~13~

207 17 0
                                    

"Kabul etmedi."
Jimin ve arkadaşları, Jimin'in salonunda oturuyorlardı. Aldıkları haberle olumsuzluk belirten sesler çıkarttılar.
"Ben sorsam evet derdi hyung." Jungkook arkasına yaslanırken sırıttı. Jimin küçük olanın üstüne atlamamak için kendini tuttu. Boyu kısa olabilirdi ama kasları vardı. Fazla gelişmiş maknaeyi dövebilecek durumdaydı.
"Kapa çeneni, velet." Yoongi uzandığı yerden gözlerini açmadan konuşmuştu. Jungkook, korkusuz bir çocuk olabilirdi ama Yoongi'den korkmamak onun için bile imkansızdı. Bulunduğu yere sinerek kollarını göğsünde birleştirdi.
Hoseok, Jimin'e döndü. "Peki, ne yapmayı planlıyorsun?" Jimin, düşünmek için kendine zaman tanıdı. Başını eğip tombul avuçlarına hapsetti. Kahverengi tutamlar, parmaklarını kaşındırırken, aklı çoktan uzaklaşmıştı.
Yoongi dışında hepsi, gözlerini Jimin'e çevirmiş, gelecek fikri bekliyordu. Dışarıda kopan yıldırım, genç adamların boşluğuna gelmiş ve onları korkutmuştu. Jimin, hipnozundan çıkarak sırıttı. Yoongi yattığı yerden doğrulurken, Jimin'e garip bakışlar attı. Küçüğün aklından hangi saçma fikir geçiyordu, merak etti.

Jimin oturduğu yerden bir hışımla kalkıp kapıya yöneldi. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru görmezden gelip, kendini dışarı attı. Dori'nin evlerine yönelirken arkasında ne yaptığını sorgulayan sesleri duymuyordu. Şuan ki cesareti bir daha gelmeyecekti. Ya şimdi, ya hiçti.

Jimin, Chidori'nin bahçesine girince koşarak kapıya ulaştı. Heyecanın etkisiyle, birkaç kez zile bastı. Yerinde zıplıyordu, içindeki adrenalin kanın beynine ulaşmasını engelliyordu sanki. İğne gibi batan yağmur damlaları, vücudunu yakıyordu ama içindeki ateşle kıyaslanınca hiçbir şeydi. Birazdan yapacağı şeyin heyecanı, içindeki alevi körüklüyordu.
Kapıyı Chidori'nin annesi açtığında Jimin kendisini durdurmaya çalıştı. En azından zıplamayı kesebilirdi.
"Jimin?" Jimin 90 derece eğilip selam verdi. "Merhaba, bayan Makamo. Dori evde mi?" Kadın tam arkasını dönmüş Chidori'yi çağıracakken, genç kız uzun holde göründü. "Kim gelmiş anne?"
Chidori kapıya doğru yaklaştığında Jimin'in sırılsıklam olmuş görüntüsüyle karşılaştı. Kahverengi tutamlar alnına yapışmış, üstündeki kazak, koyu bir lacivert olmuştu. Chidori küçük çekik gözlerini kocaman açtı. Jimin'in gerçekten bir aptal olduğunu düşünmeye başlamıştı.
"Dori-ah!" Jimin biranda bağırınca, Chidori düşüncelerinden sıyrıldı.
"Benimle neden sinemaya gelmiyorsun?"
Jimin sinirli ifadesiyle Dori'ye bakınca, küçük kız gözlerini devirdi.
"Bunun için mi geldin Jimin? Bunun için mi sudan çıkmış balık gibi karşımda dikiliyorsun?" Jimin başını salladı. Kollarını iki yana açtı.
"Buradayım çünkü seni seviyorum." Tekrar başını salladı. "Hayır, hayır. Sevmekten de öte." Başını yukarı kaldırdı Jimin. "Sana aşığım!"
Chidori ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyordu. Ne ara olduğunu bilmiyordu ama annesi görünürde yoktu. Sadece Jimin ve kendisi vardı.
Yağmur damlaları aralarındaki tek engelken, Jimin öne uzandı. Chidori'nin elini tutup onu dışarı çekti.
"Yağmur gibi seviyorum seni. Beni ıslatan aşkın gibi. Geç farkına varmam önemli değil. Seni bir başkasına veremem Dori. Onca sene sonra, sen benim bir parçam olmuşken, seni bir başkasıyla göremem."
Jimin, Chidori'nin ıslak saçlarını boynunun ardına attı. Küçük yüzünü avcuna aldı ve alınlarını birleştirdi.
"Bizim hikayemiz ayrı olamaz Dori."

꿈~kkum~ Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin