KŞ -27- YOLCULUK

10 0 0
                                    

DÜZENLENMİŞTİR

Dila'larla birlikte ferah bir çay bahçesine gitmiştik.
Ben kurabiyelerim ve çayımı afiyetle yerken Can ve Kaan sohpet ediyorlardı.
Dila ise sürekli yediğim den dolayı onunla konuşmadığım için bana tiripliydi.
Sonuncu kurabiyemi de ağzıma atıp bitirdiğimde Dila'nın yanaklarını mıncırdım ve çantama uzanıp yolda Can'ı kurabiye için durdurduğum da pastanenin yanında ki hediyelik eşya dükkanına girip aldığım çiçek tacını çıkardım ve Dila'nın kafasına yerleştirdim.
Hoşuna gitmiş olmalı ki gülümsedi ve o da uzanıp benim yanaklarımı mıncırdı.
Kaan ve Can bize tuhaf bakışlar atarken 'ne olmuş' bakışları attık bizde.

"Beni bu kadar sevmiyorsun be!"dedi ikiside aynı anda.
Kıkırdadık ve birşey söylemeden elimize aldığımız kurabiyeleri ağızlarına tıkıştırdık.

Dila'yla uzun uzun baktık birbirimize.Sanki sarılmak istiyorduk ama bu veda gibi olacaktı, oysa ki yine ve bol bol görüşecektik.
En sonunda birbirimize sıkıca sarıldık.
O süre içinde düşündüm de ne çok şey atlatmıştık.
İzmir maceralarımız,İstanbul da birleşmemiz, aynı eve çıkmamız,sevdiğimiz çocuklar,her zamankinden farklı bir tatil,derken hiç yalnız bırakmamıştık birbirimizi...
Bırakmayacaktıkta.

Birbirimizden ayrıldığımızda ağlamamak için çok zorlamıştım kendimi.Can da Kaan'la vedalaştıktan sonra elini belime doladı ve ilerleyemeye başladı.
Arabaya bindiğimizde Dila görüş açımdan silinene kadar el salladım.
En sonunda önüme dönüp gözümden damlayan yaşı sildim ve burnumu çekip yolu izlemeye başladım.Can bir elini dizime koyup okşamaya başladığında kafamı ona çevirdim.

"Üzme kendini."dedi.

Birşey demedim.
İster istemez canı sıkılıyordu insanın.Bir yandan da tatilimi yapmaya devam etmek istiyordum ama hayatımı boka bulayan bir kaç kişi yüzünden buna cesaret edemiyordum.
Kafamı koltuğa yasladım ve moralimi bozan herşeyi kısa süreliğine de olsa unutmak için kendimi uykuya teslim ettim.

Gözlerim onları kamaştıran ışıkla açıldığında kendimi tanıdık gelmeyen bir evin koltuğunda buldum.Sersemce kalktım ve gözlerimi uğuşlayarak hole ilerledim.Başka bir taraftan tıkırtılar duyduğum da o yöne yürümeye başladım.Adımlarım son bulduğunda mutfağa geldiğimi gördüm.

Can mutfakta yemek hazırlıyordu. Beni gördüğünde sırıttı.
Anlam veremeden ilerlemeye devam ettim.Su içmek için bir bardak aldım ve su bidonuna (adı ne bilmiyorum...) ilerlerken duvara asılı süs aynasına gözüm takıldı ki takılmaz olaydı.Aynada kendi yansımama baktığımda kendimi tanıyamamıştım.
Şimdi anlaşıldı Can'ın neden güldüğü!!!

Göz kalemim fena akmıştı ve ben bile kendime gülmeden edememiştim açıkçası.
Bardağı bıraktım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım.
Geri döndüğümde Can elindeki su dolu bardakla kapıda dikilmiş beni bekliyordu.
Gülümsedim ve bardağı elinden alıp suyumu içtim.

"Can neredeyiz biz?"dediğimde ekmek tahtasının üzerinde dilimdediği domateslere geri döndü.

"Antalya."dedi düz bir sesle.

Ona 'what dedin gülüm?' Demeyi istesemde hiç öyle olmadı.

"Ya Can sen ne yaptığının farkında mısın acaba?Ben eğer tatilime devam edecek olsaydım Bodrumda ederdim zaten ne gerek vardı buna?Bir şeyi yapmadan önce düşün bari..."diye çıkıştığımda sıkkınca bir nefes aldı ve yavaşça verdi.
Bana döndüğünde oda gergin görünüyordu.

"Bencilliğin yine üstünde İpek! Ben herşeyi düşünerek yaptım ki eğer sen biraz düşünmeyi denesen veya biraz dinlemeyi...O zaman anlardın.
Birincisi bu tek senin tatilin değil ikimizin tatili.Ve seni rahatsız eden şeyler kadar beni de rahatsız eden şeyler var ama ben senin kadar yakınıp olumsuzluğa sürüklemek yerine ikimizi de düşünüp tatilin kalanını baş başa kalabilmemiz için başka bir otelde ayarladım.
Herkes bizi eve gitti biliyor ama eğer başka bir yer ayarladığımızı bilseler yine bir şekilde bulurlardı.Tüm bunlarla sırf sen mutlu ol diye uğraşıyorsam karşılığında bir teşekkür bile beklemiyorum yeterki bi şeyden de şikayetçi olma!"

Dediğinde bende oldukça sinirlenmiştim ve tabiki de savunacaktım en başında BEN BENCİL DEĞİLDİM!!!

