Bölüm 1

1.8K 175 136
                                    

Kapalı gözlerimi güneşin parlak ışıklarıyla birlikte açtım hafifçe

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapalı gözlerimi güneşin parlak ışıklarıyla birlikte açtım hafifçe. Birilerinin saçımla oynadığını hissediyordum. Saçımdan bir parça alıyor ve elinde nazik dokunuşlarla döndürüyordu. Bu defa gözlerimi tamamen açtım ve gün ışığında parlayan gözlerinin içine baktım.

"Günaydın!" dedim.

"Günaydın," dedi hala saçlarımla oynarken.

Sadece bir kaç milimetre yaklaşıp dudaklarını alnıma koyduğunda gözlerimi kapatarak bu anın sonsuza dek sürmesini diledim. Ama maalesef bazı sonsuzlukların gerçek olması sadece bir dilektir.

"Bugün yüzünde bir endişe var gibi, bir şey mi oldu?"

Yüzü gülmüyordu eskisi gibi, gözleri eskisi kadar parlamıyordu. Alnımdan eskisi gibi öpmemişti. Bir şey olmuştu. Anlayabiliyordum.

"Kahvaltıdan sonra söylerim. Hadi gel."

Kanepede uyuya kaldığımız için ayağa kalkarken belimde bir kaç ağrı hissettim. Ayağa kalkıp gerindikten sonra banyoya gidip ihtiyaçlarımı karşıladım ve çayı demledim. Çayı demledikten sonra da masaya bir kaç hazırladığım tost ekmek ve bal koydum.

Enerjim yüksekti. Onunla birlikte uyandığım her sabah benim için diğerlerinden daha özeldi. Masaya benim karşıma oturduktan sonra derinden bir nefes alıp söze başlayana dek.

"Gidiyorum. "

Sadece bir sözün bir insanı mahvedebileceğini görmüştüm. Şaka olduğunu düşündüm ama şaka değildi. Yüzünde hiç bir mimik yoktu söylerken. Ne sevinç, ne keder, ne de başka bir şey.

"Nereye?"

Ellerim titriyordu. Anlamıyordum. Nereye gidiyordu? Ne olmuştu da gidiyordu? Elimde tuttuğum bardağı sakin olmağa çalışarak masaya geri bıraktım. Ama sakin olmak imkansızdı.

"Çok uzaklara. Bir daha beni görmek zorunda kalmayacağın kadar uzaklara. "

Yutkundu. Gözlerini dikmiş gözlerime bakıyordu. Ben masada olayını hızlılığını ve şokunu atlamaya çalışırken o gitti.

O gitti.

Gitti.

Ben gitme diyemeden gitti.

Elveda demeden gitti.

Ben 'neden' diye soramadan gitti.

Kalbimde sonsuzluk bırakarak gitti.

Hikaye böyle olmuştu. Tam 734 gün 8 dakika önce o gitmişti. Tam 734 gün boyunca içimde onun sevgisini taşımıştım. Gittikten sonra bir kaç dakika daha öylece donuk şekilde kalmış, daha sonra evde bulduğum ne varsa atmış, bağırmış, kırmış, çağırmıştım. Ama onu geri döndüremedim. Dönmedi.

Bankta oturmuş denizi izliyordum şu an. Ne kadar da maviydi deniz. Ne kadar özgür olmak için kendini kıyıya vuruyordu deniz. Ama yapamıyordu. Eğer yaparsa insanlar ölecekti. Onu seven herkes ona nefret edecekti.

Aynı benim gibi.

Çantamdan gelen titremeyle telefonumun çaldığını anlayarak elimi çantamın cebine koydum ve yaşadığım duygu karmaşasını bir anlık geriye bırakarak telefonu açtım.

"Mayıs?"

"Efendim?"

Telefonun diğer hattında bir kaç saniye sessizlik oldu, daha sonra derinden nefes alıp konuşmaya devam etti.

"Bugünün senin için olan anlamını biliyorum, istersen geleyim neredeysen oraya, " sesindeki titreklik kendini endişeyle kaplamıştı. Anlayabiliyordum, ne de olsa zor değil yıllarca birlikte yaşadığınız insanın ses tonunundan nasıl durumda olduğu ve ya neler hissettiğini anlamak.

"Teşekkür ederim, Aliye. Ama sanırım bu defa yalnız olsam iyi olacak. "

Aliye benim çok eskiye dayalı bir arkadaşımdı. Daha çok kardeşim. Beni yalnız bırakmamış, hayatımın en duygusal anlarında bile yanımda olmuştu. Ona borçluydum. Ama bu defa yanımda olarak ona olan borcumu arttırmak istemiyordum.

"Nasıl istersen," dedikten sonra birşey daha eklemek istedi ama daha sonra vazgeçip telefonu kapatmıştı.

Şu an istediğim tek bir şey vardı. Onu görmek, sıkıca sarılmak, kokusunu içime çekmek ve asla bırakmamak. Ama yapamıyorum, elimde değil ki.

"Öyle özlemişim ki onu, şu an dursa karşımda boynuna atlar, kokusunun ciğerlerime dolmasına izin verirdim. Öyle bir özlemişim ki onu, onun bile tahmin edemeyeceği kadar belki de," dedim gözümden akan bir damla yaşla birlikte denize bakarken.

"Ben onsuzlaştıkça ona olan aşkım daha da sonsuzlaştı. Ama o bunu göremeyecek kadar sonsuzlukta kaybolmuştu," Gözlerimi kapatarak dedim son olarak denizle karşı karşıya otururken.

Tam tamına iki sene onun nerede olduğunu bilmeden sevdim. Onun kokusunu hatırlayamadım, sesini unuttum, nasıl gözüktüğü aklımda bulanık kalmış, ama ben sevdim onu. Sevmeye devam ettim. Eğer bu da aşkın bir oyunuysa, yine kaybeden taraftayım demek ki.

Zamanın geçtiğini ve burda durmanın daha fazla yardım edebilmeyeceğini aksine anılarımı daha arttırıp beni denizle bir bütün edeceğini anlayıp ayağa kalktım ve yürümeye başladım.

Arabama doğru yürürken benden bir kaç metre uzakta olan denize bakan bir insan dikkatimi çekti aniden. Tıpkı ona benziyordu. Duruşu, ellerini cebine koyması, boyu. Bir anlık sadece halüsinasyon gördüğümü düşünerek gözlerimi kapattım ve başımı hızla iki tarafa çevirerek arabama doğru yürümeye devam ederken kafam istemsizce yeniden o tarafa döndü. Hala ordaydı.

Ama imkansız. Olamaz burda. Adımlarımı daha da hızlandırıp arabamın kapısını açarak gaza bastım. Kalbimin atışları onu ilk gördüğüm günkü gibi hızlı atıyordu. Beynimse hala gördüğüm kişinin sadece benzetme olduğunu söylüyordu. Bense yine olayın ortasında kalmış, bir cevap bekliyordum.

O olamaz. 734 gün sonra geri dönmüş olamaz. Hiç gitmemiştir belki de. Ama 'çok uzaklar' demişti. O olamaz, mümkün değil. Olamaz, değil mi?

_______

Multimedyadaki kapak için kapak10tasarim 'a teşekkürler

Mavi'ye Boyanmış | DüzenlenmedeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin