Böyle bir şey olamaz. Tamamen mantık dışı.
"Böyle bir şey mümkün değil..."
"Peki bana olanlara bir anlam ver!" Kızmıştı ve şaşkındı.
"Sana neler olduğunu bilmiyorum. Bunun için Peri kütüphanesine gidip araştırma yapacağım. Ama artık beni bırakmalısın. "
"Geri döneceğine söz ver."
"Döneceğim..."
Ayağa kalktım. Bakıştık. O bakışmada o kadar çok anlam vardı ki, o anlamların altında ezildim. Gitmek için elimi kaldırıp sağ elimin işaret ve orta parmağımla havayı dalgalandırarak bir peri kapısı açmaya çalıştım. Olmadı. Olmadı! Olmadı!??
Şaşkınlıkla ona döndüm. "Olmuyor."
Takrar ve tekrar denedim. Her defasında olmadı. Sonrasında konsantre olup insan formundan çıkmaya çalıştım. Ama o da olmadı.
"İnsan formundan da çıkamıyorum. Neler oluyor anlamıyorum."
Daha sonra şaşkın şaşkın bana baktı. Sonra gözünde bir kavrama ışığı yandı ve bana fısıldfadı:
"Tekrar dene."
Tekrar denedim ve Peri formuna girdim. Ben dönüşürken ve dönüşüm tamamladığında beni hayran hayran izledi. Hayran hayran mı? Gözünde gördüğüm ifade ve ondan yayılan enerji bu yönde. İçim tekrar ısındı. Kalbimde kelebekler uçuştu.
"Bunun ne olduğu hakkında bir fikrin var," dedim. "Gözlerinden anladım."
Bana düşünceli düşünceli baktı.
"Senin Peri formuna dönüşmeni istedim. Bunu görmeyi gerçekten istedim ve oldu. Az önce de peri kapısı açıp beni bırakmanı istemedim ve kapı açılmadı."
Duyduğumu hazmetmem biraz zaman aldı. Bocalamış bir vaziyette ona baktım. Ben anlamdırmaya çalışırken o benim iri, mavi anime gözlerime, pürüzsüz beyaz tenime ve upuzun gümüş saçlarıma bakıyordu. Beğendiğini anladım. Beni beğeniyor! Bunu fark ettiğim an ense köküme kadar kızardım.
"Çok tuhaf," dedi.
"Tuhaf olan ne?"
"İnsanların hislerini ve düşüncelerini okuyabiliyorum. Fakat seni okuyamıyorum. Neden kızardığını merak ediyorum doğrusu."
Tekrar kızardım!
"Belki de perileri okuyamıyorsundur."
"Pekala, şu tezini tekrar deneyelim. Bir peri kapısı açmamı iste ve açayım. "
Bir süre konsantre oluyormuş gibi baktı. Sonra bana daha dikkatli bakıp fısıldadı:
"Geri döneceksin?..."
"Elbette, söz verdim ya."
İki parmağımla havayı dalgalandırıp bir peri kapısı açtım. Kapı açıldı. Demek ki perilerin güçlerini kontrol edebilme gibi bir yeteneği var. Bu vardığım sonuç beni afallattı. Bu çok çok tehlikeliydi. Gerçekten tehlike. Hazır kapı açılmışken ordan hızla ayrılmalıydım. Ve bir daha da dönmemeliydim! Ve ve bunu anlatmalıydım. Ama anlatamayacağımı fark ettim. Ve... Ve burdan gittiğimde tekrar onun yanına dönmek istediğimi fark ettim. Bu ikinci vardığım sonuç beni beynimden vurdu. Vurdu, vurdu vurdu... Vedalaşmadan kendimi peri kapısından içeri attım. Bir süre dolaştım ve tekrar peri boşluğuna düşmeden hemen odama bir kapı açıp yatağımın üstüne düştüm.