"Ya öylemi ben herşeyden şikayetçi oluyorum demek ha?"

"Evet her şeyden şikayetçi olup her şeye bir kusur buluyorsun hiçbirşeye memnun oluyorsun!"

"Kim? Ben mi! Cidden sana inanamıyorum Can!!! Asıl sen anlattıklarınla kendini tarif ediyorsun farkında mısın!Herşeye karşı çıkmalar ve farkında mısın bu ilişki de sadece senin istediklerinle senin kararlarınla yürüyor bir şey fark ettim de şu saçma ilişki dedikleri abukluğa karışmadan önce ne kadarda özgürdüm.Ayrıca ben bencil değilim hiçbir zamanda olmadım.Ayrıca şuan-üstüne basa basa söyledim-SENİN ALDIĞIN KARARLA buradayız ve ben sadece bir fikrimi söyledim diye bu kadar büyütüyorsun!"dediğimde ikimizde maximum sinirliydik.Seslerimiz gittikçe yükseliyor ve konu gittikçe derinleşip geriliyordu.
Ama şuan umrumda olan tek şey bana ettiği hakaretlerdi.Hiçbirini haketmiyodum ben onların!

"Ha senin gözünde bizim ilişkimiz abukluk öylemi?Hayır, ilişkiyi geçtim ortada biz varız, biz.Bu kadar mı değersiz herşey gözünde?! Sırf seni mutlu etmek için başka bir otele getirdim ama sen bundan memnun olmasan bile bu kadar kaba dile getireceğine insan gibi söyleyebilirdin. Alt tarafı başka bir otel yani bu kadar mı büyütüyorsun gözünde!"

"Etme tamam mı mutlu filan etme o zaman!"

"Bugün ki agresiflik ne bu kadar üzerinde İpek kafan başka bir şeye mi takıldı sinirini benden mi çıkarıyorsun özel gününde misin nesin anlamadım ki?!"

"Hiç bir şey tamam mı hiçbir şeyim yok benim sırf senin şu saçma otelde beni mutlu etmeye çalışıp edememen gerçekten saçma hatta şu an zamanımı bu saçma otelde kaybetmem bile gerçekten çok saçma!"diye bağırdım daha fazla dayanamayıp.
Can da daha fazla dayanamamış olmalı ki sinirle bağırdığında yüreğim hoplamıştı ve söylediğine inanamamıştım.

"MADEM BU KADAR SAÇMA BULUYORSUN SANA DEĞER VERİP ONCA ZAHMETE GİRMEMİ SİKTİR OLUP GİT BU EVDEN!"

işte aynen böyle söylemesiyle dilim kendi kendine düğümlenmişti sanki.Hiç bir şey söylemeden kalakalmıştım ortada.

Can başka da birşey söylemedi ve domateslere geri döndü.
Başka bir şey söylemesinede gerek yoktu zaten söylemişti söyleyeceğini pislik! Kovmuştu ya kovmuştu resmen!..Resmeni mi var basbaya kovmuştu!
Kovsun da zaten bir saniye bile durmazdım bu evde!

Aklımı kemirmeye başlayan bu düşüncelerin yanı sıra az önce yaşadıklarımın şokunu atlatamazken bavulumu aldım-neyse ki daha açmadığımdan dolayı eşyalarım topluydu-hızla kapıya ilerledim ve kapıyı açıp ayakkabılarımı giydikten sonra kapıyı tüm gücümle sertçe kapattım.

Kapıyı kapattığım an sanki belli bir saatleri varmışta alarm çalmışçasına gözlerim dolmaya başlamıştı.
Hızla merdivenleri indim.
Benimde belli başlı pirensiplerim vardı ne yapayım? Belli başlı değil çok fazla pirensibim vardı ama olsundu.Tatil dedim mi Bodrum ev dedim mi İzmir.İzmir'i elimden aldılar ama Bodrum dan asla vazgeçmezdim.
Ya Bodrum yada tatilsizlik!

^^^^^^^^^^^^

Bavulumu sinirli bir şekilde kapıdan fırlattım ve içeri girdim.
New York'taydım.
Eve dönmeyi istememiş ve tatilin geri kalanında kafamı dinlemek istemiştim.Yada tatilin geri kalanında kendimi yiyip bitirmeyi.Öncelikle uçakta kapattığım telefonumu hala açmamış ve açmayacaktım.
Adım gibi emindim ailem arkadaşlarım arayacaktı.
Ama hiç birisinin ne sesini duymak istiyordum nede onlara zorla açıklamada bulunmak...

Bavulumu boşaltıp dolaba kıyafetlerimi yerleştirdikten sonra hepsini geri döküp çöp poşetine doldurarak çöpe atmıştım.

Bankadan tatil boyunca bana yetecek kadar para çekip alışverişe çıktım ve kendime eskisi gibi şortlar ve rahat edeceğim tarzda askılı salaş t-shırt ler aldım.

O salak hiçbirini giymeye izin vermediğim den dolabımı pantolon ve (dikkat çekmeyenmiş)t-shırtlerle doldurmuştum.

Şimdi hayatımda Can diye bir fazlalık kalmadığına göre herşey istediğim gibi olmaya devam edecekti...

Belki de ben onca stresin saçma yükünü Can'a patlatarak hayatımın en büyük yanlışını yapmıştım...

KOYU ŞİFRE (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin