Ulu Tanrım! Okula girmemle birlikte yerin dibine de girmem bir oldu. Tamam kötü bir şey bekliyordum ama bu kadar da değil!
Adımımı atar atmaz sert bir şeye çarptım. Bildiğiniz tosladım. Çarpmanın şiddetiyle geriye savrulup kıç üstü yere düşerken, düşmenin etkisini atlatmaya çalıştım. Ellerimi iki yanımda avuç içlerim aşağı bakacak şekilde açtım. Düştüğümde ellerimin sıyrıldığını anladım. Ama en azından popoma bir şey olmamıştı. Kafamı kaldırdım ve çarptığım kişiye bakmayı başardım. Bir çift açık mavi göz bana nefretle bakıyordu.
Uzun, yaklaşık 1.85 boyda bir harikalık heykeli beni süzüyordu. Giydiği beyaz t-shirtden kasları belli oluyordu. Kumral teni yakıcı bir şekilde parlıyordu. Hafif uzun, dalgalı saçları kaşlarının üzerine düşmüştü. Ama en dikkat çekici yeri, gözleri kısılmış, bana odaklanmıştı.
Konuşmaya başladı. Tanrım ses tonu öyle ahenkliydi ki. Bana "Önüne bak" demese ona bön bön bakabilirdim. Sonra dönüp gitti. Hızlı adımlarla uzaklaşırken öğrencilerin onun yolundan çekildiğini gördüm. Neydi bu? Tefeci falan mı?
Avuç içlerime kendime doğru çevirdim. Birkaç kızın gülüşmelerini duymazdan gelerek ellerimi sirkeledim. Ama her yanı sıyrıldığından acıtıyordu. Kafamı kaldırdım ve bana uzanan eli gördüm. Sahibi yüzünde küçük gülümsemeyle bana bakıyordu. Eline uzandım. Hızlıca beni çekip kaldırdı. Beyaz tenli, tefeciden yakışıklı olmasa da çok hoş bir çocuktu. Ela gözlerinde biraz merak, biraz da endişeli bir ifade vardı. Düz, kahverengi saçlarının önü yukarıya kalkmış, çok cool bir hava oluşturmuştu. Hafif esmer teni her türlü pürüzden uzaktı.
"İyi misin?"
Soru karşısında şaşırmış olsam da kendimi cevap vermek için zorladım.
"Evet ben iyiyim. "
"Ellerin kanıyor mu?"
Soruyu sorar sormaz elimi bileğimden tuttu ve kendine bakacak şekilde hafifçe döndürdü.Göz bebeklerim büyüdü. Tanrım ne oluyordu? Bir tefeciden sonra bana şefkatle yaklaşan biri tuhaf geldi.Kafasını bana doğru çevirdi.
"Acıyor mu?"
"Hayır. Sadece sıyrılmış biraz."
"Senin yerinde başka bir kız olsaydı şu anda ağlayarak revire koşardı."
Kaşlarım kalktı. Yüzüne bön bön bakarken ne kadar komik göründüğümün farkındaydım.Sirkelendim ve cevap verdim.
"Şey pek bir şey olmadı aslında. Sadece çarptığım tefeci iç organlarımın yerini bir saniyeliğine değiştirdi o kadar."
Cevabım karşısında küçük bir kahkaha attı.
"Tefeci mi? Deacon mı? Yok artık!"
"Niye ki? İnsan bir sorar bir şeyin var mı diye. Hem onu yürürken gördüm. Herkes yolundan çekiliyor."
"Evet okul Deacon'dan korkar ama sırf dış görünüşü yüzünden. Her neyse. Ellerini yıkamak ister misin?"
Evettttttt ama tuvaletin neredede olduğunu bilmiyordum. Yıkamazsam mikrop kapacaktı.
"Eeee şey iyi olur ama lavabonun nerede olduğunu bilmiyorum. Yeni öğrenciyim ben."
"Fark ettim. Lise 1 misin sen?"
Ah işte bu olamaz. Olamaz olamaz olamaz. Tamam yüzüm küçük gösterebilir ama bu çok fazla işte. Lise 1 mi?
"Aslında ben lise 3 üm. Buraya bu yaz Oklahoma'dan geldik."
"Ah kusura bakma. Hiç lise 3 gibi havan yok da. Burada gelende büyükler çok havalı olur."
"Evet belli oluyor. Deacon denen kişi en büyük kanıtı olmalı."
Tatlı bir kahkaha attı.Gülünce gözlerinin kenarları kırışıyordu.
"Sana tuvaleti göstermemi ister misin?"
"Evet , iyi olabilir."
"O zaman içeriye girelim. Gel."
