*Korkuyorum*

1.6K 72 7
                                    

Alarmın gıcık sesi ile yatağımdan doğruldum. Başım çatlama derecesinde ağrıyordu. Gece boyu düşünüp ağlamıştım. Kara'nın başına gelenler beni pek iyi etkilemiyordu. Ona karşı bir ilgim vardı ve ben korkuyordum ilgimin büyümesinden. Kafamı iki yana sallayıp yataktan kalktım ve banyoya ilerledim. Rutin işlerimi halledip üzerimi değiştirdim. Aynada kendime bakınca ana avrat düz gittim. Nedense kendime okul formasını yakıştıramıyordum. Yakışmıyordu arkadaş (!) bok gibi oluyordum. Saçlarımı at kuyruğu yapıp akşam hazırladığım çantamı sırtıma taktım. Çalışma masasına koyulmuş beş lirayı cebime katıp evden çıktım. Boş yollardan sessiz sessiz yürüdüm. Müzik dinleyecek gücü bile kendimde bulamıyordum. Her zamanki gibi tramvaya bindim. Boş yer olmadığı için bir köşeye dayanıp bakışlarımı yere çevirdim. İnsanların yüzüne bakamazdım. Göz göze gelmekten korkardım açıkcası. Yanlış anlayabilirlerdi. Telefonuma gelen mesaj ile cebimdeki telefonu çıkardım. Semira'nın attığı mesaj ile sırıtmadan edemedim.

Gönderen: Semira
İleti: Napiyon lan mal.

Semira biraz kırık bir kızdı. Birazda sapık, birazda manyak, yani karışıktı. Ama onu dostluğuna güveniyordum.

Gönderilen: Semira
İleti: Tramvay time

Eş zamanlı olarak geri ileti geldi.

Gönderen: Semira
İleti: Yakuşuklu erkak var mi? Jsjsj

Yazdığı yazıya gülsem mi? Türkçesine ağlasam mı bilemedim.

Gönderilen: Semira
İleti: He kanka, vini var seni soruyo.

Semira ve vini aşkı...

Gönderen:Semira
İleti: Yavşama lan jsjxj o benim.

Gözlerimi devirip telefoni cebime koydum. Herkes kendi alemindeydi. Kimisi müzik dinliyor, kimisi sabahın erken vakitleri olduğu için uyuyor, kimisi arkadaşı ile konuşuyor. Sıradan bir gündü işte. İneceğim durak geldiği için kapıya doğru ilerledim. Önümdeki teyze kapının düğmesine basarken büyüklere öncelik vererek indim. Okul ile tramvay arası 20 dakika kadardı. Sıkıcı bir yürüyüş. Okulum meydanda olduğu için buralar zengin muhitiydi. Okulun önünden on dakikada bir porche, audi, mercedes gibi pahalı markalı arabalar geçiyordu. Okulun ilk zamanları oturup izlerdim ama artık sıkıcı geliyordu. Hem zaten Kara sayesinde benzer arabalara binmiştim. Arkamdan birinin takip ettiğini hisseder gibi olduğumda hemen etrafıma göz gezdirdim. Ama kimse yoktu bu daha çok korkmama neden oluyordu. Paranoya mı oluyordum?

Etrafıma tereddütle bakarken sesin nereden geldiğini az da olsa algılamaya çalışıyordum. Kafayı yiyecektim. Arkamdan bir ses geliyordu ama o sesin kaynağını göremiyordum. Etrafıma göz gezdirmeyi bırakıp yürümeye devam ettim. Sabahın yedisinde kimse yoktu etrafta. Olmazdıda. Sadece işe giden bir kaç kişi. Okula on dakikadan daha az zaman kalmıştı adımlarımı hızlandırdım ve okulun arkasındaki parka doğru ilerledim. Park güvenimi biraz olsun yerine getiriyordu ve bir nebze korkmamı engelliyordu. Tam salıncağı geçtiğim sırada salıncaktan ses gelmesi ile irkilerek arkamı döndüm. Boş salıncak kendi kendine sallanırken korkum giderek artmaya başladı. Kendimi dabbe filminde gibi hissederken arkama iki adım attım. Sırtımın sert bir şeye deydiğini hissedince aklıma ilk duvar geldi. Ama parkın ortasında duvar ne arasın korkarak arkamı döndüm gördüğüm kişi ile irkilirken eş zamanlı olarak içim rahatlamıştı. Kara'nın neden geldiğinin pek bir önemi yoktu şimdilik. Sadece içim rahatlamıştı.
Elini yanağıma koyup yavaşca okşadı.

