarım da altındaki camlara inat geri geri gidiyordu. Sonra onun sesini duydum.
- Siktir!!
Küfretmiş olsa bile sesi biraz olsun sakinleşmemi sağlamıştı. Artık çığlık atmıyordum ve hıçkırıklarım onun sesini duyabilmek için iç çekişlere dönmüştü fakat gözlerimden boşalan yaşları durdurmak sanki imkansız gibi hiç durmadan akmaya devam ediyordu. Yavaş yavaş kendime gelirken o farklı sesler çıkarıyordu. Yine ağzının içinde gevelediği bir küfürle eline cam battığını anlamıştım. Artık ayaklarım camdan kurtulmuş öylece duruyorlardı. Sonra onun sesini duymamla iç çekişlerimde son bulmuştu. Sadece ona odaklanmıştım. Ellerimi gözümden hiç çekmeden -camlara basmamaya özen göstererek- geri geri ona doğru yürüdüm. Nefesini boynumda hissettiğim an elimi gözümden çekmiştim. Pantolonu sarı - hardalsarısı olsa da sonuçta sarı sarıdır- olduğu için direk eline bakmıştım fakat gözümdeki yaşlar hala son bulmamıştı. Elini tişörtümün kenarına silerken hıçkırıklarım sarı rengi hatırladıkça kendini gösteriyordu. Ne yaptığımı anlamaya çalışırmış gibi...
- Ne yapıyorsun?
- Ben... ben sözümü hıçkırığım bölmüştü. Bu durumda konuşmak çok zordu. Koşarak uzaklaşmaya başladım. Sanki koştukça nefes alıyormuş gibi, uzaklaştıkça yaşadığımj hisseder gibi...
****
ARZU'DAN
Acizlik! Hayatta görünen en ucuz belki de güçsüz kelime. Ve ben acizliğin tam olarak tanımını Mira'da gördüm. Gece onun hıçkırık sesiyle uyuyup sabah babasını öpmek eğlenceliydi. Asıl eğlenceli olan onun acı çektiğini görmekti.
Dış kapının sesini duyunca onun geldiğini anlamıştım fakat dışarıya çıkmadım. Odasına girince kapnı önüne çıkıp sırtımı kapıya yasladım. O odadan çıkınca yüzüme yüzümü kaplayan geniş bir sırıtış yerleştirdim. Bana o masum ve aptallığının el verdiğince nefretle bakarken dışarıya çıkmıştı. Ve bilin bakalım nasıl?? Tabi ki çıplak ayakla! BÜYÜK FIRSATT!!! Hemen Mira için özel hazırladığım kavanozlardan birini mutfaktan kapıp aynı hızla pencereden salıvermiştim. Camlar kırıldıktan kısa süre sonra kendini dışarı atmıştı ve sanırım ayağının çıplak olduğunu hala farketmemişti. Yüzüme kocaman sırıtış yerleştirip acı çekişini izlemek için sabırsızlandım. Sonra çığlığı ve acı içinde kıvranırken akan gözyaşları... Onun çığlığı belki başkalarını rahatsız etse de benim için harika bir tınıydı. Acı çektikçe gülüşüm hiddetlenip yerini kahkahaya bırakırken gülmekten yaşaran gözlerimi zar zor silip Mira'ya bakabilmiştim. Ki o an kolunu tutan ellerin sahibi bu hayatta istediğim tek ellerin sahibiydi. Onun elleri benim değil Mira'nın kollarını sımsıkı tutuyordu. Gözlerimdeki yaşlar bu sefer canımı acıtıyordu. Sinirden dişlerimş sıktığımı bile yeni fark etmiştim. Mira'ya olan nefretim gün gün daha da büyüyordu. Gerçek kızı olmaması yanında beni gerçek bilip sevgi beklemesi daha da sinir bozucuydu. Mira benim gençliğimi çaldı. Sevdiğim adamın bir kızı olup benim bakmam benim seçimim değildi. Eğer şu evden giderse herşey daha iyi olurdu. Yoluma taş koymasından başka bir zararı yoktu. Şimdi ise benim aşık olduğum sevdiğim adama sarılıyordu. Bu düşüncelere dalıp gözlerimden akan yaşları Mira'nın çığlığı ve Aras'ın o muhteşem sesi farkettirmişti.
- Siktir!!
Kahretsin! Eli. Eli kanıyor. Lanet olsun. Ben onun gözlerine bakmaya kıyamazken Mira onun elini kanatmıştı. Fakat Mira! Ahh! Çığlık atıp sarsılarak ağlamasının sebebi Aras'ın pantolonuydu. O her zaman hardalsarısını çok sevmiştir. Şu an ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum. Aras için ağlasam mı yoksa Mira için durumu ve şu acısı için eğlensem mi? Mira! Amacı ne o küçük sürtüğün!! Aras'ın eli onun avucunun içinde ve tişörtüyle kanını siliyor. Aras! O... O şaşkınlıkla Mira'nın yüzüne bakıyor. Sanki her santimini ezberlemek ister gibi, sanki dünyadan kopmuş gibi ve sanki benim ona baktığım gibi. Hayır! Hayır! Onun elleri, gözleri benimdi.
