Hayatta kalmak ve yaşamak.İkisi arasında aslında kocaman bir fark vardı.Ben canlıydım.Nefes alıyor, her gün dahada yaşlanıyordum.Ama gerçekten yaşıyor muydum ? Yaşamıyordum.Benim cenazem aslında 8 sene önce kalkmış ve yetimhanenin bize şahitlik eden o koca söğüt ağacının yaşlı ama güçlü gövdesinin altındaki soğuk ve cansız toprağa gömülmüştü.Kahkahalar yabancılaşırken , sevdiğim her şey benden olabildiğince uzaklaşmış , bu yetimhanede bir arafa mahkum olmuştum.Hapsolduğum bu zindandan kurtulup birkaç saatliğinede olsa kendimi özgür hissedebilmeyi bile istemez olmuştum yıllar sonra.Çünkü yıllar geçmiş , ben umut etmekten yorulmuş , kendimi bu çınar ağacının gölgesine mahkum etmiştim.Yetimhanenin arka bahçesinden görünen denizi izlemeyi sevmiştim sadece.İnsanlardan uzaklaşmayı ve konuşmamayı.Burnuma dolmasını özlediğim o tuzlu deniz kokusunun ciğerime gidişini hayal edip uzun uzun düşünürdüm bir tek.Var oluşumu , hapsoluşumu ve yavaş yavaş yok oluşumu.Ben aslında geçmişte kalmış ve bir daha kıpırdayamamış yaralı bir ruh , tüm öfkesini kendi bedeninde toplamış kayıp bir bedendim sadece.Bu yüzden deniz kıyısını hayal edip o kokunun zihnimde gezinip kalan son hatıralarımı gün yüzüne çıkarmasınasına izin vermeyide bırakmıştım artık.En korkunç hatıraların perde arkasında kalmış ufak mutlu hatıraların tozlanmış kırıntılarının peşine düşmekten yorulup vazgeçmiştim.Çünkü gözlerimi her kapattığımda annemin evi dolduran o mutlu kahkahalarının tekrar kulağıma dolduğunu hissetmekten ve o mutlu ve mükemmel bir ailemin olduğu zamana dönmekten korkar olmuştum artık.8 yaşında olduğum o son doğum günüme.Son kez anne dediğim o güne.Ve resim yapıp babamın masasına bıraktığım o son saatlere.Hayatımın ortasına bir bomba gibi düşmüş o çığlığın kulaklarıma dolmasından yorulmuştum.O büyük yangını ve is kokusunu hissetmekten kaçmış ama tüm ailemi benden alan o yangının yaralayıcı hatıraları ciğerlerime dolduğunda ölmeyi dilemekten bıkmamıştım.Bu kötü dünyada bir toz bulutu olup kaybolmayı , kendi kimsesizliğimde boğulmaktansa yok olmayı dilemekten asla yılmamıştım.
Ben Derin Karahan.İhaneti ve nefreti derinlerime kadar hissettiğim o ilk anda kalbime sızan kini hissedememiş o kimsesiz kız.Artık karanlık bir yolun yolcusu , tehlikeli bir intikamın en büyük ortağıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTiKAM | Miras
Ficção AdolescenteBir ruhun üzerine karanlık çöktüğünde ihtiyaç duyulan tek şey sönmeye yüz tutmuş bir mum ışığının zayıf sızıntısıdır bazen.Parçalanan ve hırpalanan ruhun parçalarını etraftan toplamaya çalışırken iyileşemeyeceğini bilse bile yinede bir bedel istemek...