Böyle saçma bir şeyin doğruluğunu araştırmak için peri kütüphanesine gidecektim ama önce görüntümü değiştirmeliydim. Periler şatafatlı, parıltılı kıyafetleri severler. Benim gibi sade giyinmeyi seven bir peri yok. Üstüme sarı pırıltılı bir elbise geçirdim. Tam kütüphaneye bir kapı açacakken saçıma da pırıltılı bir çiçek kondurdum. Böylece göze batmayacaktım. Güzel!
Kütüphane göz alabildiğine uzanıyordu. Sonsuz kitap vardı. Kütüphane görevlisine kayıt yaptırdım. Hangi konu hakkında araştırma yapmak istediğimi sordu. İnsanlar hakkında olduğunu söyledim. Bana tuhaf tuhaf baktı ve 8 numaralı aralığın "i" bölümüne bakmam gerektiğini söyledi. Kütüphanede tam 5 saat geçirdim. İnsanlarla ilgili 129 kitap taradım ve hiçbir şey elde edemedim. tam pes ettiğim anda "i" bölümünün sonunda diğer kitapların arkasında, küçücük bir kitap buldum. Kitap o kadar eskiydi ki, sayfaları çevirirken dağılacağından korktum. Fakat okuyabilmek için bir büyütece ihtiyacım vardı. Odamdaki büyüteci hayal edip havayı dalgalandırdım ve büyüteç elimdeydi. Kütüphanenin en boş ve loş köşesine geçip kitabı incelemeye başladım. Kitapta perileri ve insanları ayrıntılı bir şekilde tarif ediyordu. özellikler net bir şekilde anlatılıyordu. Ve... Ve bazı perilerin geçmişte dünyaya geçip insanlarla ilişki kurduklarını ve bu ilişki sonucu o perilerin Pebo'dan sürgün edilip Dünya'da yaşamaya mahkum edildikleri yazıyordu. Sürgün edilen ve Pebo'nun sihirli havasını soluyamayan perilerin zamanla perisel özelliklerini kaybettiği ve bir insana dönüştükleri yazıyordu. Ve bu ilişki sonunda milyonda bir oranında bir bebek sahibi olabildikleri ve bu bebeklerin insan ya da peri sınıfına girmedikleri için bünyelerinin bunu kaldıramadığı ve bu bebeklerin yaşamadığı yazıyordu.
Öğrendiğim bilgiler beni şok etti. Böyle bir kitabın Peri kütüphanesinde bulunmasına çok şaşırdım. Çünkü Periler insanların dünyasına çok nadir geçerler. Ve insanlarla temas halinde olmaları yasaklanmıştır ve cezası vardır. Kitabı elimde evirip çevirdiğimde bunun kütüphaneye kayıtlı olduğuna dair bir mühür taşımadığını fark ettim. Öyleyse nereden gelmişti? Buraya nasıl girmişti? Kitabı kıyafetimin altına sakladım. Zaten fark edilmeyecek kadar ufak bir şeydi. Büyüteci aynı şekilde geri gönderdim ve kütüphane görevlisine orada işimin bittiğini söyleyip bir kapı açıp odama gittim.
Odama gittiğimde üstümü bile değiştirmeden masama oturdum ve büyüteçle incelemeye başladım kitabı. Böyle bir kitap olabildiğine göre içinde mutlaka bir cevap barındırmaktadır diye düşündüm. sayfa sayfa büyüteçle inceledim. Kitabın orta bölümüne yakın bir yerde bir dipnot farkettim. Büyüteçle inceledim fakat okumam yine de zordu. Fakat yazılanı yine de anladım. "Eğer peri özellikleri gösteren bir insanla karşı karşıyaysan cevapları bulmak için meteor çukuruna in."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peri #OnceUponNow #JustWriteIt
FantasyLuna Ülgen'e baktı. Aşk buydu, sevgi buydu, onun için her şeyden vazgeçebilirdi. Ülgen'in babası yapmıştı bunu. Sevdası uğruna Pebo'yu terk etmişti. Ülgen geçmişini öğrenip kendisinin ne olduğunu anlamalıydı. O bir yarı peri olabilir miydi?