- Hayır!
Çığlıl atarak evdeki bütün eşyaları yere sermiştim. Fakat hiddetim yalnızca Mira'nın üzerinde uygulayacağım türlü dayaklarla geçecekti. Şimdi hayal edebiliyordum. O bağırırken ben kahkahalarla gülebilecektim!.
****
ARAS'TAN
- Nereye yine? Gavurun dölü!
Yine başladı edemediği küfürlerin üstüne örttüğü argo bile diyemiyeceğim boktan laflara!
- Kapa çeneni!!
Deyip yüzümü buruşturduğumda bundan hoşlanmış gibi sırıtmaya başlamıştı. Arkamı döndüğümde
- Nereye diye sormuştum!!
- Seni ilgilendirmez! Her işime burnunu sokmaktan ziyade şu boktan laflarını da bana söyleyip midemdeki sıvıları harekete geçirme!
Bir hursla evden çıkmıştım. Hayatıma karışmasından, saçma sapan sorularından nefret ettiğim halde bile bile damarıma dokunuyordu. Arabaya bindiğimde nereye gidip ne yapacağımı bilemez bir şekilde gaza köklenmiştim. Sinirim ve hırsım sadece hızla geçirebiliyorum. Hırsım ve sinirim yavaş yavaş geçerken arabanın motorundan bile daha tiz bir çığlık duymuştum. Bu çığlığın sesi öyle güçlü ve acı doluydu ki arabanın önünde olma ihtimaliyle aniden ayağım frene gitmişti. Lastik sesinden sonra etrafa keskin koku yayılsa da umursamadım. Canının acıdığını belli eden bir çığlık daha koptuğunda evden beri çatık olan kaşlarım daha derin çatılmıştı. Duvarın kenarından baktığımda ayaklarından ve ellerinden akan kana takılmıştım. Sarı saçlı kız ayağa kalkmayı denerken aynı yere -camların içine- yine düşeceği sırada kolunda yakalamıştım. Fakat atladığım bir nokta vardı. Kahkaha sesi ben kızı yakalayınca durmuştu. Bu kız bu denli acı çekerken kim eğlenebilirdi ki? Kız gözleri kapalı minik burnunu çekek çeke ağlarken ağzımdan dökülen daha önce kimseye söylemediğim o iki kelime çıkıp cümle haline gelmişti
- İyi misin?
O an gözünü açmıştı. Veya şöyle demeliyim uçsuz bucaksız okyanusun maviliğini gün yüzüne sermişti. Önce elleri ve ayaklarında takıldı gözü. Sonra yüzüme dönmüştü mavilikleri. Ağladığı için daha canlı görünen gözleri acı doluydu. Sonra gözlerini gavaşça kaçırdı ve o an çığlık atarak ağlamaya başladı. Sarsılarak ağlarken camlara inat geri geri yürüyordu. Ve bir yandan eliyle gözlerine inanılmaz derecede baskı yaparak yumuyordu. Ben ne olduğunu anlayamadan beni itince bir elim dizimin önüme gelecek şekilde camların üzerine denge sağlamak istercesine durdu.
- Siktir!!
Anında ayağa kalkınca sinir kendini göstermişti. Ne bok yemeye geldiysem! Camları elimden temizlerken hıçkırıkları iç çekişlere dönmüştü ve ellerini gözlerinden çekmeden camlara da dikkat ederek yanıma geldi. Sonra arkasını dönüp bedenini göğsüme yasladı ve elini çekti. Elimi alıp tişörtüyle silmeye başlayınca şaşkınlığımı gizlemeyip çatık kaşlarımla -normale dönmeyen desek daha doğru-
- Ne yapıyorsun?
Sorumun ardından dudaklarından bir hıçkırık kopmuştu. Kesik kesik nefes alırken hıçkırıkları şiddetlenmişti.
- Ben... ben...
Bu iki kelimeden sonra elimi anında bırakıp camlara inat koşmaya başladı. Bense görülmemiş şaşkınlığımla ardından bakakalmıştım. Bir kız hem bu kadar güçsüz hem de bu denli acıya dayanıklı nasıl olurdu ki??
****
Multimedya: Aras ve Mira var arkadaşlar! Keyifli okumalar!!😳❤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Histerik Hayat
Roman pour AdolescentsÇığlıkları yankılandı boş kalbinde Mira'nın. Hayatı histerikti. Hislerinde yaşayan, hisleriyle yaşayan! Sevdi aslında Mira. Yağmur tanesi kadar masum, kar tanesi kadar asil. Unutmadı, unutmak için hakkı yoktu kalbinin. Kabul etmedi kulakları çığlıkl...