"Bir bakalım temel bilgiler tamam, odaklanma eğitimi biraz sıkıntılı ama ilk elektrik göndermen bence fena değildi. Bu şekilde ilerlersen 6-7 gün sonra tüm robotları karşına alacak kadar güçlü olursun." sesi oldukça neşeliydi ama bir o kadar da kuşkulandırıcı. Mert de direk şüphelendi, son dediği şey hakkında soru sormak istedi de sormanın doğru olup olmadığından emin değildi lakin dayanamadı. "6-7 gün sonra bir şey mi var?" diye merakla sordu.
Bir anda ciddileşerek "Dostum, işte bu sana söyleyeceklerimden birisi. (Ayağa kalkarak)Güney Amerika'dan çıkan Cloud tipi yük gemileri Afrika'ya geliyorlar. Yani hem acayip derecede hızlı ve gökdelenleri taşıyabilecek kadar büyük gemiler. Gelme sebepleri ise apaçık belli, Avrupa'yı ve Asya'yı her yönden sıkıştırmak. Sen okyanusta baygın bir şekilde oradan oraya sürüklenirken Grönland ve kuzeydeki birkaç ada yapay zekâ tarafından işgal edildi." dedikten sonra biraz nefeslendi.
"YDB, modern savaş uçaklarıyla saldırarak gelen 12 yük gemisinden 4'ünü yok edebilmişler ama savaş jeti kadar hızlı uçan bir düşman robotu, tüm uçak filosunu yarım saatten az bir sürede indirmiş. Kısacası sadece bir tane uçan canavar bunu yapmışken yük gemilerindeki ordunun buraya indiğini düşünürsek zor bir çatışma olacak."
"Demek istediğini anladım da sen tüm bu bilgileri nereden alıyorsun?"
"Tıpkı küçük bir çocuk gibisin dostum, hep meraklı." demesinden sonra kulübesini göstererek "Yatak odamda ufak bir iletişim istasyonu var, onun sayesinde alıyorum. Neyse seni hazırladığım sürprizle baş başa bırakıyorum."
"Sürpriz?"
Aakil ellerini iki kere çırpıp bir ıslık çaldı. Başta ne yaptığını anlamayan Mert kulübenin yanındaki garaj gibi yerden bir şeyin çıktığını görünce anladı, robotunu çağırma yöntemiydi. Gülümseyerek oraya doğru döndü.
"İşte benim güvenlikten sorumlu elemanım, daha doğrusu olacaktı ama artık buna gerek kalmadığından onu birkaç gün önce yeniden programladım."
"Peki, ne için?"
"Seni öldürmesi için."
Başta Mert ne oluyor edasıyla sert sert bakmaya başladı ama Aakil'in sakince konuşmasını görünce bunu, onun için hazırlanmış bir eğitim olarak düşündü. Basit mantıktı, iyi bir tecrübe için ucunda ölüm olan bir dövüş.
"Bu gördüğün robotun sistemi hiçbir şekilde ne bir insan tarafından ne de yapay zekâ tarafından ele geçirilemez, eğer öyle bir durumla karşı karşıya gelirse Düşüş protokolünü başlatır. Bir aralar orduda kullanılması düşünülmüştü ama intihar durumuyla karşı karşıya gelen robotlar sadece düşmana yarar sağlayabileceğinden vazgeçildi. Ben de gelenleri 1-2 dakika oyalasın diye tutuyordum. Tabi bu asıl konu değil fakat ne demek istediğimi anlamışsındır."
"Yani robot ona başta verilen emirleri yerine getirecek, yeni emirleri dinlemeyecek. Yani bu robot beni yakalarsa... Kesin ölüm demek mi oluyor?"
"Yine hızlısın ama rahatla. Sonuçta süper askersin, bir robot seni o kadar da zorlamaz. Hadi ben kaçtım."
Mert tam beklemesi için bağıracakken boyu neredeyse ev büyüklüğündeki robot, bir anda önüne atladı. Görünen o ki sert bir çatışma olacaktı lakin başarmalıydı. Daha verdiği savaşın başında ölmesi iyi olmazdı.
Akşamın yedisiydi. Eflatun renkli koltukta oturan Aakil, elindeki iki ay öncesine ait bir bilim dergisini okurken kapının açılmasını duydu. Kapıdan içeri giren Mert, yorgun, hafiften yaralı ve aç bir halde kanepenin üzerinde uzandı. Bir süre ona bakınan Aakil, içinden "Doyurucu bir akşam yemeğiyle kendini toparlar." diyerek mutfağa geçti. Buzdolabındaki balığı mikrodalga fırınına koydu. Yanına sos yapıp pişen balığa sürmesiyle birlikte ayağa fırlayan Mert'e "Gel bakalım." dermişçesine bir bakış attı. Mert de durmayıp hemen yanına gitti. Aakil gülümseyerek:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Hata
Science Fiction"Öyleyse hayatını da kaybetmesi mi doğru olan ya da ne olursa olsun yaptığı hatayı düzeltmek mi? Peki, ikisinin de seçilebileceği bir yol olsaydı nasıl olurdu?" 2053 yıllarında keşfedilen yeni bir maddeyle güç dengeleri oldukça değişmişti, tabi deği...