Dönüp yürümeye başladı. Onu takip ettim. Okula doğru yavaşça yürürken kızlar bize bakıp fısıldaşıyorlardı. İnanamıyordum ya. Yanımdaki çocuğun daha adını bile bilmiyorken bize bu gözle yaklaşılması çok ama çok saçmaydı. Kafama dank etti. Adını bile sormamıştım. Ona döndüm. Tam ağzımı açtım, ona adını soracakken o söze girdi.
"Adım Paul.Ben de lise 3e gidiyorum."
"Ben Taylor."
"Memnun oldum. Senin gibi biriyle tanışmak onur verici."
??? Benim gibi biriyle tanışmak onur verici mi? Neyim vardı benim?Şaşkın bakışlarımı Paul'e çevirdim ama o beni görmezden geldi. Yürümeye devam ettik. Bir dakika sonra başıyla pembe bir kapıyı gösterdi.
"İşte burası tuvalet. Seninle sonra görüşürüz."
Çarpık bir gülümseme attı ve dönüp gitti. Arkasından bakakalmıştım. Kendimi toparladım. Yavaş adımlarla tuvalete doğru ilerledim. Pembe kapıyı araladım. Birden soğuk hava bana çarptı. İçeri girdim. Aynanın karşısına geçtim.Kendime bakarken ellerimi yıkadım. Saçlarıma şekil verdim. Kapıdan çıkacaktım ki bugün merdivenlerde hissettiğim huzursuzluk geri döndü. Tuvaleti gözlerimle taradım. Yine kimse yoktu. Ama korku gittikçe büyüdü. Hızla tuvaletten dışarı çıktım. Sekreterin odasına ders programını almak için ilerlemeye başladım.İdare katına geldiğimde korku yavaş yavaş dağılıyordu. Sekreterin ofisine girdim. Minyon tipli, tatlı bir kadın kafasını kaldırıp gülümseyerek bana baktı.
"Ben yeni öğrenciyim. Acaba ders programını alabilir miyim?"
"Sen Taylor olmalısın. Lise 3 müydü tatlım?"
"Evet ."
Sonra masasında bir şeyler arandı. Aradığı şeyi bulunca küçük bir gülümseme yayıldı yüzüne. Kağıdı bana uzattı.
"İlk dersin Biyoloji. Üst katta sağdan 3. sınıf"
"Teşekkür ederim."
Gülümsedim ve odadan çıktım.Merdivenleri çıktıktan sonra sınıfı aradım. Bulmak zor olmadı. Üstünde koca koca harflerle BİYOLOJİ LABARATUVARI yazıyordu. Kapıyı tıklatıp girdim.Herkes yerine oturmuştu. Erkek hoca bana gülümseyerek baktı.
"Arkadaşlar bu yeni öğrencimiz Taylor. Bundan sonra bizimle birlikte olacak."
Sonra bana döndü.Kafamı yerden ayırmadığım için sınıfı inceleme fırsatı bulamamıştım.Kafamı hafifçe kaldırıp baktım. Kumral teni ve yeşil gözleriyle oldukça yakışıklı bir adamdı. Neler oluyordu yahu? Herkes yakışıklı?
"Taylor pencere kenarı en arka sıra boş.Oraya geçebilirsin. Deacon ile oturman iyi olur. Seni okula alıştırabilir."
Duyduğum isimden dolayı gözlerim pörtlemiş şekilde öğretmene baktım. Yok artık. Hayırrrrrr. Tefecinin yanına mı oturayım? Yavaşça kafamı kaldırıp sınıfta göz gezdirdim ama asla onun tarafına bakmadım. Tek boş yer onun yanıydı. Neden acaba? Bu kadar sevecen(!) birinin yanı nasıl boş olabilir? Gözlerimi kırpıştırdım ve yavaşça arka taraflara yürümeye başladım.Çantamı sıraya koydum. Sıraya oturdum ve gözlerimi ona kaydırdım. Sağ elini yumruk yapıp çenesinin altına yerleştirmişti. Bacağını ritmik bir şekilde hareket ettiriyordu.Kaşlarını çatmış ve tahtaya odaklanmıştı.Ne kadar sinirli olduğu belliydi. Bu haliyle bile çok yakışıklı görünüyordu. Aniden bana döndü ve ağzından kafamı duvarlara vurmamı gerektirecek sözler döküldü.
"Benden ve ailemden uzak dur!"
***********************
Heyyyy! Yeni bölüm. Umarım beğenmişsinizdir. Plsssssss vote vote vote. :D Yb gecikti ama içimden bir ses diğerlerinden daha güzel oldu diyor. Her neyse :) Sizi seviyorum. Muck :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah
Teen Fiction"Daecon, benim kaçırılmadan daha farklı bir yola ihtiyacım var. Buraya gelme sebebimiz babam ve eğer kaçırıldığımı öğrenirse kendisini asla affetmez. Başka bir çözüm bulmam lazım. Yardim eder misin?" Daecon gözlerime bakıp düşündü. Bir iki dakik...