"Alper!"
Onu yerde öylece gördüğüm an sohbet ettiğim arkadaşımdan gözlerimi ayırıp arkamı döndüm. Gözleri kapanmadan söylediğim ilk ve son şey olmuştu onun adı.
Hemen yanına koşarak oturdum yanına ve aldım kafasını ellerime. Hala adını bağırıyordum. Ne oldu? Nasıl oldu? Neden oldu? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey vardı o da Alper'in şuan yerde uzanmış olması ve hemen hastaneye götürülmesi gerektiğiydi.
"Yardım edin! Biri yardım etsin! Lütfen."
Sesimi duyan bir kaç kişi etrafımıza toplaşırken, bir kaçı uzaklaşıyor, bir kaçı da telefonlarıyla hastaneyi arıyorlardı.
"Alper, gözünü sevdiğim, bak burdayım, aç gözlerini, hadi Alper. "
Siren seslerini duyduğum an gözümden akan yaşlarla birlikte kafamı kaldırarak hastane arabasının gelişini izledim bir kaç saniye. Sonra gelişen olaylar zaten baya hızlı geçti. Alper'i hastane yatağı gibimsi yerin üzerine koymaları ve hastane arabasına bindirmeleri benimde onlarla birlikte gelmeğim. Aklımda net olarak kalan tek bir şey vardı sadece: Alper'in elini asla bırakmadığım ve onun yanında olduğum.
***
"Mayıs, hadi güzelim, bir şeyler yemen gerek, " kolumdan tutup kendine çekerken dedi Aliye.
"İstemiyorum, " diyerek kolumu Aliye'nin elinden uzaklaştırarak hastane yatağından uzanmış dağınık saçlı adamı izlemeye devam ettim.
"Bırak Aliye. İstemiyor işte, zorlama," Aliye'nin kolundan tutarak oturmasını sağlarken demişti Serkan.
Hastane arabasında olduğumuz an Aliye'yi aramıştım buraya gelmesi için. O da kendisiyle birlikte Alper'in en yakın arkadaşı Serkan'ı getirmişti. Pek iyi dakikalar geçirmemiştim hastanede. Beni Alper'den uzaklaştırdıkları an kontrolümü kaybetmiş, "Ne diyorsunuz be" diyerek karşı çıkmıştım. Tam o anda Serkan ve Aliye aynı anda hastane kapısından içeri girerek beni iki kolumdan da tutmuş, sakinleştirmeye çalışmıştılar. Zaten ondan sonra da pek bir şey yapmadım. Sadece odaya getirilen ve yatağa yatırılan kımıldamayan insanı izlemeye devam etmiştim.
Ellerimi çapraz şekilde birleştirmiş izlemeye devam ediyordum yatakta uzanan o dağınık saçlı adamı. Mavi renginin bir kaç tonlarının hapsolunduğu hastane odasının yatağında kımıldanmadan uzanıyordu dağınık saçlı adam. Bu yerde ona yakışan tek bir şey vardıysa o da mavi renkti, diğer hiç bir şey ona yakışmıyordu, onu anlatan bir şeyler değildi ki bu tür hastane şeyleri.
"Pardon, Alper beyin yakınları siz misiniz?" diye bir soru duyduğum zaman arkamı hemen dönüp doktora diğerlerinden daha önce cevap verdim.
"Evet biziz, buyurun. "
"Hanımefendi, mahsuru yoksa sizinle bir kaç dakikalık bir şey konuşabilir miyiz?" Başımla onay verdikten sonra doktoru takip ederek odasına doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi'ye Boyanmış | Düzenlenmede
General Fiction#Kaligrafi2016 Romantizm kategorisinde ikinci yer • "Adam gitti, kadınsa adamın geride bıraktığı sonsuzlukla bütünleşti."