-"Korkmuşsun?" dedi soğuk sesiyle. Resmen sabah sabah iliklerime kadar üşümüştüm.

-"Habersizce çıktın karşıma, yol boyu ödüm koptu." dedim hayıflanarak.

-"Yol boyu?" dedi sorarcasına. 'Evet' anlamında kafamı salladım.

-"Yol boyu beni takip etmedin mi?" kaşları çatılırken çenesini sıkıyordu.

-"Hayır!" dedi sertçe ve etrafa baktı. Onun takip etmemesi beni inceden inceden ürpertirken Kara'nın neden geldiğini merak ettim.

-"Neden geldin ki sabah sabah?" tartışmadan beri konuşmuyorduk.

* Kara tamamen kontrolunu kaybetmişti artık. Ne yapacağımı bilemezken anlık refleks ile boynuna sarıldım. Kolları bedenimi sımsıkı sararken kulağına fısıldadım.

-"Her zaman yanında olacağım." kaskatı kesilkiş gibiydi. Hareket etmeden kaldı kısa bir süre, aynı pozisyonda. Hiç bir cevap vermemesi içimi kavururken kafasını geri çekip yüz yüze bakmamızı sağladı. Sağ eliyle çenemi yavaş yavaş okşarken gözlerinde bir çok duygu vardı. Ve bir kez daha gördüm o duyguyu. Sevgisizlik...
Bu sefer biliyordum nedenini. Buda çok acıtıyordu bedenimi. Bu kadar acı çekmiş olması. Belkide daha neler çekmiştirde söylemiyordur bana.

-"Her zaman yanımda olamassın küçük." dedi şefkatli sesiyle.

-"Neden?" sesim ister istemez kırgın çıkmıştı.

-"Ben senin yanında olurum ama sen olamassın, bu yüzden sen ve ben hiç biz olamayız." gözlerim buğulanırken zorla yutkundum.

-"Neden?"

-"Ben, senin cennetine, cehennemin üzerime yapışmış iziyle gelmek istemiyorum."
*

-"Nasıl olduğunu görmek istedim." Kara'nın cevabı ile düşüncelerimden kurtuldum.

-"Nasılmışım peki?"

-"Şişik gözler, kızarık dudaklar, al yanaklar geceden kalma olmalı." kafamı önüme eğdim. Beni çok iyi tanıyordu. Bir iki damla yaş gözlerimden süzülürken eli yanağımı okşuyordu. Çenemden tutup yukarı kaldırdı kafamı.

-"Sana bakmaktan göğe sıra gelmiyor küçük." diye fısıldadı.

-"Yine aynısını yapıyorsun." sesim fısıltıdan farksız çıkıyordu artık.

-"Ne yapıyorum?"

-"Beni en küçük hareketinle kendine bağlıyorsun, sonrada biz olamayız diyorsun, Kara canımı çok yakıyorsun." dedim isyan edercesine.

-"Bana bağlandığın her an canın yanacak bunu bil ve bağlanma."

-"Canımın yanması sana olan zincirlerimi kırmıyor. Seni tanıdıktan sonra kendimi mazoşist gibi hissediyorum." buruk bir gülümseme oldu dudaklarında. Derin bir soluk alıp devam ettim.

-"Dünyanın dönmesi gibi sana bağlanmak, durduramıyorum..."

***********

Selamlar!!!! Yine yeni bir bölüm. Onca sınav arasına sıkışmış bir bölüm. Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin!!!!

Poyrazların AdamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin